KİH’den PSD çalışması: Kadınlara kendi güçlerini hatırlatmak istedik

Kadının İnsan Hakları Derneği (KİH), 6 Şubat depremlerine ilişkin 3 sahada 184 kadınla yürüttüğü psikososyal destek çalışmasına ilişkin raporunda, Çalışmanın amacının kadınlara kendi güçlerini ve kaynaklarını hatırlatmak olduğunu belirtti.

Haber Merkezi- Kadının İnsan Hakları Derneği, 6 Şubat 2023 Mereş merkezli depremlere ilişkin hazırladığı “Deprem Bölgesi Psikososyal Destek Çalışması Raporu: Adıyaman, Diyarbakır, Malatya” raporunu yayımladı. Üç farklı sahada 114’üyle düzenli olmak üzere toplam 184 kadınla yürütülen çalışmaya dair hazırlanan rapor, Hazırlık Çalışmaları ve Sahanın Belirlenmesi, Çalışma Metodolojisi, Saha Çalışmasından Notlar, Tespitler ve Sonuç: Uygulama ve Politika Önerileri bölümlerinden oluştu.

‘Bir yıl geçti kaybolan insanların ve çocukların akıbetini tam olarak bilmiyoruz’

“Unutmak yok, affetmek yok, helalleşmek yok…”  sloganına yer verilen raporun Giriş Bölümünde, 6 Şubat’ta milyonlarca insanın hayatının geri döndürülemeyecek şekilde değiştiği, tarifi mümkün olmayan acılar yaşandığı hatırlatıldı. Raporda, “Fakat aradan bir yıl geçmesine rağmen, yıkılan şehirlerin gördüğü hasarın boyutunu, kaybolan insanların ve çocukların akıbetini, kaç kişinin hayatını kaybettiğini, kaç kişinin uzuvlarını yitirdiğini, deprem sonrası ana akım televizyon kanallarında toplanan yardımların akıbetini, şehirlerin yeniden inşası için neler planlandığını hala tam olarak bilmiyoruz” denildi.

‘Cevaplar hala değişmedi’

“Depremden etkilenen çocuklar, kadınlar ve LGBTİ+’lar kendilerini bir yıl sonra daha güvende hissediyorlar mı? Evsiz kalanların artık başlarını sokabilecekleri yeni bir evleri var mı? Geçen süre

zarfında kayıplarının yasını tutabildiler mi? Yaralarını sarabildiler mi? Örneğin her gece saat 4.17’de uyanmaktan artık kendilerini alıkoyabiliyorlar mı?” sorularının deprem sonrası bölgede hayatta kalma mücadelesi verirken bir yandan da seslerini duyurmaya çalışan insanların bu ve daha birçok sorunun cevabını verdiklerinin belirtildiği raporda, “Ve depremin üzerinden 1 yıl geçmesine rağmen cevapları maalesef hala değişmedi” diye kaydedildi.

‘Tüm yapılmayanlar seçim propagandalarının malzemesi olarak kullanıldı’

Kamu kurumlarının üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmediğine vurgu yapılan raporda, “Sorumluların yargılanmadığı dahası ‘tüm yapılmayanların’ seçim propagandalarının bir malzemesi olarak kullanılarak normalleştirildiği bu koşullarda, içimizi yakıp kavuran, tutmamıza izin vermedikleri yasımızda ve yaşamı yeniden kurma, iyileşme süreçlerinde biz kadınlar ve LGBTİ+’lar olarak birbirimizin yanında olmaya çalıştık” denildi. Raporda, bu amaçla Kadının İnsan Hakları Derneği (KİH) olarak deprem bölgesinde, hayatları depremden önce de pek kolay olmayan kadın ve LGBTİ+’larla dayanışmak için psikososyal destek (PSD) çalışması yürüttükleri kaydedildi.

‘Amacımız kadınlara kendi güçlerini ve kaynaklarını hatırlatmak’

Çalışmanın amacına ilişkin ise raporda şunlar ifade edildi: “Bu raporda, Mayıs-Aralık 2023 tarihleri arasında Adıyaman, Diyarbakır ve Malatya illerinde iki kişilik uzman bir ekiple yürüttüğümüz bu

çalışmanın süreçlerini, tespitlerini ve son olarak bu çalışmadan çıkardığımız politika ve uygulama önerilerimizi paylaşıyoruz. Feminist perspektifle gerçekleştirdiğimiz PSD çalışmamızda amacımız, kadınlara kendi güçlerini ve kaynaklarını hatırlatmak ve bu sayede bir gün tüm ‘projeler’ bittiğinde ve herkes gittiğinde kendilerini iyileştirme gücüne ve araçlarına sahip gruplar haline gelmelerini sağlamaktı. Diğer yandan açığa çıkan öfkeyi, kadınların patriyarkayla ve diğer tüm ayrımcılıklarla mücadelelerine kanalize etmelerinde ve böylece sistemi zorlayacak kolektif bir güce dönüştürmelerinde onları desteklemek istedik.”

‘Kadınlar kendi temel ihtiyaçlarını çoğu zaman en son sıraya koydular’

Bireysel görüşmelere, grup çalışmalarına ve vaka yönlendirmelerine dayanan PSD çalışmasında karşılaşılan ilk engellerden birinin “temel ihtiyaçlar” olduğunun belirtildiği raporda, “Çoğu zaman ‘evimiz olsa’ diye başlayan cümleleri aşıp daha derinlerde saklı yaralara gelemedik. Ya da

konteynerlerine her gün – hala bugün bile- su taşımak zorunda olan kadınlar, duygularından bahsetmek yerine çok haklı olarak önce ‘suyumuz olsa’ dediler. Tüm ‘temel ihtiyaçlar’ içinde

ise kadınlar kendi ‘temel ihtiyaçlarını’ da çoğu zaman en son sıraya koydular” diye aktarıldı.

‘İyi olmanın yollarını kadınlarla birlikte aradık’

KİH olarak feminist bir perspektifle yapılan bu sosyal çalışmada tüm bu dertlere kolektif olarak çözüm

bulmanın ve bir dayanışma çemberi içinde iyi olmanın yollarını kadınlarla beraber aradıklarının vurgulandığı raporda, şöyle denildi:

 

“Bu feminist PSD çalışması kapsamında, kadınlar ortak sorunlarını beraber konuşabildiler ve bu sorunları çözmek için sorumluluk alıp kurumlardan hizmet talep etmeye başladılar. Adıyaman’ın bir köyünde ya da Malatya’da bir kadın kooperatifinde, birbirlerinden ne kadar farklı olurlarsa olsunlar kadınların aynı duygulara sahip olduğunu gördük. Kadınlarla yaptığımız bireysel görüşmelerde ve grup çalışmalarına öfke ve korku en çok paylaşılan duygular oldu. Duygular gibi dile getirilen problemler de çok benzerdi.

Fiziksel ve duygusal bakım emeğine olan ihtiyacın artması ile kadınların bazen sadece çevrelerine bakım vermeye devam edebilmek için travmatik yaşantıları kendi içlerine gömdüklerine şahit olduk. Travmaya bağlı olarak kaygı, stres, unutkanlık ve uyku bozuklukları kadınlarda en çok karşımıza çıkan sorunlar oldu. Bu dertleri bazen sadece beraber konuşmuş olmanın ya da tüm bunların başkalarınca da paylaşıldığını duymanın, bazen de bir oyun aracılığıyla kendine dair bir keşif yapmanın ne kadar güçlendirici olduğuna tanıklık ettik.”

‘Dayanışmamı güçlendirmekten başka çaremiz yok’

“6 Şubat 2023’te olduğu gibi bugün de üzgünüz, yastayız ve öfkeliyiz” denilerek raporun, depremde çocuklarını, ailelerini, sevdiklerini, uzuvlarını, evlerini kaybetmiş olmanın acısını biraz olsun bile aktarmaya muktedir olmadığı kaydedildi. Raporda, “Daha fazla canımızın yanmaması ve uzun süredir içinde olduğumuz yozlaşma ve çürümeyle baş etmek için yaptığımız işi en iyi şekilde yapmak ve dayanışmamızı güçlendirmekten başka çaremiz yok” ifadeleri yer aldı.

Raporda, 184 kadınla yürütülen çalışmalara dair öne çıkan tespitlerin bazıları şöyle:

•Kırsal alana ulaşan destekler kent merkezlerine kıyasla çok daha az ve bu destekler ihtiyacı karşılayacak şekilde düzenli yapılmıyor. Kaynaklara erişimde belirsizlik, dışarıdan yardım bekleme hali kaygı düzeyini artıran bir etkene dönüşmüş. Saha çalışmamıza başladığımız tarihte, depremin üzerinden dört ay geçmiş olmasına rağmen barınma, gıda ve hijyen malzemeleriyle ilgili ihtiyaçların yeterli düzeyde ve düzenli karşılanmıyor olması yaşanan kaygı ve stresi arttırıyor.

• Deprem öncesi mevcut olan alt yapı sorunları depremin etkisiyle daha kritik noktaya ulaşmış.

• Barınma koşulları yeterli ve sağlıklı değil; konteyner sayısı yeterli olsa bile mevcut konteynerler ve elektrik altyapısı özellikle kış koşullarına uygun değil.

• Ev, kadınlar için sadece dört duvardan oluşan bir yapı değil; kendilerine ait, kendilerinin organize ettiği bir alanla kurulan bağ aynı zamanda. Bu nedenle, evlerini yitirme duygusu, kendilerine ait bu bağın yıkılması demek. Konteyner ve çadır alanlarındaki yer darlığı, kişisel alanların olmaması sebebiyle mahremiyetin sağlanamaması, yaşadıkları travma ile birlikte baş etmesi zor bir duruma dönüşürken, artan duygusal bakım emek yüklerinin de etkisiyle kadınların kendi duygusal regülasyonlarını sağlamaları zorlaşıyor.

• Kadınlar ev işleri ve bakım emeği konusunda cinsiyete dayalı eşitsizliğin ve iş yüklerinin çokluğunun farkındalar ve bu durumu adaletsiz buluyorlar. Rutinlerinin bozulması ve travma nedeniyle ev ve bakım işlerini travma öncesine kıyasla daha fazla yorularak gerçekleştirebiliyorlar.

•Çocukları başta olmak üzere aile üyelerine bakım verme rolü kendi ihtiyaçlarını görmezden gelmelerine neden oluyor.

• Depremin etkisiyle yoğun korku, olası deprem riskine karşı güvende hissetmeme ve dört duvar arasına girmekten kaçınma, uyku problemleri kırsal alanda ve kentte yaşayan kadınların ortak duyguları. Deprem olacak korkusu, kadınların gün içinde giydikleri kıyafetlere dair tercihlerini

etkiliyor ve başörtüsü/yazmalarıyla yatmalarına neden oluyor.

• Ayni-nakdi yardım dağıtan bazı kurum çalışanlarının kadınlara davranışları, kadınların kendilerini kötü ve aşağılanmış hissetmelerine yol açabiliyor. Özellikle verilen yardım için ‘dilenme’ duygusuna kapılmalarına neden olan davranışlar ya da izinsiz fotoğraflarının çekilmesinden rahatsızlar.

Raporun, “Sonuç: Uygulama ve Politika Önerileri” bölümünde yer alan önerilerin bazıları ise şöyle:

•Afet öncesi ve sonrası için yapılması gerekli planlamalar için kamu tarafından oluşturulacak danışma/yürütme kurulu ya da benzer yapılara, toplumun tüm kesimlerinin farklılaşan ihtiyaçlarının hak temelli bir yaklaşımla ele alınmasını sağlayacak ruh sağlığı uzmanları, toplum bilimciler, sivil toplum örgütleri, sendikalar ve ilgili meslek odaları dahil edilmelidir.

•Cinsel sağlık ve doğurganlık sağlığı alanındaki hizmetler hak temelli bir anlayışla, belli kalite standartları korunarak, kriz durumlarında da herkesin ulaşabileceği şekilde sunulmalıdır. Afetlerde yaşanan krizlerde olduğu gibi bu hizmetlerin verilmesinin sekteye uğradığı her durum için

özel önlemler alınmalı ve ek hizmetler geliştirilmelidir.

•Afet gibi kriz dönemlerinde kadınların cinsel sağlık ve doğurganlık sağlığı haklarına ve hizmetlerine erişimini kolaylaştıracak teletıp gibi sistemler oluşturulmalı, tıbbi kürtaj yöntemi uygulanabilir olmalıdır.

•Afet sonrası kamu tarafından sağlanan sosyal yardımların nasıl ve kimlere dağıtılacağı konusu idari ve yerel yönetimlerden sorumlu kişilerin inisiyatifine bırakılmamalı ve mevcut eşitsizlikler gözetilerek, somut kriterler üzerinden herkesi kapsayacak şekilde yapılmalıdır.

•Afet zamanları haricinde de kamuoyu ile paylaşılmayan, kadınları ve LGBTİ+’ları şiddetten koruyan kamusal mekanizmalarla ilgili veriler devlet tarafından şeffaf ve düzenli olarak paylaşılmalıdır. Afet süreçlerinde bu konuda özel bir rapor hazırlanmalı ve kamusal erişime sunulmalıdır.

• Kadınları şiddetten korumaya yönelik oluşturulmuş ancak afet zamanları dışında da gerektiği gibi işlemeyen mekanizmaların afet durumlarında özel olarak nerelerde tıkandığının tespit edilmesi ve bu mekanizmaların krizlere hazır hale getirilmesi sağlanmalıdır.

• Geçici barınma merkezlerinde özellikle şiddetin önlenmesi için özel mekanizmalar geliştirilmelidir.

• Afet sonrasında kullanılmak üzere kadınların acilen erişebilecekleri geçici ve güvenli barınma imkânları oluşturulmalıdır.

•Afet sonrası iyileşme dönemlerinde kadınların, istemeleri halinde afet öncesinde sürdürdükleri üretimlere geri dönebilmelerini sağlayacak koşul ve altyapılar oluşturulmalıdır.

• Afet sonrası sahada görev alacak tüm gönüllü ve profesyonel uzmanların toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi almaları sağlanmalıdır.

• Ayni-maddi destek veren tüm insani yardım kurumlarının PSD çalışmasını uygulama alanlarına dahil etmeleri; kendi uygulama kapasiteleri olmadığı durumda bu uygulamayı işbirlikleri üzerinden sahada karşılamaları gereklidir.”