BM Raportörü uyardı: İran’da insan hakları krizi yükseliyor

BM İnsan Hakları Özel Raportörü Mai Sato, İran’da dış saldırılar ve iç baskının birleştiği “benzeri görülmemiş” bir insan hakları krizine dikkat çekti. Kitlesel idamlar, yeni kısıtlayıcı yasalar ve sivillere yönelik sistematik baskının sürdüğü vurgulandı.

Haber Merkezi- BM İnsan Hakları Özel Raportörü Mai Sato, İran İslam Cumhuriyeti’ndeki insan hakları ihlallerinin benzeri görülmemiş bir boyuta ulaştığını açıkladı. New York’taki BM Genel Kurulu toplantısında sunulan raporda, dış askeri saldırılar ve iç baskının birlikte İran halkını iki cephede mağdur ettiği vurgulandı. Mai Sato, kitlesel idamlar, yeni kısıtlayıcı yasalar ve sistematik iç baskının “muhtemel bir insanlığa karşı suç” riski taşıdığını belirtti.

Mai Sato, bugün New York’ta BM Genel Kurulu’nun Üçüncü Komitesi toplantısında İran’daki insan hakları durumunun benzeri görülmemiş şekilde kötüleştiğine dair kapsamlı bir rapor sundu. Mai Sato, İran devletinin bu yılın Haziran ayında İsrail ve ABD’nin ülkeye yönelik askeri saldırılarının ardından, vatandaşlarını korumaya odaklanmak yerine, yeni bir iç baskı dalgası, kitlesel idamlar, kısıtlayıcı yasalar ve sivil toplum üzerinde baskı uygulamaya yöneldiğini belirtti. Mai Sato, bu süreci “muhtemel bir insanlığa karşı suç yolu” olarak tanımladı.

‘Her zamankinden daha kötü’

Raporda Mai Sato, “İran halkı iki cephede haksızlıklara maruz kalıyor: bir yanda dış askeri saldırılar, diğer yanda kendi hükümetlerinin uyguladığı iç baskı” ifadelerini kullandı. İdamların yaygın şekilde uygulanması, yeni “casusluk yasası” ve “kitlesel gözaltıların artması” konularını sert bir şekilde eleştiren Mai Sato, İran’daki insan hakları durumunu “her zamankinden daha kötü” olarak nitelendirdi. İsrail ve ABD’nin Haziran 2025’te İran’a yönelik hava saldırılarının “yasa dışı” olmasına rağmen, bunun İran devletinin sistematik iç baskısını unutturmaması gerektiğini vurguladı.

Mai Sato, İsrail’in İran’ın askeri ve nükleer tesislerine yönelik saldırılarına dikkat çekerek, “Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı gözetimindeki tesislere yapılan bu saldırılar, tüm bölge için insani ve çevresel felaket riski taşıyabilirdi” dedi. Rapora göre, İran yetkililerinin verilerine göre yaklaşık bin 100 kişi, kadın ve çocuklar da dahil olmak üzere hayatını kaybetti, 5 bin 600’den fazla kişi yaralandı. Hastaneler, okullar ve sivil altyapılar hedef alındı; hatta Evin Hapishanesi, aile görüşleri sırasında bombalandı.

Savaş sonrası insani acı

Mai Sato, “Savaş sona erdi, fakat İran halkının acısı devam ediyor” diyerek, hükümetin halkı korumak yerine kitlesel gözaltılara başvurduğunu belirtti. Son aylarda 21binden fazla kişi, gazeteciler, aktivistler, dijital medya kullanıcıları ve etnik gruplar dahil olmak üzere gözaltına alındı.

Milyonlarca iç göçmene değinen Mai Sato, birçok hamile kadın ve hastanın tıbbi ve insani hizmetlere erişemediğini vurguladı. Etnik gruplar, yeni bir ayrımcılık, gözaltı ve tehdit dalgasıyla karşı karşıya.

Yeni casusluk yasası ve idam dalgası

Raporda, Mai Sato, İran’da yeni casusluk yasasının kabulünü şiddetle eleştirdi. Bu yasanın “casusluk” tanımını öyle genişlettiğini belirtti ki, yabancı medyayla temas veya çevrimiçi kamu bilgilerini paylaşmak bile ölüm cezasına yol açabiliyor. Mai Sato, “2025’in ilk on ayında İran’da bin 200’den fazla kişi idam edildi, bugünde ortalama dört kişi demek” dedi. Ayrıca, idamların yalnızca yüzde sekizinin resmi olarak duyurulduğunu, gerçek rakamın muhtemelen çok daha yüksek olduğunu belirtti. İdamların caydırıcı etkisine dair hiçbir kanıt bulunmadığını, bu cezanın sadece toplum üzerinde korku ve kontrol aracı olarak kullanıldığını vurguladı.

İşkence, uzuv kesme ve hapishanelerde ölümler

Mai Sato’nun raporunda İran hapishanelerinde işkence, zorla itiraf alma ve fiziksel cezaların sürdüğü kaydedildi. Kırbaçlama, giyotinde parmak kesme ve mahkumlara uygulanan dövme gibi vakalar belgelendi. Mai Sato, “Gözaltı merkezlerindeki şüpheli ölümler”in devam ettiğini, birçok mahkumun tıbbi bakımdan mahrum bırakıldıkları için hayatını kaybettiğini açıkladı. Aileler, yaşamını yitiren yakınlarının cenazesini almak için genellikle resmi olmayan ‘ölüm nedenlerini’ kabul etmek zorunda bırakılıyor ve hukuki takibi bırakıyorlar, böylece misillemeden korunmuş oluyorlar.

Kadınların durumu

Raporda, Haziran 2025’te Kadına Yönelik Şiddeti Önleme Yasası’nın resmi olarak geri çekilmesine dikkat çekildi. Mai Sato, bu kararı “kadınları korumada açık bir geri adım” olarak nitelendirdi. Zorunlu başörtüsü uygulamasının bazı bölgelerde azalsa da zorunlu başörtüsü yasasının yürürlükte kaldığını, başörtüsü takmayan kadınların İslami Ceza Kanunu Madde 638’e göre gözaltı, hapis veya para cezası riski altında olduğunu belirtti.

Uluslararası toplum karşısında hesap verme

Mai Sato, ülkeler temsilcilerinin sorularına yanıt olarak, görevlerinin bağımsız ve güvenilir belgelere dayalı olduğunu vurguladı. İran devletinden, BM gerçek araştırma ekiplerinin engellenmeden İran’a girmesine izin vermesini, gözaltı merkezleri ve baskı mağdurlarını incelemesini istedi. Yaptırımlara da değinen Mai Sato, “Yaptırımlar İran ekonomisini zorlamış olabilir, ancak sivil özgürlüklerin baskılanması ve insan hakları ihlalleri, hükümetin iç kararlarının sonucudur, dış baskının değil” dedi.

Mai Sato son olarak, “İran, dış saldırılar ve iç baskı arasında sıkışmış durumda. Savaşın sona ermesi, ulusal uzlaşı ve reform için bir fırsat olmalı, idam ve baskı için bir bahane değil” uyarısında bulundu. Hemen idamların durdurulmasını, kadınlara yönelik ayrımcı yasaların iptalini ve ifade ile barışçıl toplanma özgürlüğünün garanti altına alınmasını talep etti. “İran halkı barış ve onura layıktır ve uluslararası toplum onların yanında durmalıdır” dedi.

BM Gerçek Araştırma Heyeti’nin Evin Hapishanesi saldırısı raporu

Aynı toplantıda, BM’nin İran’daki bağımsız gerçek araştırma heyeti başkanı Sara Hussein, ayrı bir rapor sundu. Sara Hussein, 23 Haziran 2025’te İsrail’in Evin Hapishanesi’ne yönelik hava saldırısına atıfta bulunarak, bu saldırının en az 80 kişinin yaşamını yitirmesine yol açtığını ve sivil binaları hedef alarak kasten yapılmış olabileceğini belirtti. Sara Hussein, bu saldırının ardından İran yetkililerinin haftalarca aileleri tamamen habersiz bıraktığını, bazı gözaltıların dövüldüğünü ve en az bir kadının Karçak Hapishanesi’nde tıbbi bakım eksikliği nedeniyle hayatını kaybettiğini ekledi. Sara Hussein, İran devletinden bağımsız, şeffaf ve hesap verebilir bir soruşturma yürütmesini ve sorumluların hesap vermesini talep etti.