Ortadoğu’da savaş, direniş ve 25 Kasım-2
Gazze’de devam eden savaş, kadına yönelik şiddeti, hak ihlallerini ve toplumsal dokunun dağılmasını daha da arttırdı. Gazzeli kadınlar her yıl Kasım ayında turuncu renkle aydınlatılan şehirlerinin bu yıl kan kırmızısına boyandığını söyledi.
Gazze bu yıl turuncu yerine kırmızıya büründü
RAFIF ESLEEM
Gazze- Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nün yaklaşmasıyla birlikte özellikle savaş bölgelerinde yaşayan kadınların durumu, daha belirgin bir şekilde açığa çıkmakta ve tartışılmakta. Gazze Şeridi'ndeki Filistinli kadınlar, özellikle göçmen kamplarında zorlu koşullarda yaşarken hem erkek şiddetiyle hem de İsrail ordusunun açlık, esaret, cinsel saldırı ve katletme gibi politikalarının ilk hedefindeler.
Toplum ve insan hakları aktivisti Aseel Zainuddin, Filistinli kadınların, Gazze’ye dönük İsrail saldırılarından önce de politik şiddetle karşı karşıya olduklarını söyledi. Kadınların siyasi haklarının sürekli ihlal edildiğini belirten Aseel Zainuddin, savaşın mevcut durumu nedeniyle bu hakların artık neredeyse tamamen yok olduğuna dikkat çekti.
Gazze’de yaşam koşulları kötüye gidiyor
Aseel Zainuddin, Filistinli ailelerin çoğunun günde bir öğünden fazla yemek yiyemediğini ve Gazze'deki ekonomik durumun kötüleştiğini vurgulayarak, “Özellikle de ailelerini geçindirmek zorunda olan kadınlar hem fiziksel hem de psikolojik olarak çok yıpranıyorlar. Aile içerisinde birçok kadın hem anne hem de baba rolü üstlenmek zorunda kalıyor” dedi.
Yerinden edilenlerin kaldıkları kamplarda yaşamanın zorluklarına değinen Aseel Zainuddin, aşırı kalabalığın, gıda ve sağlık kaynaklarının kıtlığının kadınların aile içindeki rollerini kaybetmelerine neden olduğunu belirtti. Ayrıca kamp yaşamının erkek şiddetinin artmasına neden olduğunu dile getiren Aseel Zainuddin, “Küçük yaşta zorla evlendirmelerin yaygınlaşmasına ek olarak, bazı durumlarda olay kadınların katledilmesine kadar varmakta” şeklinde konuştu.
‘Kadın örgütleri pek bir faaliyet yürütemiyor’
Aseel Zainuddin, “Mevcut durumda kadın örgütlerinin oynadığı rolden bahsetmeden önce, bu örgütlerin çalışanlarına koruma sağlayıp sağlayamadığını sorgulamamız gerekiyor” diyerek, bu örgütlerin birçoğunun çalışanlarını Gazze Şeridi'nin güneyine, diğerlerinin ise Gazze Şeridi'nin dışına tahliye ettiğini, kuzeyde ise sadece birkaç kişi aracılığıyla faaliyet göstermeye devam ettiklerini sözlerine ekledi. Aseel Zainuddin, bu kuruluşların şu anda, kadınlara hakları hakkında bilgi veren bazı basılı materyaller ve eğitim seminerleri dışında pek bir faaliyet yürütemediğini belirtti.
Aseel Zainuddin, kadınların ve çocukların barınma merkezlerinde yaşadığı durumu "yapışıklık" olarak tanımladı. “Bu, çocukların annelerine, kadınların ise birbirlerine sıkıca yapıştığı bir durumdur” diyen Aseel Zainuddin, bu kadınların sivil olmasına rağmen, İsrail ordusunun şiddetinden korunmak için birbirlerine tutunduğunu dile getirdi.
Ayrıca barınma merkezlerinde yaşayan kadın ve çocukların sağlık durumunun vahim bir durumda olduğunu belirten Aseel Zainuddin, “Enfeksiyonlar, cilt hastalıkları, hepatit ve çocuk felci gibi salgın hastalıklar gibi birçok bulaşıcı hastalık sığınakları kasıp kavurdu. Sağlık sisteminin zayıflığı, ilaç eksikliği ya da gıda eksikliği nedeniyle hastalıklar hızlıca arttı. Tedavi için hiçbir imkan yok. Ayrıca, sağlık tesislerinin çoğu yıkılmış, geriye kalan birkaç sağlık merkezi ise bombardımanlardan nasibini almış” şeklinde konuştu.
Gazze'ye yapılan saldırıdan önce de Filistinli kadın tutukluların durumunun vahim olduğunu hatırlatan Aseel Zainuddin, şunları söyledi: “Ancak iki taraf arasında baskı aracı haline geldi. Tutuklu kadınların sağlık durumları iyice kötüleşmiş durumda. Şiddet iki katına çıktı, hapishanelerde uyuz gibi bulaşıcı hastalıklar yayıldı, suçsuz yere hücre cezaları veriliyor kadınlara. Tutuklu kadınların özgürlükleri ve dini inançları ihlal ediliyor.”
Aseel Zainuddin, uluslararası kamuoyunu ve dünya çapındaki güçlü ülkeleri harekete geçirmek için neredeyse hiçbir şey yapılmadığını, özellikle son bir yıldır yaşanan kitlesel katliamlara rağmen dünyadan hiçbir tepki gelmediğini kaydetti. Aseel Zainuddin, “Şiddetin durması için tek çare, Gazze'de açığa çıkan insan hakları ihlallerinin hikayelerini paylaşmaya devam etmektir” dedi.
25 Kasım etkinlikleri
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü ile ilgili etkinliklerin yapılabileceğini düşünmeyen Aseel Zainuddin, bunun sadece sürekli süren hava saldırılarından değil, aynı zamanda Gazze'deki kadınların bugün başka bir önceliği olduğu için mümkün olmadığını söyledi. “Kadınlar, hayatta kalabilmek, yemek, su ve barınak bulabilmek için mücadele ederken, tüm dünyadan kopmuş bir şekilde, ertesi güne sağ çıkabilmeyi düşünüyorlar” diyen Aseel Zainuddin, sözlerine şöyle devam etti:
“Önceki yıllarda Kasım ayında Gazze turuncu renklerine boyanır ve aydınlatılırdı. Kadınlar ve kız çocukları için birçok farkındalık atölyeleri yapılır, eğitimler verilirdi. Bu şekilde toplumun birçok kesiminde gerçek anlamda bir bilinçlenme de gelişiyordu. Kadınların haklarını elde etmelerine destek olunuyordu ancak şu anda savaşın gölgesinde, kadına yönelik şiddetle ilgili eğitimlerin ve farkındalık çalışmaları çok geriledi.”
‘Kadınların en büyük kaygısı yiyecek ve su’
Filistinli Ayşe Ebu Sultan da kadınların şu anda en büyük kaygılarının korku ve temel ihtiyaçlar olan yiyecek ile su olduğunu belirtti. Ayşe Ebu Sultan, “Hemen her yerde, insanlar açlık nedeniyle zayıflamış durumda ve sağlık sorunları giderek artıyor. Sağlık merkezlerinde doktorlar bazen sadece bir ağrı kesici veriyorlar" dedi.
‘Defalarca yer değiştirmek zorunda kaldım’
Yasemin Nebhan ise defalarca kez yer değiştirmek zorunda kaldığını ve bu nedenle çocuklarının çoğunlukla solunum hastalıklarıyla mücadele ettiğini belirtti. Çocuklarının zayıf ve hasta olduğunu, çünkü barınma alanlarının soğuk havadan korunmasız olduğunu söyledi. Yasemin Nebhan, yetersiz beslenme nedeniyle özellikle çocuklar arasında hastalıkların hızla yayıldığını sözlerine ekledi.
Yasemin Nebhan, şiddetin her geçen gün arttığını ve çocuklardaki saldırgan davranışların, uzun süren savaşın bir sonucu olarak ortaya çıktığını belirterek, “Şiddet yalnızca benim ailemle sınırlı değil birçok Filistinli ailede benzer durumlar yaşanıyor. Aile içindeki stres ve gerginlik artmış, insanlar birbirleriyle konuşmakta zorlanıyor ve fiziksel şiddet giderek daha yaygın hale gelmiş durumda” dedi.