Gazzeli Jamila Ahmed: Dünya bizim ölmemizi izledi ve hiçbir şey yapmadı
İsrail’in Gazze’deki saldırısında yaralanan ve beş çocuğuyla birlikte evsiz kalan Jamila Ahmed, “Yıkılma gibi bir lüksümüz yok. Dünyanın bize acımasını beklemiyoruz; çünkü dünya bizim ölmemizi izledi ve hiçbir şey yapmadı” diyor.

NAGHAM KARAJEH
Gazze – İsrail’in 7 Ekim 2023’te Gazze Şeridi’ne yönelik başlattığı saldırı, yüz binlerce Filistinlinin yaşamını derinden etkileyen ve on binlercesinin hayatını kaybetmesine neden olan yıkıcı bir dönemin kapılarını araladı. Sivil yerleşim alanlarının yoğun bombardımana maruz kalması, sağlık ve eğitim altyapısının büyük ölçüde tahrip olması ve temel insani ihtiyaçlara erişimin engellenmesi, bölgede derin bir insani krize yol açtı.
Yaşam normale dönmedi
Savaşın üzerinden iki yıl geçmesine ve zaman zaman ateşkes anlaşmaları sağlanmasına rağmen, Gazze Şeridi’nde yaşam normale dönmedi. Aksine savaşın etkileri, yeni biçimlere bürünerek sürüyor: yaygın açlık, bulaşıcı hastalıklar, yerinden edilme ve derinleşen yoksulluk gibi. Tüm bu olumsuzluklara rağmen, Filistinli kadınlar olağanüstü bir direnç gösteriyor. Ailelerini ayakta tutmak, çocuklarını korumak ve toplumsal dayanışmayı sürdürmek adına, kapasitelerinin ötesinde sorumluluklar üstleniyorlar. Hayatın her alanında, savaşın yol açtığı yıkıma rağmen mücadele etmeye devam ediyorlar.
Her saat bir kadın katlediliyor
Birleşmiş Milletler raporlarına göre, savaşın patlak vermesinden bu yana Gazze'de 28 binden fazla kadın ve kız çocuğu katledildi; yani neredeyse her saat bir kadın katlediliyor. Tahmini olarak 951 bin kadın ve kız çocuğu, bombardıman altında evlerini terk ederek çadırlara, okullara veya kaldırımlara sığınmak zorunda kalarak yerinden edildi. Savaş sırasında on bin kadın eşini kaybetti ve çoğu, barınaksız ve kaynaksız kalan ailelerinin tek geçim kaynağı haline geldi. Bu endişe verici rakamlar trajedinin yalnızca küçük bir kısmını yansıtıyor. Her rakamın ardında uzun süredir devam eden bir acı hikayesi yatıyor.
İnsani krizin en savunmasız kesimi
Yerinden edilmiş kadınlar, aşırı kalabalık barınaklarda mahremiyet, güvenlik ve yeterli hijyen koşullarından yoksun, insanlık onuruna aykırı ortamlarda yaşam mücadelesi veriyor. Birçoğu, tanımadıkları insanlarla aynı yatakhaneyi paylaşmak zorunda kalırken; aşırı sıcak, soğuk ve hastalıklarla baş başa bırakılıyor. Psikososyal destek hizmetleri ise neredeyse hiç yok. Özellikle hamile ve emziren kadınlar, yetersiz beslenme, sağlık hizmetlerinin çöküşü ve ciddi personel ile malzeme eksikliği yaşayan hastanelere erişim sıkıntısı nedeniyle bu insani krizin en savunmasız kesimini oluşturuyor.
Kadınlar artık birden fazla türde şiddet tehdidiyle karşı karşıya. Sürekli bombalama tehlikesinin yanı sıra, psikolojik baskı, yerinden edilmişlerin yaşadığı aşırı kalabalık bölgelerde denetim ve yasal koruma eksikliği nedeniyle cinsiyete dayalı şiddete maruz kalıyorlar. Kötüleşen ekonomik koşullar ise kadınları sömürüye ve düşük ücretli ağır işlere karşı daha da savunmasız bırakıyor.
Savaş yaraları iyileşmiyor
Trajedi sağlık sektörüne de yansıyor. BM raporları, Gazze’deki sağlık sisteminin çöküşünün binlerce kadını sessizce ölüme terk ettiğine dikkat çekiyor. Bazı kadınlar savaş yaralarını tedavi olmadan taşıyor, diğerleri ise uzuv kaybı veya kalıcı sakatlıklarla yaşamını sürdürüyor. Buna rağmen, koltuk değnekleriyle veya tekerlekli sandalyeyle yardım dağıtım noktalarına ulaşmaya çalışan kadınlar, ailelerini ayakta tutmak için büyük mücadele veriyor. İki yıl süren savaş Gazze’yi yaşanmaz hale getirirken, açlık, susuzluk ve hastalık içinde Filistinli kadınlar ölümle adeta sürekli mücadele ediyor. Yıkıma rağmen, onlar çadırlarda düzeni sağlayarak, hükümet ve kurumların yokluğunda alternatif bir toplumsal düzen kuruyor.
Gıda ve psikolojik destek yeterli değil
Gazze Şeridi’nde kıtlık, su ve sağlık hizmeti eksikliği derinleşirken, kadınlar bu yükün en ağırını taşıyor. Günlük fırın ve su kuyruğunda yorgunluk, sıcağa bağlı bayılmalar, ani bombardımanlar altında yaralanmalar yaşanıyor; düzenli yardım alamayanlar ise temel ihtiyaçlarını karşılamak için ilkel yöntemlere başvuruyor. İki yıldır devam eden bu acılar karşısında kadınların direnci sarsılmıyor; onlar, enkaz altında metanetin simgesi olarak hayatta kalma kararlılığıyla kahramanlık gösteriyor. Ancak artık sadece gıda ve psikolojik destek yeterli değil; fiziksel, psikolojik ve sosyal rehabilitasyonu kapsayan kapsamlı bir programa ihtiyaçları var. Evlerin yeniden inşası gibi, bu kadınların da onurlu bir yaşam için yeniden inşa edilmeleri gerekiyor. Tüm zorluklara rağmen, Gazze’de her kadın, topraklarını koruma azmiyle ağır adımlarla hayata tutunmaya devam ediyor.
‘Onlar için yaşamaya yemin ettim’
Beş çocuk annesi 40 yaşındaki Filistinli Jamila Ahmed, Gazze'de süregelen insani krizin canlı bir örneği. Gazze Şeridi’nin merkezindeki evi, herhangi bir uyarı yapılmadan düzenlenen bir İsrail hava saldırısında yerle bir oldu. Saldırıda sırtından ve sağ bacağından yaralanan Jamila Ahmed, evsiz kalmasına ve yaşadığı fiziksel acılara rağmen, çocuklarının yanında kalmak için mücadeleyi bırakmadı. "Ev çöküp molozlar üzerime düştüğünde sadece çocuklarımı düşündüm" diyen Jamila Ahmed, "Acı beni paramparça etti ama onlar için yaşamaya yemin ettim. Bugün su kamyonlarının peşinden koşuyorum, bir somun ekmek için uzun kuyruklarda bekliyorum, düzenli gelmeyen yardım listelerinde adımızı arıyorum. Her akşam yeni bir hayal kırıklığıyla dönüyorum ama sarsılmayan kararlılığımla geri dönüyorum" diyor.
‘Kadınlar omuzlarında ağır yük taşıyor’
Bugün yaşadıklarının tarifinin mümkün olmadığını vurgulayan Jamila Ahmed, savaşın artık sadece bombalardan ibaret olmadığını söylüyor. Gazzeli kadınların omuzlarında ağır bir yük taşıdığını kaydeden Jamila Ahmed, "Savaş artık sadece bombalama değil; kıtlık, hastalık, tekrarlanan aşağılanma ve hayatın yavaş yavaş yok oluşudur. Tüm bu yıkıma rağmen, çocuklarımızın yanında kalmaya ve onlara umut aşılamaya çalışıyoruz. Kendimiz evsiz, ilaçsız olsak da onları korumak için elimizden geleni yapıyoruz. Ama kaybettiğimiz her şeye rağmen, kendimizin çökmesine izin veremeyiz. Çünkü biz çökersek, ailemizden geriye kalan her şeyi de kaybederiz" ifadelerinde bulunuyor.
Kadınların çifte sorumluluk taşıdığını vurgulayan Jamila Ahmed, yaşadıklarını şu sözlerle anlatıyor:
“Çocuklarımızı doyuruyor, su ve ilaç arıyor, çamaşır yıkıyor, yemek pişiriyoruz ve geceleri çadırlarımızı korumak için uyanık kalıyoruz. Artık dinlenmek istemiyoruz; sadece bedenlerimiz dayanamayana kadar, hayatlarımızdan geriye kalanları korumak istiyoruz. Ama yıkılma gibi bir lüksümüz yok. Dünyanın bize acımasını beklemiyoruz; çünkü dünya bizim ölmemizi izledi ve hiçbir şey yapmadı. Başka bir seçeneğimiz olmadığı için yaşıyoruz, hayatta kalmak için direniyoruz. Bazen sessizce ağlıyorum, sonra kalkıp yüzümü yıkıyor ve kendime, ‘Çocuklarım hayatta olduğu sürece bu savaş henüz kaybedilmedi’ diyorum. Bizi güvenliğimizden mahrum bırakmış olabilirler ama yaşama azmimizden asla mahrum bırakamazlar.”