‘Farklı inançlar için en güvenilir yer Özerk Yönetim alanlarıdır’

Rojava Êzidî Kadınlar Birliği Sözcüsü Hediya Şemo, Suriye'deki toplumların inançlarına, haklarına ve değerlerine yönelik gelişen tehlikelere dikkat çekerek, inançlar için en güvenilir yerin Özerk yönetim alanları olduğunu vurguladı.

RONÎDA HACÎ

Hasekê- Yetmiş dört kere soykırım ve kendi deyimleri ile fermandan geçen Êzidî halkı, bu saldırılar sonrası katledildi, kaçırıldı, köle pazarlarında satıldı, zorla savaşlara itildi, yerlerinden edildi.

Rojava Kürdistan'ında Efrîn ve Serêkaniyê’de yaşayan Êzidî toplumu, Türk devletinin kentleri işgal etmesinin ardından Şehba ve Til Rıfat başta olmak üzere Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim alanlarına göç ettiler. Türk devleti ve çetelerinin 27 Kasım sonrası özelde Şehba ve Til Rıfat alanlarına dönük saldırılarını yoğunlaştırmasının ardından yeniden yerinden edilen halkın içinde Êzidî toplumu da bulunuyor.

Rojava Êzidî Kadınlar Birliği Sözcüsü Hediya Şemo, konuya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

'Êzidîlerin varlığını yok etmek istediler'

Êzidî Kadınlar Birliği Sözcüsü Hediya Şemo, Êzidî toplumuna yönelik fermanın amacının, Êzidî toplumunun varlığını soykırımlarla yok etmek olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"2014 yılındaki fermanın amacı, her şeyden önce Êzidî toplumunun hafızasını, inançlarını ve değerlerini bütünüyle yok etmekti. Şimdiye kadar sadece 74 soykırım fermanından bahsediliyor. Düşman, 74'üncü fermanla Êzidî toplumunun tamamen varlığını yok etmek ve bunun aynı zamanda son ferman olmasını amaçlıyordu. Birçok fermana karşı Êzidî toplumu direndi ve Rojava Kürdistan halkının yardımları ve destekleriyle bu direniş güçlendi. İşgalci Türk devletinin desteğiyle DAİŞ çeteleri tarafından yaklaşık 5 bin Êzidî kadın esir alındı. Herkes bu olaylar karşısında sessiz kaldı ve bu saldırılar tarihin en büyük utançlarından biridir. Şengal'e yönelik saldırılarda köyler, kutsal mekânlar tahrip edilerek yıkıldı ve yakıldı."

'Kutsal mekanları ve çadırları yağmaladılar'

Türk devleti ve ona bağlı çetelerin Kuzey ve Doğu Suriye'deki saldırılarında da Êzidî toplumunun ve farklı toplulukların da hedef alındığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: "İşgalci Türk devleti ve ona bağlı çeteler, 2018 yılında Efrîn'e saldırdı. Efrîn'de çoğunluğu temsil eden pek çok inanç topluluğu yaşıyordu, yine 22'ye yakın Êzidî köyü vardı. Efrîn halkı, 58 gün süren direnişin ardından gelişmiş teknoloji karşısında göçe zorlanarak Şehba'ya yerleştirildi ve burada örgütlendi. Fakat 2024 yılının Kasım ayında Türk devleti ve desteklediği çeteler, bölgede yaşayan Kürt halkının fiziksel varlığını yok etme planlarını daha açık ve kararlı bir biçimde sürdürmektedir. Efrîn ve Şehba'da kutsal mekânlar ve göç eden halkın yaşadığı çadırları yağmalayarak yaktılar ve her şeyi talan ettiler."

'Demokratik Özerk Yönetim bölgeleri daha güvenli'

Hediya Şemo, yeni Suriye'de inançlara, mezheplere ve farklı ulusal değerlere yönelik ciddi hak ihlalleri ve saldırıların yaşandığını, yeni Suriye inşasında bunun büyük bir tehdit oluşturduğunu dile getirerek, görüşlerini şu sözlerle dile getirdi:

"Şehba'da katliamlarla yüz yüze kalmamak için ikinci kez göçe zorlanan Efrîn halkı, daha güvenli bölgeler olan Tabqa, Hesekê ve Qamışlo gibi kentlere yerleşti. Eğer demokratik yeni bir Suriye'den bahsedeceksek, şunu vurgulamak gerekir ki, Demokratik Özerk Yönetim çatısı altındaki yerler daha güvenli, inançları, tüm mezhepleri ve değerleri koruyan ve savunan bir alandır. Rejimin devrilmesinin ardından cihadis olan gruplar (HTŞ) eliyle yeni bir hükümet kuruluyor. Ne yazık ki, vaadedilen söylemler yeryüzünde aynı şekilde de uygulanmıyor. Özellikle Hristiyanların ve Alevilerin yaşadığı bölgelerde, insanlık dışı suçlar ve hak ihlalleri yaşanmakta, Hristiyanların ve Alevilerin kutsal mekanları, maddi ve manevi değerlerine ciddi saldırılarla yıkılmakta ve yakılmaktadır. Bununla birlikte, yine insanlık onurunu hiçe sayan tutum ve yaklaşımlarla Alevi halkları katledilmektedir. Böylesi bir yeni Suriye'de bizler nasıl olur da tüm halkların sesini ve rengini yansıtan, varlığını koruyan, ortak bileşenlerden oluşan, demokratik bir sistemi esas alarak yaşayabiliriz? Bu yaşananlar, tüm halklar ve yeni Suriye açısından büyük bir tehdit oluşturmaktadır."

'Birlik ve beraberliğimizle özgür Suriye'yi inşa edeceğiz'

Suriye yasa ve kanunlarının yazımında kadınların rolünün esas olduğunu belirten Hediya Şemo, "Yeni Suriye yasa ve kanunlarında kadınların rolü ne olacak? Medyaya yansıdığı kadarıyla, yeni hükümet kadınlara verilen misyon ve rolleri reddederek açık bir biçimde kadınların askeri, siyasi ve diplomatik alanlarda görev alamayacağını belirtmektedir. Rojava Devrimi, kadınların öncülüğünde gerçekleşti ve büyük başarılar elde ederek tüm dünyaya ilham ve örnek oldu. Kadın Savunma Birlikleri (YPJ), tüm dünya kadınlarını terörden kurtararak tarihi bir direnç sergiledi ve tarihe damgasını vurdu. Bundan dolayı kadınlar olarak, Êzidî, Ermeni, Süryani, Keldani, Arap, Kürt ve Çerkes tüm etnik gruplardan ortak birlik ve beraberlik ruhu oluşturuyoruz. Biz kadınlar olarak birlik ve beraberliğimizi oluşturarak yeni özgür Suriye'nin inşasında da mücadele çıtamızı yükselteceğiz."

Tüm Kürt kurum ve kuruluşlarına Kürt davası için birleşme çağrısında bulunan Hediya Şemo, konuşmasını şöyle tamamladı:

"Kadın, 5 bin yıllık egemen iktidara karşı kesintisiz bir mücadele yürütüyor. Kadınlar, tarihi mücadele ve direnişleriyle rejim sistemini yıkarak eşbaşkanlık sisteminin temsili örneğini oluşturdu. Kuşkusuz bugün Suriye'de kadını tüm sosyal alanda dışlayan bu zihniyet, kölelik ve iktidar sistemini hep daha canlı tutarak halkların katledilmesi üzerine kendi zihniyetini inşa etmek istiyor."