Zeynep Hilali tablolarına hayatın rengini taşıyan bir dağ sanatçısı
Tunus’un Kasserine vilayetinde yer alan Semama Dağları’nın eteklerinde, sanatına hayatın renklerini taşıyan Ressam Zeynep Hilali, kadınların güçlü hikayelerini yansıtmanın ilham verici olduğunu söylüyor.

İHLAS EL-HAMRUNİ
Tunus – Tunus’un Kasserine vilayetinin kırsal bölgelerinde, özellikle de zorlu doğa koşullarıyla bilinen Semama Dağı’nda doğup büyüyen Ressam Zeynep Hilali, sanatını bir direniş ve ifade biçimi olduğunu belirtiyor. Kadınların görünmeyen emeğini ve hikâyelerini renkli tablolarında görünür kılan Zeynep Hilali, kırsal yaşamı ve kadınların mücadelesini güçlü bir görsellikle anlatıyor.
Kırsal alandaki kadının günlük hayatı tuvale yansıyor
Zeynep Hilali’ye göre; kırsal çevre sanatsal vizyonunu şekillendirmede merkezi bir rol oynadı. Zeynep Hilali, “Dağ, tablolarımda sadece bir arka plan değil, adeta bir ortaktı” diyerek, sözlerine şöyle devam ediyor: “Canlı renklerle süslediğim tablolarda geleneksel kıyafetler giymiş kadınlar, çiçekler ve her köşeden çıkan ağaçlarla kırsal yaşamın tüm detaylarını yansıtan çalışmaları adeta birer ayna gibi yansıtmaya çalıştım. Sadece dağları çizmiyorum, dağın ruhunu, sözcüklere dökülemeyen hikâyeleri resmediyorum.”
Zeynep Hilali’nin tabloları, bir lüks sanat anlayışından çok doğanın sessizliği içinde yankılanan güçlü bir kadın sesi. Kadını, odun taşırken, yemek yaparken şarkı söylerken, gri bir hayata karşı adeta isyan eden canlı renklerde giyinirken resmediyor. Zeynep Hilali, kırsal alanlarda yaşayan kadınları şu şekilde tasvir ediyor: “Dağdaki kadın, görmezden gelinen bir figür değil, her şeyin temelidir. Tarlayı sürer, çocukları büyütür, şarkı söyler, soğuk ve yoklukla mücadele eder. En zor şartlarda bile kutlanması gereken bir güzellik ve duyulması gereken bir yaratıcılıkları vardır.”
Zorluklara rağmen hedefe doğru yürümek
Zeynep Hilali, yaşadığı kırsal ve dağlık çevreden ilham alarak dağdaki kadınların zorlu yaşamını yansıtan sanatsal eserler üretiyor. Ancak bu yolculuk kolay olmamış. Diğer kırsal bölgelerde yaşayan kadınlar gibi Zeynep Hilali’de birçok zorluk ve engelle karşılaşmış.
Sanatsal yolculuğuna okul ve boya kalemleriyle başladığını anlatan Zeynep Hilali, izole bir ortamda kendine özgü bir dünya kurduğunu belirterek, Monastir’deki bir sergiye katılmak için çok çalıştığını ve eserini posta yoluyla gönderdiğini kaydediyor. Zeynep Hilali bu sergide yeni teknikler keşfettiğini ve farklı sanatçılarla tanıştığını ve ufkunu genişlettiğini söylüyor.
Yeni ufuklara açılan bir yolculuk
O andan itibaren Zeynep Hilali yeni bir yolculuğa başladı. Semama’daki El Sanatları Merkezi ile yetenekleri daha görünür hale geldi. Zeynep Hilali, “Korkuluklar ve Hikâyeler” projesini geliştirdi. Zeynep Hilali, projeye ilişkin şunları söylüyor: “Dedemizin tarlalarda kuşlardan ürünleri korumak için yaptığı korkulukları yeniden hayata geçirdim. Bu korkulukları kumaş ve plastik atıklardan heykellere dönüştürdüm. Her biri, büyükannelerimizin hikâyelerini ve eski zamanların kokusunu taşıyor.”
Zeynep Hilali, sanatın sadece şehirlerde yaşayanlara veya diplomalı kişilere ait olmadığını, bir vizyonu ve tutkusu olan herkesin olduğunu savunuyor. Zeynep Hilali, “Kırsal bölgelerde yaşayan kadınlar, güzel sanatlar yapabilir. Birçok sanat alanında üretken olabilir” diyerek, şunları dile getiriyor: “Dağ kadınlarının yaptığı çamur işçiliği sadece geleneksel el sanatları değil, saf bir yaratıcılık eylemidir, sadece onu sanat gözüyle gören birine ihtiyaç vardır.”
Kadınların gerçekliğini anlatan tablolar
Zeynep Hilali, çocuklarla birlikte projelere de katılarak onlara ağaç yaprakları, yün ve doğada bulunan malzemelerle kuklalar yapmayı öğretiyor. Sanatçı bu projelerin gerçek toplumsal değişimin özü olduğunu düşünüyor, çünkü sadece deneyimini aktarmakla kalmıyor, aynı zamanda yeni bir yaratıcı nesil inşa ediyor.
Her tablosuyla kırsal alanda yaşayan kadınları belgeleyen Zeynep Hilali, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Sırtında odun taşıyan büyükanneleri, yorgunluğunu saklamak için parlak renkler giyen anneleri ve tarlalar arasında koşan küçük kız çocuklarını resmediyorum. İnce detaylarla, bu kadınların en zor şartlarla nasıl baş ettiklerini, şikayet etmeden ve yorgunluk hissetmeden nasıl yaşadıklarını göstermeye çalışıyorum. Dağdaki yaşam kolay değil, ama başka seçenek olmadığında sıradan ve doğal hale geliyor.”