Jineoloji’den Şervîn Nûdem: Teknolojinin bizi kullanmasına izin vermeyelim
Jineoloji Akademisi üyesi Şervîn Nûdem, teknolojinin toplum ve insan üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekerek gerçek hayatın korunması gerektiğini belirtti ve “Teknolojinin bizi kullanmasına izin vermeyelim" dedi.
BERÇEM CÛDÎ
Qamişlo- Güncel teknolojiyi ve bunun birey ile toplum üzerindeki etkilerini değerlendiren Jineoloji Akademisi Üyesi Şervîn Nûdem, “Tarihte geriye dönersek ilk teknolojinin kadın eliyle geliştirildiğini görürüz. Örneğin destar ve teşî kadınlar tarafından geliştirildi. Tanrıça İnana ile ilgili kaynaklara baktığımızda kadınlar tarafından geliştirilen birçok teknoloji görürüz. Başlangıçta kadınların elleriyle yapılan aletler toplumun hizmetine yöneliktir. Her dönem yeni biçimler almış ve sürecin bilincine göre fikirler gelişmiştir” ifadelerinde bulundu.
‘İnsanlar robotlara dönüştü’
19’uncu yüzyılda teknoloji kullanımının nasıl yapıldığını anlatan Şervîn Nûdem, "19’uncu yüzyılda teknoloji, sanayileşmeyle, kapitalistlerin egemenliğiyle, çoğunlukla emek tüketimini artırmak amacıyla gelişti. Teknoloji, insanların hayatlarını giderek daha fazla etkiliyor; insanlar hem kendilerine hem de yaptıkları işe yabancılaşıyor. İnsanlar makine olarak kullanılan robotlara dönüştü. Çalışıyorlar ama kime hizmet ettikleri, kimden faydalandıkları belli değildi. Teknoloji insanlığa karşı bir savaş gibidir, insan olmanın anlamını yok eder ve mekanik bir yaşam yaratır” şeklinde konuştu.
‘Günümüz teknolojisi hepimizin hayatını etkiliyor’
Teknolojinin günümüzdeki gelişimine dikkat çeken Şervîn Nûdem, "21’inci yüzyıldayız, makinelere dayalı teknolojinin kullanıldığı sanayicilik yerine dijital teknoloji gelişti. Dijital teknoloji kırılgan görünüyor ve bir makineye benzemiyor. Günümüz teknolojisi hepimizin hayatını etkiliyor. Dijital teknoloji 1950'lerden sonra başladı. Askeri alanda ilk teknolojik gelişmedeki amaç daha fazla istihbarat toplamaktı. Teknolojinin gelişmesinde üç aşama vardır; birincisi yaratılır, ikincisi amaçtır, üçüncüsü ise topluma dağıtılır. Dijital medya, insanlar farkına varmadan pek çok tehlikeyi bünyesinde barındırıyor” sözlerine yer verdi.
‘Teknoloji cinsiyetçiliği yaygınlaştırıyor’
Teknolojinin insana yol gösterdiğini belirten Şervîn Nûdem, sözlerini şöyle sürdürdü: "Dünyada insanların yüzde 90'ı dokunmatik telefon ve dijital medya kullanıyor ama biz o gerçeğin sadece bir kısmının sunulduğu durumda değiliz. Şu anda gerçek giderek daha zor hale geliyor, çünkü kimse gerçeğin ne olduğunu bilmiyor. Birçok kişi interneti kullandığımızı söylüyor ama gerçek çok farklı. Hakkımızdaki tüm bilgileri topluyor. Birey ve toplumu yönetiyor. Günümüzde dijital teknoloji dünya kültürlerini etkiliyor. İnternet ağları ve dijital medya, küresel bir medya sisteminin oluşturulmasına olanak sağlar. Birçok kişi teknolojinin tarafsız olduğunu söylüyor, ancak bu doğru değil. Çünkü teknolojiyi teşvik edenler, teknoloji alanında mevcut cinsiyetçiliği yaygınlaştırıyor. İnternette olduğu kadar gerçek hayatta da ırkçılık var. Yeryüzünde açgözlülük olduğu kadar internette de var, dinde de aynı şey var.”
‘İnternet sosyalleşmeyi de öldürüyor’
Şervîn Nûdem, Jineoloji’nin teknolojiyle ilgili yaptığı araştırmaya dikkat çekerek, "Jineoloji olarak Kuzey ve Doğu Suriye, Güney Kürdistan, Kuzey Kürdistan ve Doğu Kürdistan bölgelerinde bir çalışma yaptık. Sadece genç nesil değil, toplumun kendisi de insanların yüzde 90'ı günde 3 saatini telefonda ve internette geçiriyor. Gençlerin yüzde 80'i günde 5 saat internet ve telefon kullanıyor. Hatta günün 18 saatini internette geçiren insanlar bile var. Aslında görüyoruz ki zaman bizden çalınıyor. İnternette vakit geçiren kişiler uykusuzluk ve yalnızlık gibi sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. İnternet aynı zamanda sosyalleşmeyi de öldürüyor” dedi.
Kadınların özgüvenine saldırı
Güzellik kavramıyla kadınların özgüvenine büyük bir saldırı yapıldığını belirten Şervîn Nûdem, "Kuzey ve Doğu Suriye'de jineoloji, güzellik kavramı, etik ve estetiğe nasıl ulaşacağımız konusunda bir çalışma yaptı. Güzellik kavramıyla kadınların ruhuna ve özgüvenine büyük bir saldırı yapılıyor. Pek çok kadın kendisini pek çok sanatçıyla, yani dizinin başrol oyuncularıyla kıyaslıyor. Yeni bir moda sektörü yaratılıyor. Eğer o kadının imajı mevcut sitelerde beğenilmiyorsa kendini değersiz görüyor. Takdir edilmeme ve sevilmeme duygusu yaşamaya devam ediyor, hatta intihara kadar varabiliyor. Bu dönem insanı doğasından uzaklaştırır, varlığından uzaklaştırır. En büyük aldatmaca dijital medyanın 'sosyal medya' adı altında sundukları. Dijital medyada arkadaş olduklarını söylüyorlar ama kimse birbirini tanımıyor, kimse kendi kültürünü, ahlakını bilmiyor, yani ilişkiler online oluyor. Duyguların ifadesi de emojiler aracılığıyla paylaşılıyor. Bu durum insanlar ve toplumlar arasındaki ilişkilerde zayıflık ve yoksullaşma yaratmakta, özgüven, öz farkındalık, öz kimlik ve tanımlamalar açısından pek çok sorunu da beraberinde getirmektedir” diye kaydetti.
‘Teknolojinin bizi kullanmasına izin vermeyelim’
Teknolojinin nasıl kullanılması ve alternatifinin neler olması gerektiğini değerlendiren Şervîn Nûdem, sözlerini şöyle sonlandırdı: "Teknolojiyi araştırmaya başladığımızda ilk olarak ‘teknolojinin tehlikesi nedir’ sorusunu sorduk. Diyelim ki, teknolojinin hayatımızdan tamamen çıkarılması gerekiyor, zor ama teknolojiyi kaldırmanın amacının ne olduğunu bilebiliriz. Kullandığımızda bilgiyle kullanmalıyız. Teknolojiye dair bilgileri bilgi ve amaç doğrultusunda paylaşalım. Çünkü unutmayalım, paylaştığımız şeyler aleyhimize kullanılabilir. Günlüklerimizi, duygularımızı dijital medyada paylaşmamalıyız. Her şey internet değil, kitap okuma kültürünü geliştirmeliyiz. Analitik ve duygusal duyuları birleştirmeliyiz. Teknoloji kullanımını sınırlamalıyız. Arkadaşlık ve sosyalleşme için teknolojiyi daha az kullanmalıyız. Kendimizi, yaşam tarzımızı tanımlayalım, internetin tanımlamasına izin vermeyin. Gerçek hayatı koruyalım. Doğrudan insani ve sosyal ilişkileri vurgulayın. Teknolojinin bizi kullanmasına izin vermeyelim."