Kadınlar kamplarda zorluk ve şiddetle mücadele ediyor

Türk işgali ve çetelerin saldırıları nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kalan kadınlar, Kuzey ve Doğu Suriye’deki kamplarda hem zor yaşam koşulları hem de ekonomik ve toplumsal şiddetle baş etmek zorunda kalıyor.

RONİDA HACİ

Hesekê- Türk devletinin işgali ve çetelerin saldırıları nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kalan kadınlar, Kuzey ve Doğu Suriye’deki kamplarda hem zor yaşam koşullarıyla hem de ekonomik ve toplumsal şiddetle mücadele ediyor. Göç, güvenliği sağlasa da beraberinde her türden şiddeti getiriyor ve özellikle eğitimden mahrum bırakılmış kadınları daha büyük risklerle karşı karşıya bırakıyor.

Serêkaniyê kırsalından göç eden aileler, Kuzey ve Doğu Suriye’nin Hesekê bölgesindeki Waşokanî kamplarında zorlu koşullar altında yaşıyor. Waşokanî Kampı, yaklaşık 2 bin 260 aileyi barındırıyor. Zor yaşam koşullarına, uluslararası kuruluşların azlığına ve göçmenlere sağlanan yardımın yetersizliğine rağmen kadınların direnişi devam ediyor.

‘Bu yüzyıl, kadının özgürleşme yüzyılıdır’

Waşokanî Kampı’ndaki Kongra Star yönetimi Sabah El-Bakir, kadınların sık sık şiddetle karşılaştığını belirterek, “Bugün bile namus adına kadınların katledildiği bir toplumda, bu toplum üzerinde dayatılan zihniyette bir bozukluk olduğunu gösteriyor. Bu yüzyıl, kadının özgürleşme yüzyılıdır; toplumun katleden ve kadını baskılayan zihniyetini değiştirme yüzyılıdır” dedi.

‘Göç tüm şiddet biçimlerini içinde barındırır’

Sabah El-Bakir, “Doğal toplumlarda kadın ve erkek eşitti. Ancak kapitalist devletlerin ortaya çıkmasıyla ayrımcılık belirmeye başladı. Biz haklarımızı geri kazanmak ve şiddetten uzak, dayanışma içinde bir toplum inşa etmek için çalışıyoruz. Hırslar ve savaşlar nedeniyle binlerce sivil evlerinden çıkarıldı, çadırlarda yaşıyor ve her türlü zorlukla mücadele ediyor; bu kendi başına bir şiddettir. Çünkü göç, tüm şiddet biçimlerini içinde barındırır ve şiddetin artmasına, toplumun çökmesine zemin hazırlar” dedi.

Sabah El-Bakir, şiddetin iç bölgelerde, örneğin Süveyda ve Suriye kıyılarında, ayrıca işgal altındaki Suriye bölgelerinde arttığını belirterek, “Daha geniş çapta birleşmeli ve özgür düşüncelerimizi tüm kadınlara ulaştırmalıyız. Çünkü kadınlar zorluklara katlanıyor ve şimdi görebiliyoruz ki kadınlar cephe hatlarında toplumlarını koruyor” ifadelerini kullandı.

Şiddetin kaynağı: Baskıcı zihniyet

Waşokanî Kampı’ndaki göçmenlerden Cewahîr Yasîn Îso, insanların evlerinden zorla çıkarılmasının ve uluslararası kuruluşlardan yardım alamadan kamplarda bulunmasının insanlığa karşı bir şiddet olduğunu vurguladı. Yaşlılar, çocuklar ve kadınların her gün her türlü şiddete maruz kaldığını ve sadece kampta bulunmanın bile şiddet anlamına geldiğini belirtti. Cewahîr Yasîn Îso, “10 Mart anlaşmasının uygulanmasını talep ediyoruz, böylece göçmenlere yönelik şiddet sona ersin ve evlerimizde onur içinde yaşayabilelim. Şiddetin tüm toplumlarda var olduğunu biliyoruz çünkü kaynağı baskıcı zihniyettir; ancak göç, tüm şiddet biçimlerinin artmasına kapı açıyor” şeklinde konuştu.

‘Kadınlar özgürlük içinde yaşamak için mücadele ediyor’

Göçmen kadınlardan Zekiya Xidir da kamptaki kadınların daha fazla şiddetle karşılaştığını çünkü zorluklara direnerek topluma yol açmaya çalıştıklarını dile getirdi. Zekiya Xidir, “Kamp kadınları evlerinden mahrum ve yırtık çadırlarda acıya katlanıyor. Soğuk ve kış yağmurlarıyla mücadele ediyorlar” diye ifade etti. Zekiya Xidir, tüm insan hakları ve insani yardım kuruluşlarını göçmenlerin evlerine dönmelerine yardımcı olmaya çağırdı ve “Göç kendi başına bir şiddettir. Tüm zorluklara, yaşam güçlüklerine ve kuruluşlardan gelen eksik desteğe rağmen, kamp kadınları tüm şiddet biçimlerine direniyor, evlerine geri dönmek ve onur ve özgürlük içinde yaşamak için mücadele ediyor” şeklinde konuştu.