DEM Parti Eş Genel Başkanları: 31 Mart’ta ortaya çıkan iradeye hep birlikte sahip çıkacağız

DEM Partili belediye eşbaşkanları toplantısı öncesi değerlendirmelerde bulunan Eş Genel Başkanlar, halkın tercihini barıştan, değişimden yaptığını belirterek, 31 Mart’ta ortaya çıkan iradeye hep birlikte sahip çıkacaklarını söylediler.

Ankara- Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) belediye eşbaşkanları Ankara’da Genel Merkez’de toplandı. Seçim sonuçlarının değerlendirileceği toplantıda, yeni dönemin yol haritası belirlenecek. Toplantı öncesi Eş Genel Başkanlar Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, toplantı öncesi değerlendirmelerde bulundu.

Tuncer Bakırhan: 31 Mart’ta ortaya çıkan iradeye hep birlikte sahip çıkacağız

İlk olarak konuşan Tuncer Bakırhan, 31 Mart’ta gerçekleşen yerel seçimlerde iradelerini güçlü bir şekilde sonuçlara yansıttıklarını belirterek, “31 Mart’ta ortaya çıkan irade çok önemlidir” dedi. Ortaya çıkan barış, demokrasi ve özgürlükler iradesine hep birlikte sahip çıkacaklarını dile getiren Tuncer Bakırhan, “Kayyımcı zihniyet kaybetti, kötü yönetilen belediye anlayışı kaybetti halkımız halklarımız kazandı. Kayyımlar sandığa gömüldü. Türkiye halklarının mücadelesi ve DEM Partinin 31 Mart başarısıyla birlikte AKP-MHP iktidarına 22 yıldır ilk kez büyük bir yenilgi tattırıldı. Bu yenilgide emeği olan bütün halklarımıza da bir kez daha teşekkürlerimi iletiyorum. Türkiye’yi yöneten parti büyük bir farkla ikinci parti oldu. O yüzden bu seçim çok önemli bir seçimdir” diye konuştu.

‘Kürt meselesinin artık karşılığını bulması gerekiyor’

İktidarı ve muhalefeti 31 Mart’ta ortaya çıkan iradeyi doğru okumaya davet eden Tuncer Bakırhan, “31 Mart iradesi değişim iradesidir, statükocu yok sayan tekçi anlayışın sandıkta yenildiği bir seçimdir. Dolayısıyla önümüzdeki günlerde bu iradeyi dikkate alarak Türkiye’de yüzyıldır başta Kürt meselesi olmak üzere eşitlik ve adalet mücadelesinin artık karşılığını bulması gerekiyor. Bu seçimlerden ortaya çıkan sonuçlardan herkes dersini almalıdır. Çok cumhurbaşkanı çok başbakan çok bürokrasi gördük gelip geçtiler çünkü Kürt meselesini çözmediler. Kürt meselesini çözmeyenler çözülür demiştik 31 Mart seçim sonuçları bizi bir kez daha doğruladı” dedi.

‘Seçim yenilgisini kanla, gözyaşıyla örtmek istiyorlar’

31 Mart’ta halkın mesajını anlamak istemeyenlerin ülke ülke gezerek savaş vizesi almaya çalıştığını vurgulayan Tuncer Bakırhan, iktidarın da seçimden sonra çeşitli ülkelere bu kapsamda ziyaretler yaptığını söyledi. Tuncer Bakırhan şunları kaydetti:

“Siyasi ve demokratik çözümün tek yöntem olduğu Kürt meselesini bastırmak için hala askeri operasyonlardan medet umuyorlar. Defalarca denenmiş ve sonuç almamış yol ve yöntemleri denemek oradan medet ummak büyük bir acizliktir. Biz buna asla izin vermeyeceğiz. Seçim yenilgisini kanla gözyaşı ile örtmek istiyorlar. Oysa seçim sonuçlarının kendisi aslında savaşa hayır çığlığıdır. Çözüm olsun Türkiye sorunlarını demokratik yöntemlerle çözsün haykırışıdır. Ama hala başka yol ve yöntemlerin peşinde koşmaya devam ediyorlar.

Bu ülkenin ihtiyaçları askeri operasyonlar değil, yüzlercesi yapıldı bir sonuca ermedi. Bu ülkenin ihtiyacı yoksul Türk ve Kürt gençlerinin ölmesi değil. Bu ülkenin, büyük bir toplumsal mutabakatla birlikte Kürt sorunun demokratik yollarla çözülerek demokratik bir Türkiye inşa etme ihtiyacı vardır. Dolayısıyla önümüzdeki dönem biraz önce söylediğimiz bu doğruları hep birlikte tekrar etmeye devam edeceğiz. Halkın mesajı nettir ölüme şiddete kana karşı olduklarını ifade ettiler. Tek çözümün demokratik çözüm olduğunu barış olduğunu halklarımız 31 Mart’ta haykırarak ortaya koymuştur. Evet biliyoruz barış gelirse bazılarının siyasi ömrü kısalacak bazıları siyaseten emekli olacak. Barış gelmesin diye kimi milliyetçi ırkçı çevreler şimdiden tehditlere komplolara şantajlara başladılar. Siyasete hiza ve ayar vermeye çalışıyorlar. Gün yok ki özellikle seçim sonrasında bize parmak sallamasınlar.

Biz kez daha yineliyoruz kapatma şantaj tehdit siyaseti artık sona gelmiştir. Son kullanma tarihi dolmuştur. Biz ne zaman korktuk ne zaman tehdit ve şantajlara boyun eğdik ki şimdi halkımız güçlü bir irade ortaya koymuşken Van direnişi ortada dururken bu tehdit ve şantajlara boyun mu eğeceğiz. Boyun eğmeyeceğimizi onlar da bütün dünyada çok iyi biliyor. Çağrımızı yeniliyoruz biz kararlıyız bu ülkeye barışı demokrasiyi getireceğiz. Başta Kürtler ve Aleviler olmak üzere bu ülkede yaşayan insanlar eşit ve demokratik bir temelde bir anayasa ile yönetilinceye kadar mücadelemizi devam ettireceğiz. Tehditlerle hizalanacağımızı bekleyenler çok beklerler. Bu gelenek hiçbir zaman bugüne kadar yapılan tehditlere boyun eğmemiştir. Şimdi belediyelerimizi tehdit edenler çok iyi bilsinler belediye eş başkanlarımız yönetimlerimiz seçilen arkadaşlarımız asla bu tehditlere pabuç bırakmaz. Burada o parmak sallamaların tehditlerin karşısında eğilecek bükülecek tek bir arkadaşımız yoktur.”

 Tülay Hatimoğulları: Belediye başkanlarımızı iki kez seçildi

Daha sonra konuşan Tülay Hatimoğulları, ön seçim yöntemiyle belediye eş başkanlarını belirlediklerini hatırlatarak, “Bu Türkiye siyasetinde eşine az rastlanan halkın doğrudan demokratik yönetimlere katılımının önünü açan kanallardır. Bu kanalları bizler DEM Parti olarak işleterek Türkiye siyasetine çok önemli bir miras bıraktık. Burada bulunan değerli eş başkanlarımız aslında halkın iki kez seçtiği belediye eş başkanlarımızdır” dedi.

Kendilerinin zor koşullarda kıt imkanlarla yürüttükleri seçim kampanyasını, AKP iktidarının devletin bütün olanaklarını seferber ederek yaptığını hatırlatan Tülay Hatimoğulları, iki kez atanan kayyımlarla da halkın yerel yönetim hizmetlerinden mahrum bırakıldığını söyledi. Seçim yarışında kayyım rejimiyle mücadele ederken kayyım seçmenle de mücadele ettiklerini vurgulayan Tülay Hatimoğulları, “32 merkeze kayım seçmen göndererek başta asker, polis olmak üzere seçimleri DEM Parti’nin, Kürt halkının iradesini çalmak üzere izledikleri yol ve yöntemleri de önemli oranda başarısızlığa uğrattık, önemli oranda bizler kayyım seçmene rağmen belediyelerimizi kazandık” diye konuştu.

 ‘Halkımız tercihini değişimden yana yapmıştır’

Seçim sonuçlarını gerek bölge açısından gerekse Türkiye’nin genel sathı açısından en iyi şekilde okumak ve en iyi şekilde yorumlamak gibi görev ve sorumlulukları olduğunu ifade eden Tülay Hatimoğulları, şunları ifade etti:

“Bugün Türkiye’de AKP’nin, MHP’nin ortaklığıyla ve özellikle bölgedeki küçük ortaklarıyla birlikte faşizmi ve otoriterleşmeyi ve kayyımcı anlayışı tesis etmek isterken Türkiye genelinde ortaya çıkan haritaya baktığımızda bu anlayışa halk ‘dur’ demiştir, bu anlayış artık gerilemiştir. Bugün bu ülkede tesis edilmek istenen faşist, otoriter, kayyım rejime halk çok güçlü bir biçimde ‘hayır’ diyerek haritayı değiştirerek buna ‘hayır’ demiştir, ‘izin vermiyoruz’ demiştir. Bugün artık Türkiye’de ikili bir iktidardan bahsetmek mümkündür. Merkezi hükümet AKP-MHP iktidarının elinde ama yerel yönetimler artık onların elinde değildir. Dolayısıyla kitle desteğini arkasına alamamış olan bir rejimin ne kayyımcı anlayışı artık yol yürüyebilir ne de faşist otoriter anlayışı yol yürüyebilir. Burada halkımız tercihini değişimden yana yapmıştır. Halkımızı gösterdiği bu ferasetten dolayı da kutluyoruz.”

‘Türkiye halkları ve emekçileri yoksullaştırıldı’

22 yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarının neoliberal politikaların en önemli uygulayıcısı olduğunu ve ülkeyi derin bir yoksulluğa sürüklediğini vurgulayan Tülay Hatimoğulları, “Bu ülkede 50 milyon insan açlık ve yoksullukla yaşıyor. Bizler Kürdistan’da çalışmalarımızı yürütürken Kürt sorunun demokratik ve barışçıl çözümünü talep ederken en önemli sorunlardan biri de bölgenin yoksul bırakılmasıdır. Bölge yoksul bırakılmış yoksullaştırılmıştır. Türkiye halkları ve emekçileri yoksullaştırılmıştır. Kadınlar yoksul bırakılmıştır. Açlık ve yoksulluk diz boyundadır. Emeklilerin isyanı gerçekten Türkiye’nin sesi ve soluğu olmuştur” diye konuştu.

‘Eş başkanlar kentlerin birer aynası’

Bütün bunların yanı sıra kadınların yaşam tarzına müdahalenin de devam ettiğini söyleyen Tülay Hatimoğulları, şöyle devam etti:

“Bugün Türkiye’de kadınların etek boyundan başörtülerine kadar müdahale eden anti demokratik otoriter anlayışa kadınlar bu seçimlerde dur demiştir. Özellikle Kürdistan’da Şırnak örneğinde gördüğümüz üzere kadınlar üzerinde yürütülen özel harp politikasına kadınlar ‘hayır’ demiştir. Bizlerin bire bir özellikle kadın eşbaşkanlarımızın bizzat yaşadığı sorunlardan biri de eş başkanlık sistemimiz ve eşit temsiliyete saldırıdır. Eşbaşkanlık ve eşit temsiliyeti bu otoriter rejim kabul etmez. Çünkü ‘kadınlar evinde otursun çocuk baksın’ isterler. Oysa biz DEM Parti olarak Türkiye kadın hareketi ve Kürt kadın hareketiyle birlikte bin bir emek ve bedel vererek (bu bedel bir yandan devlete karşı ödenirken öte yandan erkek egemen zihniyetine karşı verildi) eş başkanlık ve eşit temsiliyet mücadelesinin hayat bulmasını sağladık. Bu sadece Türkiye halkları ve kadınları için değil bölge ve dünya halkları için çok önemli bir deneyim ve kazanımdır.

Sizler belediye eş başkanları olarak kentlerinizin birer aynasısınız. Partimizin paradigmasına uygun olarak belediyeleri yönetmenin birinci sorumlularısınız. Bu görev sorumluluk bilinciyle davranacağınıza hiçbir şüphemiz yoktur. Belediyelerimizi halkla beraber yöneteceğiz dedik, yönetmeliyiz. Kayyımcı rejimi kentlerimiz yolsuz, susuz altyapısız hizmetsiz bırakarak cezalandırmıştır.  Bizler bu kayyımcı rejime karşı kent hizmetini yol, su alt yapı başta olmak üzere bütün kent hizmetlerini en iyi şekilde yapmak gibi görev sorumluluğumuz var. Biraz önce Kürt halkına ve gençlerine dayatılan yoksulluğun daha da derin olduğunun altını çizmiştim. Yerel yöneticiler olarak başta eşbaşkanlarımız bölgede istihdam alanları yaratmak konusunda ezberleri bozan yeni projelere imza atmalıdır.

Gençlerin doğduğu yerde doymasını sağlayamazsak o güç bu şekilde devam ederse kentlerimizde çok şeyi yitirip gidebiliriz. Bu bakımdan bize düşen en önemli görev ve sorumluların bunlar olduğunu hatırlatmak isterim. Ben bu duygu ve düşüncelerle belediyelerimiz en iyi şekilde Türkiye ve Kürdistan'daki belediyelere örnek olacak şekilde icra edeceğimizden yana hiç şüphem yok. Eksikliğe düştüğümüzde birbirimizi uyaracağız, yanlışlar yaparsak birbirimiz uyaracağız, halkımız için en gerekli ve doğru yolu hep birlikte bulacağız. Buna olan inancım, moral ve motivasyon belediyelerimizi ileriye taşıyarak yöneteceğimize dair en ufak kuşkum yoktur.”