Alevi kadınlar: Kendimizi örgütlemek değişimin anahtarıdır
Suriye’nin kıyı bölgelerinde yaşanan saldırılardan dolayı Kuzey ve Doğu Suriye’ye göç eden Alevi kadınlar, “Kendimizi örgütlemek değişimin anahtarıdır ve bu sayede toplumun tüm üyelerine destek olabileceğiz” dedi.

ŞÊRÎN MUHAMED
Qamişlo – Suriye'de 2011 yılından bu yana devam eden çatışmalar, çok sayıda toplumsal kesimi savaşın yıkıcı etkilerine ve zorla yerinden edilmelere maruz bıraktı. Bu gruplar arasında, Suriye’nin sahil kesimlerinde yoğun olarak yaşayan Aleviler de yer alıyor. Suriye geçici yönetimine geçen cihatçı Heyet Tahrir El- Şam (HTŞ) Alevilere yönelik ihlalleri artırmasıyla birlikte, bu topluluk hem kişisel güvenlikleri hem de günlük yaşamları açısından ciddi tehditlerle karşı karşıya kaldı. Aleviler, yaşadıkları kıyı bölgelerinde baskınlar, keyfi tutuklamalar, mülklere zarar verilmesi, katliamlar, zorla yerinden edilmeler ve giderek kötüleşen güvenlik koşulları gibi çok sayıda insan hakkı ihlaline maruz kalıyor. Bu durum, birçok Alevi’yi daha güvenli bir yaşam umuduyla Kuzey ve Doğu Suriye bölgelerine göç etmeye zorladı. Söz konusu bölgeler, aynı zamanda farklı mezheplerden binlerce mültecinin de sığındığı yerler hâline geldi.
Ajansımız tarafından Suriye'nin kıyı bölgelerinden Kuzey ve Doğu Suriye'ye yerleşen Alevi kadınlarla yapılan özel röportajlarda, bu kadınlar hem acı ve kayıplarla dolu yaşam hikâyelerini paylaştı hem de karşılaştıkları zorluklara rağmen gösterdikleri olağanüstü dayanıklılığı ortaya koydu. Yıllar süren savaş ve çatışmaların ardından, Alevi aileler,geçici yönetimin artan güvenlik tehditleriyle karşı karşıya kaldı ve bu durum, birçoğunu güvenli bir sığınak olarak gördükleri bölgelere göç etmeye zorladı.
Suriye’de Alevi kadınların karşılaştığı acı gerçekler
Kadınların anlattığı hikâyeler, HTŞ’nin düzenlediği baskınlarla geçen kuşatma günlerinin acı dolu anılarıyla başlıyor. “Güvenliğimizi kaybettik, evlerimizi kaybettik. Daha iyi bir hayat arayışıyla buraya geldik ama hâlâ sürekli kaygı içinde yaşıyoruz” diyor bir kadın, yerinden edilmeden önceki günleri anlatırken. Bu sözler, siyasi ufkun belirsiz olduğu ve uluslararası toplumdan, mezhepsel ya da coğrafi aidiyete bakmaksızın sivilleri koruma sorumluluğunu üstlenmesinin beklendiği bir dönemde, Suriye’deki pek çok Alevi’nin karşı karşıya olduğu acı gerçekleri çarpıcı biçimde yansıtıyor.
Alevi kökenli Mona El-Muhammed, evliliğinden bu yana Kuzey ve Doğu Suriye bölgesinde yaşıyor. Yerinden edilen akrabalarının üzerlerindeki giysilerle yanına geldiğini söyleyen Mona El-Muhammed, “Suriye rejiminin düşmesiyle birlikte ülke kanlı bir kaos ve bölünme sürecine sürüklendi. Bunun bedelini ise özellikle Alevi, Dürzi ve Hristiyan topluluklara mensup siviller ödedi. Bu insanlar, yeni otoritelerin elinde ağır ihlallere maruz kaldı. Bu ihlaller, çocuklar, kadınlar ve yaşlılar da dâhil olmak üzere hiçbir ayrım gözetmeden herkesi hedef aldı” diye konuştu.
’10 binden fazla Alevi katledildi’
Tüm arkadaşlarına ve akrabalarına Kuzey ve Doğu Suriye’ye gelmelerini tavsiye ettiğini belirten Mona El-Muhammed, sözlerine şöyle devam etti:
“Evim, Alevi, Sünni, Dürzi veya Hristiyan her aileye açıktır. Kuzey ve Doğu Suriye’de mezhepçiliğe yer yok, sadece insanlığa yer var. Suriye’nin kıyı bölgelerinde yaşayan insanlar, Baas rejimiyle hiçbir ilgisi olmamasına rağmen ağır ihlallere maruz kaldılar. Yaşananlar bir savaş değil, masum insanlara karşı işlenen gerçek bir katliamdır. Çocuklarımızın, kadınlarımızın ve babalarımızın acımasızca katledildiğini ve din adına en korkunç şekillerde yok edildiğini gördük. Hiçbir din, bu barbarca uygulamaları onaylamaz. Yaşananların acımasızlığına rağmen, medya bu suçları görmezden geldi ve dehşeti sessizce yaşayan yüzlerce ailenin acılarına ses olmadı. Her gün bize karşı yeni bir katliam işleniyor. 10 binden fazla Alevi vahşice katledildi. Ablam, yedi gün boyunca açık alanda, ağaçların altında, silah sesleri ve ‘Allah û Ekber’ çığlıkları eşliğinde öldürülme korkusuyla yaşadı.”
‘Kadınlar esir alındı’
Suriyeliler arasında mezhepçiliğin olmadığını, ancak otoriter ve baskıcı rejimler tarafından zorla dayatıldığını belirten Mona El-Muhammed, “Siviller için güvenli bir liman olan dini türbeler ve mezarlar hedef alındı, yakıldı ve yok edildi. Sığınmak isteyenler ise öldürüldü. Genç kızlar ve kadınlar kaçırıldı ve esir alındı, tıpkı IŞİD’in elindeki Êzidîler gibi... Uluslararası topluma ve Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetimi'ne, Alevi toplumunun korunması, sesimizin duyulması, göç politikalarına duyarlılık gösterilmesi ve Alevi toplumunun birliğini sağlamak için ortak bir çaba içinde olunması gerektiğini ifade ediyoruz. Herkesi, güvenlik ve saygı bulacakları Kuzey ve Doğu Suriye’ye gelmeye davet ediyoruz. Suriye’deki rejim sonrası durumun daha iyi olacağını düşünmüştük, ancak gerçek çok daha sert oldu. Bu zulmü ancak birleşerek, mezhepçiliği reddederek ve herkesi barındıran bir vatan inşa ederek aşacağız” dedi.
‘Özerk Yönetim bizi büyük bir sıcaklıkla karşıladı’
Suriye kıyılarındaki saldırılardan korktuğu için Kuzey ve Doğu Suriye'ye sığınan Alevi Rawaa Abdul Hamid Al-Muhammed ise, "Böyle bir muameleyle karşılaşmayı beklemiyorduk. Özerk Yönetim bizi büyük bir sıcaklıkla karşıladı. Bizi kabul eden yerel halk, evsiz kalmamızı kabullenmedi ve sanki biz onların bir parçasıymışız gibi kapılarını bize açtı. Bu bölgelerde kendimizi onlardan farklı hissetmedik. Gördüğümüz muamele, uzun bir acı yolculuğunun ardından kendimizi güvende ve istikrarlı hissetmemizi sağlayan bir kardeşlik ve eşitlik ifadesiydi. Bölgedeki mükemmel örgütlenmeyi gördük ve bu, bizi bu sistemin bir parçası olmaya teşvik etti. Bu yüzden birlik ve iş birliği yoluyla kendimizi örgütlemeye başladık. Haklarımızı elde edeceğimize inanıyoruz" diye kaydetti.
Komiteler kuracaklarını belirten Rawaa Abdul Hamid Al-Muhammed, sözlerini şöyle tamamladı:
“Komiteler kurmaya ve saflarımızı birleştirmeye başladık. Bu komiteleri organize etme amacımız, mevcut durumumuzu iyileştirmek ve daha iyi bir gelecek için birlikte çalışmaktır. Kendimizi örgütlemek değişimin anahtarıdır ve bu sayede toplumun tüm üyelerine destek olabileceğiz. Bu çabalar sayesinde komiteler, bölgede etkili bir varlık oluşturulmasına ve taleplerin karşılanmasına yönelik önemli bir adım haline geldi. Suriye kıyılarından gelen birçok aile artık bu örgütün bir parçası olarak, sosyal ve ekonomik gerçekliklerini iyileştirmeyi amaçlıyor.”