Fas’ın Figuig Vahası’nda kadınların su için mücadelesi
Fas’ın güneydoğusundaki Figuig kentinde su protestoları üçüncü yılına girerken, kadınlar içme suyunu bir kamu hizmetinden öte varoluşsal bir hak olarak savunuyor.
HANAN HARET
Fas - Fas’ın güneydoğusunun en uç noktasında yer alan Figuig Vahası, hurma ağaçlarıyla çevrili küçük bir şehir. Doğal zenginliği ile temel hizmetlerin yetersizliği arasındaki keskin çelişkiyle varlığını sürdürüyor. Sağlık, eğitim ve özellikle su kaynaklarının yönetimi alanlarında altyapı eksikliği ve uzun yıllardır süren ihmal nedeniyle bölge, kırılgan olarak tanımlanıyor.
Kadınlar 3 yıldır mücadele ediyor
Kasım 2023’ten bu yana Figuig kentinde toplumsal protestolar devam ediyor. İki yılı aşan eylemler bugün üçüncü yılına girerken, kent sakinleri her cuma düzenli yürüyüş ve oturma eylemleri gerçekleştirerek içme suyuna erişim ve temel hizmetlerin iyileştirilmesini talep ediyor. Bu hareketin en dikkat çekici yönü ise kadınların güçlü ve sürekli katılımı. Kadınlar, halkın yalnızca bir kamu hizmeti değil, varoluş meselesi olarak gördüğü su hakkını savunmada merkezi aktörlere dönüşmüş durumda.
‘Hayati bir kaynağın özelleştirilmesine’ tepki
Protestoların fitili, su yönetiminin bölgesel bir şirkete devredilmesine karşı çıkan geniş bir halk kesiminin tepkisiyle ateşlendi. Halk, bu kararı “hayati bir kaynağın özelleştirilmesi” olarak değerlendiriyor. Figuigliler için su bir meta değil, ortak bir miras ve vahada yaşamın sürmesi için temel bir koşul.
Özellikle kadınlar, suyun ticari mantıkla yönetilmesinin yeraltı su kaynaklarının tükenmesine yol açmasından endişe ediyor. Çünkü bölgedeki tarım ve yaşam biçimi, suyun son derece tasarruflu kullanımına dayanıyor. Bu kaygı, Figuig’e özgü geleneksel sulama sistemine dayanıyor. “Hattara” adı verilen bu sistem, iklim koşullarına göre adil su paylaşımına dayanıyor ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından “Dünya Tarımsal Miras Sistemi” olarak tanınıyor.
Figuig kadınları: Suyu yönetmekten savunmaya
Kadınların sokağa çıkışı geçici bir durum değil. Yüzlerce kadın, geleneksel bir kıyafet olan beyaz “hayek”i giyerek protestolara katıldı. Bu kıyafet, sessiz ama güçlü bir direniş sembolüne dönüşerek onur, kimlik ve toprakla bağı temsil etti.
Bu kadın katılımı, Figuig’te kadınlarla su arasındaki tarihsel ilişkiye dayanıyor. Yıllar boyunca kadınlar, suyu kaynaklardan toprak kaplarla taşıdı, evlerde akılcı biçimde yönetti; daha sonra kolektif dayanışmayla inşa edilen kanallar ve depolar aracılığıyla suyun dağıtımında rol aldı. Kamusal çamaşırhaneler ise yalnızca temizlik değil, sosyal buluşma alanlarıydı. Bugün kadınlar, suyun özelleştirilmesini yaşam biçimlerine ve ailelerin sosyal–ekonomik istikrarına doğrudan bir tehdit olarak görüyor.
Protestoların zaman çizelgesi
Su yönetiminin devrine karşı protestolar Kasım 2023’te başladı, 2024 yılı boyunca düzenli eylemlerle devam etti ve kadınların katılımı giderek arttı. Bu yıl ise protestolar üçüncü yılına girdi. Yerel düzeyde diyalog kanalları açılmış olsa da, halk hâlâ vahaya özgü su sistemine saygı duyan somut çözümler talep ediyor.
‘Kadınlar yalnızca suyu değil, onuru savunuyor’
Sivil toplum aktivisti Aişe Lekhal, Figuig hareketinin aniden ortaya çıkmadığını, sağlık, eğitim, ortak araziler ve vahalar konusunda yıllardır süren ihmalin bir sonucu olduğunu belirtti. Son iki yıldaki kadın katılımının, kadınların özellikle su, sağlık ve gelir gibi günlük yaşamı doğrudan etkileyen konularda hak bilincinin arttığını gösterdiğini vurguladı.
Aişe Lekhal, “Kadınların bugün sokağa çıkması geçici bir tepki değil; barışçıl protestoyu koruyan, toplumsal değerleri aşmadan net sosyal talepler ortaya koyan olgun bir yurttaşlık katılımının göstergesidir” dedi.
Kadınların varlığının, yerel yönetimlerle yürütülen diyaloğa ivme kazandırdığını belirten Aişe Lekhal, taleplerin somut ve uygulanabilir çözümlere odaklandığını; su kanallarının rehabilitasyonu, şebekenin genişletilmesi ve içme suyu hizmetlerinin iyileştirilmesinin öne çıktığını ifade etti.
Kadınların bu hareketteki rolünün yeni olmadığına dikkat çeken Aişe Lekhal, Figuig kadınlarının tarihsel olarak sömürgeciliğe direndiğini, ailelerin istikrarını koruduğunu ve günlük yaşamın yönetiminde önemli rol oynadığını hatırlattı.
Kadınların “beyaz hayek” ile gerçekleştirdiği protestoların medeni ve etkileyici olduğunu kaydeden Aişe Lekhal, bunun su hakkına sahip çıkmanın ve mevcut durumu reddetmenin güçlü bir ifadesi olduğunu ifade etti.
Aişe Lekhal ancak bu katılımın bedelsiz olmadığını dile getirerek, kadınların, onları yalnızca ev içi rolle sınırlayan toplumsal yargılarla, ekonomik zorluklarla ve gençlerin göçü nedeniyle artan kırılganlıkla karşı karşıya kaldığını dile getirdi.
Figuig protestolarının kadınların yalnızca suyu değil, tam haklara sahip bireyler olarak onurlarını ve insan haklarını savunduğunu gösterdiğini belirten Aişe Lekhal, “Protestolarda kadınların yükselttiği temel slogan ise şuydu: Su olmadan hayat olmaz” dedi.
Kadınların karşı karşıya olduğu çok boyutlu zorluklar
Sivil toplum aktivisti Fetihha Kaddi ise protestoların üçüncü yılına girdiğini ve halkın temel ihtiyaçlarını karşılayan, insan onuruna saygılı çözümler aradığını söyledi. Fetihha Kaddi, özellikle kadınların yer aldığı bu hareketin sosyal, ekonomik, psikolojik ve hukuki düzeylerde çok sayıda karmaşık zorlukla karşı karşıya olduğunu belirtti.
Fetihha Kaddi, toplumsal açıdan, kadınların protestolara katılımının “ev ve aileyle sınırlı Figuig kadını” algısıyla çatıştığını ve bunun toplumun bir kesiminde gerilim yarattığını ifade etti.
Bazı kadınların sözlü ve hukuki şiddete varan ağır toplumsal yargılarla karşılaştığını söyleyen Fetihha Kaddi, su hakkı konusunda şehir yöneticisiyle yaşadığı anlaşmazlık sonrası yargılanan ve altı ay ertelenmiş hapis cezasına çarptırılan bir kadının örneğini aktardı.
Ekonomik şiddet
Fetihha Kaddi, ekonomik düzeyde ise, gençlerin göçü ve iş gücü kaybı nedeniyle aile gelirlerinin azaldığını; bazı kamu çalışanı kadınların protestolara katıldıkları için terfi erteleme ya da fişlenme tehdidiyle karşı karşıya kaldığını dile getirerek, bunu “ekonomik şiddet” olarak tanımladı.
Psikolojik açıdan, protestoların uzun sürmesinin kadınlarda yorgunluk, belirsizlik duygusu ve baskı yarattığını belirten Fetihha Kaddi devamında şunları söyledi:
“Hukuki ve siyasi alanda ise kadınların taleplerini iletebilecekleri kanallar sınırlı, örgütlenme yorgunluğu ve katılımcılar arasındaki bilinç farkları da süreci zorlaştırıyor.”
Fetihha Kaddi, “Figuig’teki kadınların su mücadelesi yalnızca teknik bir talep değildir; bu, kadınların kamusal alanla ilişkilerindeki derin dönüşümü ortaya koyan bir hak mücadelesidir. Çevresel ve yaşamsal bir meselenin, muhafazakâr bir toplumda toplumsal cinsiyet dengelerini yeniden kuran bir alana dönüşebileceğini gösteriyor. Doğal kaynakları savunmak, artık kadın haklarını savunmanın ayrılmaz bir parçasıdır” diye belirtti.