Kizwan Dağı'ndaki Umm El-Siric Mağarası keşfedilmeyi bekliyor

Kizwanan Dağı’nın güneybatısında yer alan Umm El-Siric Mağarası, tarihi henüz keşfedilmemiş gizemli bir alan. Savaş ve ihmaller nedeniyle tahrip edilen mağara, bölge halkı için önemli bir kültürel miras olmasına rağmen henüz resmi bir kazı yapılmadı.

SORGUL ŞÊXO

Til Temir – Kuzey ve Doğu Suriye toprakları, bugün hem yerüstü hem de yeraltında Neolitik devrim ve yerleşik yaşam kültürüne tanıklık eden binlerce höyük, mağara ve doğal kaynakla dolu. Her tepe, mağara ve dağ, bu topraklarda yaşayan halkların tarihini, ritüellerini ve kültürel mirasını hatırlatıyor; geçmişin izlerini silinmekten alıkoyuyor. Bu mağaralar yalnızca günümüz insanlarına değil, binlerce yıl öncesinin kadim toplumlarına da ev sahipliği yaptı. Öyle ki, bazılarının oluşum tarihi dahi hâlâ bilinmiyor.

Umm El-Siric Mağarası

Umm El-Siric Mağarası, Kizwanan Dağı’nın yaklaşık 40 kilometre güneybatısında yer alıyor. Yaklaşık 150 metre derinliğe sahip olan bu gizemli mağaraya ulaşmak isteyenler, dar bir delikten dikkatli şekilde aşağı inmeli. Mağaranın içi oldukça karanlık, patika ise engebeli ve zorlu; bu nedenle kazaları önlemek için yapay ışıkla dikkatli bir iniş gerekiyor. Mağarada berrak ve içilebilir bir su kaynağı bulunuyor, ancak suyun kireçtaşı içerdiği ve kaynağının ya da nereye aktığının bilinmediği belirtiliyor. Konuyla ilgili şimdiye kadar herhangi bir bilimsel araştırma ya da kazı yapılmış değil. Mağarada yalnızca güvercinler yaşıyor; yılanlara veya diğer sürüngen türlerine rastlanmıyor. Bu özellikleriyle Umm El-Siric Mağarası, bazı aileler için dinlenme ve gezi noktası, yüzme meraklıları için doğal bir havuz, çobanlar içinse barınak olarak değerlendiriliyor.

2011 yılında patlama yaşandı

Bir görgü tanığı, 2011 yılında üzerinde "Şam Köylüleri" yazılı bir aracın bölgeye geldiğini ve ardından mağaranın havaya uçurulduğunu belirtti. Ancak mağarayı kimin patlattığı ve içeriden ne çıkarıldığı hâlâ bilinmiyor. Tanık, olay sonrası mağaraya giderek kemikler bulduğunu anlatarak, “Bacak ve ön kol kemikleri oldukça uzun ve kalındı, alt çenesinde dişleri vardı. Bu kemikleri saklıyorum. Bulduğum kalıntılar, bu topraklarda yaşamış kadim insanlara dair önemli kanıtlar taşıyor” dedi.

Tarihi mağara tahrip ediliyor

Mağara, iklim değişikliği, depremler ve eser kaçakçılığı nedeniyle ciddi tahribata uğramış durumda. Baas rejimi döneminde tamamen ihmal edilen mağara, Özerk Yönetim döneminde de henüz ziyaret edilmemiş, kazı çalışması yapılmamıştır. Bunun başlıca nedeni, Suriye’de devam eden savaş koşulları nedeniyle araştırma ekiplerinin bölgeye erişememesi.

Dokuz yaşındaki oğlu ve eşiyle birlikte Um El-Siric Mağarası’nı ziyaret eden Eliya El-Îsa, mağara hakkında ajansımıza konuşarak, “Dünyanın her yerinde dağların olduğunu biliyoruz ama burada, yerin altında sanki başka bir dağ daha varmış gibi. Bu gerçekten büyüleyici” ifadelerinde bulundu.

‘Bir yeraltı hazinesi’

Akan suyun kaynağının bilinmediğini söyleyen Eliya El-Îsa, “Kaynak güneyden gelip kuzeye doğru akıyor. Hâlâ anlatılan hikayelere göre, bir zamanlar asasında altın saklayan bir çoban varmış ve asa mağaranın kaynağına düşmüş. Bir süre sonra asa, Serêkaniyê şehrinin yakınlarındaki kaynaklardan birinde bir adam tarafından bulunmuş. Bölge sakinlerine göre bu kaynak Serêkaniyê’deki başka kaynaklara akıyor” dedi.

Eliya El-Îsa, “İklim değişikliği yüzünden su seviyesi çok düştü. Denizaltılar kuyunun derinliğine ulaşabilseydi, nerede ve ne kadar derin olduğunu öğrenebilirdik. Yaz aylarında burası turistik bir yer haline geliyor çünkü konumu uygun. Çevresinde kimse yaşamıyor, köylerden çok uzak, tarım da yapılmıyor. Bu yüzden buradaki su tarım için kullanılmıyor. Bence bu mağara tam anlamıyla bir yeraltı hazinesi” sözlerine dikkat çekti.

‘Mağara koruma altına alınmalı’

Şûnwaran (Arkeoloji) Komitesi’nin görevinin arkeolojik alanları koruyup gözetmek olduğunu kaydeden Eliya El-Îsa, sözlerine şöyle devam etti: 

“Bu mağaranın ve su kaynağının tam yerini kimse bilmiyor. Bu yüzden burası, kazılıp keşfedilene kadar korunmalı. Çevresi çitle kaplanmalı, onarılmalı ve kimse içine çöp atmamalı. Burası halka açık, turistik bir merkez olabilir. Henüz keşfedilmemiş çok sayıda tarihi ve kültürel alan var. Bilim insanlarının bu mağara hakkında bilgi sahibi olması çok önemli. İklim değişikliği, kaya kaymaları ve depremler mağarayı şekillendirdi. Normalde mağara suyla dolu olmalı, ama su çekildikçe boşluklar oluşuyor, kayalar kayganlaşıyor ve taşlar kırılıyor.”