İran’da estetik operasyonlar artıyor
İran’da estetik ameliyatlar, kadınların özgür seçimi gibi görünse de kapitalist sistemin etkileri ve erkek baskısının etkisiyle artıyor. Uzmanlar, artan operasyon sayısının ataerkil ve kültürel baskıların sonucu olduğunu belirtiyor.
NASİM AHMADİ
Kirmanşah – Estetik ameliyatlar çoğu zaman kişisel bir seçim gibi görünse de, kadınlar için aslında erkek aklının bir dayatması. Birçok kadın kapitalizmin reklamları, içinde yaşadıkları toplum ve erkekler tarafından bu ameliyatları yapmaları için zorlanıyor. Güzelliği kadının görevi olarak gören erkekler, kimi zaman tehditle kimi zaman da duygusal manipülasyon yoluyla kadınları operasyonlara yönlendiriyor. Bu durum, kadının kendi bedeni üzerindeki hakkının ihlali ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin bir biçimi.
‘Güzellik’ standartları yeniden üretiliyor
Medya ve güzellik endüstrisi de bu baskıyı güçlendiriyor. Kapitalist sistem, kadın bedenini tüketim nesnesine dönüştürerek “çekicilik” standartlarını sürekli yeniden üretiyor. Böylece kadınların “özgür tercihi” gibi sunulan estetik işlemler, aslında ataerkil beklentilerle ekonomik ve kültürel baskıların birleştiği bir alan haline geliyor. Hukuken İran’da kadınların estetik ameliyat için eş iznine ihtiyacı olmasa da pratikte ekonomik bağımlılık ve kültürel baskılar, birçok kadını bedenine dair kararlarda söz sahibi olmaktan alıkoyuyor. Bu süreç hem psikolojik hem fiziksel düzeyde derin yaralar açan görünmez bir şiddet döngüsüne dönüşüyor.
‘Sürekli kilo almam istenildi’
Eşinin ısrarıyla estetik bir operasyon geçirmek zorunda kalan Sepideh Q., “Evlendiğimde 17 yaşındaydım. Bir süre sonra eşim bazı fiziksel değişiklikler yapmamı istedi ve beni ameliyata zorladı. Ancak baskılar bununla da sınırlı kalmadı. Zayıf olduğum için sürekli kilo almam istendi ve kullanılan bazı ürünler sağlığıma ciddi zarar verdi. Sonunda eşim beni terk etti. Zamanı geri alabilseydim, taleplerine boyun eğmezdim, çünkü özsaygımı kaybettim” ifadelerinde bulunuyor.
“Makyaj, Moda ve Kadınların Sömürüsü” kitabı, kadınların toplumsal olarak erkek aklına göre şekillendirildiğine dikkat çekiyor. Kitabın yazarı, kapitalist toplumlarda kadınların özgür bireyler olarak değil, erkeklerin arzularına göre yeniden yapılandırılması gereken “süslü metalar” olarak sunulduğunu vurguluyor. Yazar, kadınların beden ve kimliklerinin, dayatılan güzellik standartları ve erkek taleplerine göre dönüştürüldüğünü ifade ediyor. Kitapta öne çıkan bir diğer nokta ise ataerkil toplumlarda kadınların çoğu zaman kendi kimliklerini değil, erkeğin beklentilerini temel alacak şekilde var olduklarını hissetmeleridir. Dini veya kültürel kaynakların da etkisiyle, kadınların görevleri sıklıkla “eşleri için süslenmek ve güzelleşmek” olarak özetleniyor; bu da kadınların beden ve kimlik üzerindeki bağımsızlıklarının göz ardı edilmesine yol açıyor.

Dini kaynaklar bu zihniyete hizmet ediyor
İran İslam Cumhuriyeti’ndeki bazı dini kaynaklar, kadınların eşlerine sürekli olarak kendilerini estetik açıdan sunmalarını istiyor. Örneğin Vesayl eş-Şia kitabında şöyle deniyor: "Kadın, eşi için en güzel kokuları sürmeli, en güzel kıyafetleri giymeli, en güzel şekilde makyaj yapmalı ve sürekli olarak eşlerine kendini sunmalıdır."
Uzmanlar ve araştırmacılar, bu tür tavsiyelerin toplumdaki erkekleri kadınlardan görünüşlerini değiştirmelerini istemeye teşvik ettiğini belirtiyor. Kadınlar, güzellikleriyle eşlerinin dikkatini çekmeleri gerektiği düşüncesiyle yetiştirildikleri için çoğu zaman farkında olmadan hem kendileriyle hem de çevrelerindeki diğer kadınlarla bir güzellik yarışına giriyorlar.
Sağlıklarını tehlikeye atıyorlar
Kırklı yaşlarında ve iki çocuk annesi olan Neghin T. “İki kez doğum yaptım ve vücudumun değişmesi doğal. Ancak eşim, doğum sonrası vücudumla ilgili sürekli alaycı şekilde şikayet ediyordu. Beni fit vücutlu kadınlarla karşılaştırıyor ve görünüşüm hakkında olumsuz yorumlar yapıyordu. Bu baskılar, ameliyat yaptırma kararı almama yol açtı, ancak operasyon başarılı olmadı ve ciddi morluklar oluştu” diye belirtiyor.
İran’da son yıllarda kadınlar arasında estetik ameliyatlara olan talep önemli ölçüde arttı. Uzmanlar, bu eğilimi ataerkil düzenin güçlenmesiyle ilişkilendiriyor. Sepideh ve Neghin’in yaşadıkları, evli kadınların gizli acılarına dikkat çekiyor. Erkeklerin doğrudan veya dolaylı baskısı altında riskli estetik müdahalelere zorlanan kadınlar, bu baskının ataerkil düzenle paralel olarak arttığını gösteriyor. Uzmanlar, estetik cerrahinin yaygınlaşmasının yalnızca bireysel bir tercih olmadığını, aksine toplumsal ve ailevi baskıların, kadınları hem ruhsal hem de fiziksel sağlıklarını riske atan kararlar almaya ittiğini vurguluyor. Bu durum, kadınların kendi bedenleri üzerinde bağımsız karar verme özgürlüğünü sınırlayan kültürel ve ataerkil normların bir yansıması olarak değerlendiriliyor.