Gülistan Kılıç Koçyiğit: Türkiye'nin 2. yüzyılını demokrasi üzerinde kurmak hepimizin sorumluluğudur
Gülistan Kılıç Koçyiğit, komisyona raporlarını sunduklarını belirterek, “Türkiye'nin 2. yüzyılını barışın, özgürlüğün, demokrasinin ve halkların kardeşliğinin temelleri üzerinde kurmak bugün hepimizin en temel sorumluluğudur” dedi.
Ankara - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Meclis’te basın toplantısı düzenledi.
‘Rapor, sadece DEM Parti’nin raporu değil’
Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’na sundukları rapora dair kısa bir çerçeveyi paylaşacağını belirten Gülistan Kılıç Koçyiğit, raporun DEM Parti’nin sitesinde kamuoyuna açılacağını belirtti. Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Kaleme aldığımız raporun sadece teknik bir metin olmadığını, acıyla yoğrulmuş coğrafyanın barışa, adalete ve ortak geleceğe duyduğu hasretin bitmesi için kaleme dökülmüş bir rapor olduğunu ifade ederek başlamak istiyorum. O anlamıyla bu raporu sadece DEM Parti’nin raporu olarak değil, milyonların talebinin dile getirildiği bir metin olarak ele alınması gerektiğini de ifade etmek istiyorum. Hem siyasi hem de hukuki tüm söylemler toplumumuzun, halklarımızın beklentilerini ifade etmektedir. Biz, bir yol almak, yeni bir zaman, yeni bir dönem ve yeni bir Türkiye istiyoruz. Tüm çabamız başlayan sürece destek olmak ve üzerimize düşeni layıkıyla yapmaktır” dedi.
‘Barış yasası çıkarılmalı’
“Bu rapor ile çatışmasızlığın kalıcı olması için TBMM’nin acilen bir demokratik entegrasyon yasası yani barış yasası çıkarması gerektiğini söylüyoruz” diyen Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Silahların susması bir sonuç değil, bir başlangıçtır. Asıl hedefimiz eşitlik ve adalet üzerine kurulu, toplumsal rızaya dayalı pozitif barıştır. Barışı sadece çatışmasızlık hali olarak değil, demokrasinin inşası olarak görüyoruz. 100 yıllık güvenlikçi politikalar ve terör söyleminin iflas ettiği bir dönemdeyiz. Artık meseleyi bir asayiş sorunu olarak değil, birlikte yaşama ve bir demokrasi sorunu olarak gören demokratik akıl devrede olmalıdır” diye konuştu.
‘Ülkenin güvenliği hukukla kurulur’
Raporda demokratikleşme önerilerini yazdıklarını ifade eden Gülistan Kılıç Koçyiğit şunları belirtti: “Biz demokratik bir akla destek vermek ve ona dahil olmak için bu raporu yazdık ve önerilerimizi de sıraladık. Biz bu ülkenin barışının güvenlikle değil, hukukla kurulacağına inanıyoruz. Bu rapor hukuk politik bir rapor. Politikadan, politik tercihlerden yoksun bir hukuk söz konusu olamaz. O nedenle Kürt meselesi gibi siyasal ve hukuksal boyutları olan bu meseleye dair rapor yazılıyorsa, bu rapor hukuk politik bir rapor olmalıydı. Raporumuzun omurgasını da buna dayandırdık. Buradan hareketle raporumuzun barış ve demokratik toplum sürecinin ana odağı olan Kürt sorununu tariflemeye çalıştık. Sorunun doğru tarifi doğru çözümü de beraberinde getirecektir. Biz raporumuzda en azından bunu yapmaya çalıştık.
Raporumuzda Kürt meselesini bir güvenlik sorunu olarak değil, varlığın inkârı, eşitsizlik ve hukuk sorunu olarak tanımlamaya çalıştık. Cumhuriyet kurulurken ne yazık ki Kürtler hukuk kapısının dışında bırakıldı. Kürt halkının hukuk kapısından içeri girmesi bizim açımızdan demokratik cumhuriyet için atılmış tarihsel bir adım olacaktır. Yani demokratik cumhuriyet perspektifi ve Kürt halkının hukuk kapısından içeri girmesi olmazsa olmaz iki kopmaz bağ olarak değerlendiriliyor raporumuzda.
Kürt sorunu çözülmeden demokrasinin sağlanamayacağı aşikâr
Sürece yaklaşım itibariyle gördüğünüz gibi iki ana eğilim olduğunu görüyoruz. Birincisi Kürtsüz demokrasi eğilimi, ikincisi ise Kürtlü anti-demokratik eğilimdir. Bu coğrafyada Kürt sorununun demokratik çözümü sağlanmadan demokrasinin sağlanamayacağı aşikârdır. Kürdü kardeşi olarak tarif eden ama başta Kürtlerin hukuki ve siyasi haklarını tanımayan anti-demokratik anlayışın tam karşısındayız. Neticede bu iki anlayışın karşısında bir üçüncü yol politik aklın gereği olarak raporumuz, Kürt sorununun demokratik çözümü ile Türkiye’nin demokratikleşme mücadelesinin diyalektik bağını kuran bir bakış açısıyla kaleme alındı. Sürecin ana hedefi çatışmasızlığın sağlanması, tabii ki kalıcılaşmasıdır. Bu nedenle çatışmanın tarihsel seyri ve çatışmanın toplumsal, siyasal, ekonomik maliyeti raporumuzda detaylı bir şekilde yer almaktadır. Bir üçgen teorisi bağlamında söyleyecek olursak; çatışma, çözüm ve kalıcı barış sürecinin temel perspektifini içerdiğini ifade edebiliriz. Meclis Komisyonu’ndaki dinleme oturumlarında ve partimizin gerçekleştirdiği buluşmalarda çatışma, çözüm ve kalıcı barış üçgenine dair çıkarımlar yapmaya özen gösterdik. Bu dinlemeler ve buluşmaların ortak çıktıları üzerinden sürecin hem şeffaf hem katılımcı götürülmesi parti olarak hem önerimiz hem de hedefimizdir. Çatışmasızlık ikliminin sağlanması ve barış stratejisi bağlamında Sayın Öcalan’ın rolüne, önerilerine değinmek raporumuz açısından önemli başlıklardan birisidir.
Umut ilkesi de bu açıdan kritik önemdedir
Bu bağlamda yeni dönemin ortak kavramları nedir? diye soracak olursanız, üçüncü bölümde işlediğimiz demokratik cumhuriyet, demokratik ulus ve ortak vatan kavramları üzerinde daha somut formüllere, daha somut ortaklıklara gitmek Cumhuriyet’in 2. yüzyılı için oldukça önemlidir. Umut ilkesi de bu açıdan kritik önemdedir. Çözüm mimarisi ve hukuksal inşa bağlamında sürecin pratik gereklilikleri gereği barış yasası, demokratik entegrasyon yasası gibi yasalar kaçınılmaz olduğu gibi, demokratik siyaset hakkı başta olmak üzere demokratik hukuksal inşa çalışmaları temel başlıklar halinde çözümün temel adımlarındandır. Kürt sorunu özünde bir eşit yurttaşlık, ana dili ve kültür hakkı meselesidir. Kürt halkının ana dilinde eğitim ve öğrenim hakkının kültürel devamlılığını kolektif olarak sağlayacak güvencelerin hukuk ve anayasal zemininde tanınması kaçınılmazdır. Kürt meselesinin ve daha genel anlamda demokratikleşme krizinin temel sebeplerinden birisi olan yerel demokrasinin sürekli askıya alınmasına ve bu bağlamda özel olarak da kayyum rejimine son verilmesine özel olarak vurgu yapmak isterim.
AİHM ve AYM kararları uygulansın
AİHM, AYM kararlarının uygulanması, hasta tutsaklarının serbest bırakılması, kayyumla görevlerine son verilenlerin iade edilmesi, toplumsal güvenin inşasında önemli başlangıç adımları olacaktır. Raporumuzda yer alan benzer önerilerin bu minvalde de anlaşılması gerektiğini düşünüyoruz. Raporumuzda hak ve özgürlük alanlarına ve bu başlıklarda yapılması gereken yasal düzenlemelere ayrıntılı yer vermemiz, aynı zamanda bütün mağdur edilmiş toplumsal öznelere bir çağrıdır. Gerçek ve kalıcı çözüm, toplumun kendi öz sorunları etrafında örgütlenmesi ve sürece müdahil olmasıyla gelecektir. Dolayısıyla raporumuz aynı zamanda sürece toplumun öz örgütlülükleriyle taraf olmasının çağrısı, yani demokratik toplum çağrısıdır. Meclis Komisyonu, Cumhuriyet’in 2. yüzyılında Kürtleri Cumhuriyet’e hukuk kapısından dahil eden barışın ve demokratik toplumun kurucu adımını atma imkânına her zaman daha fazla sahiptir. Kalıcı barış için adım atmak; tekçiliğin değil çoğulculuğun, otoriterliğin değil demokrasinin, ayrışmanın değil bir arada yaşamın çatısı olan Demokratik Cumhuriyet’i hep birlikte inşa etmek, Türkiye'nin 2. yüzyılını barışın, özgürlüğün, demokrasinin ve halkların kardeşliğinin temelleri üzerinde kurmak bugün hepimizin en temel sorumluluğudur.
Raporların geçen hafta salı günü verilmesi yönünde komisyonda da Meclis Başkanımız çağrı yapmıştı. Biz çarşamba sabahı teslim ettik. Son sürenin uzatıldığını da bildiğimiz için. Tabii ki bizim beklentimiz bütün siyasi partilerin çok hızlı bir şekilde raporlarını teslim etmesidir. Çünkü gerçekten sürecin uzaması en azından yasa yapma sürecini de ve diğer süreçleri de zincirleme bir şekilde uzatıyor. Biliyorsunuz aynı zamanda 31 Aralık’ta komisyonumuzun aslında çalışma süresi doluyor. Bu anlamıyla bir araya gelmek ve eğer yetişmezse rapor takvimi için yeniden bir süre uzatımına da ihtiyaç olacaktır. Tabii siyasi partilerin kapsamlı bir şekilde rapor hazırlamalarını, gözden geçirmelerini anlayışla karşılıyoruz. Ama bu süre ne kadar kısa olursa hepimiz açısından daha iyi olacaktır. Böylelikle bir araya gelme ve ortak raporu konuşma, tartışma imkânına da sahip olacağız.”