“Ölümün içinden yaşamı yaratsak da köyümüzü terk etmeyeceğiz”

Çocukluğundan beri Til El-Leben’de yaşayan ve uzun bir süredir köyünün Türkiye tarafından bombardımana tutulduğunu kaydeden Husa Ehmed, “Türk devletinin sivil ve hayvanlara karşı işlediği suçtan kaynaklı yargılanmasını istiyorum, adalet istiyorum. Ölümün içinden yaşamı yaratsak da köyümüzü terk etmeyeceğiz” diyor.

SORGUL ŞÊXO

Hesekê – Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırıları 2018 yılından bu yana sürerken, dünya ülkeleri ise bu saldırılar karşısında suskunluğunu koruyor. Saldırılar Efrîn, Girê Spî ve Serêkaniye’ye kadar yaşanırken, insanlar savaş, yoksulluk, ölüm, acı ve gözyaşı arasında yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor. Til El-Leben köyü, Kuzey ve Doğu Suriye’nin Hesekê kentinde bulunan Til Temir ilçesinin 18 kilometre batısına ve M4 yolu üzerine düşüyor. Bu köy Ekim 2019 yılından bu yana bombalanıyor ve siviller hedef alınıyor. Saldırlar bugün de devem ediyor. Türkiye, bundan birkaç gün önce M4 yolu üzerine düşen Gozeli köyü ile Til El-Leben bölgesini bombardımana tuttu. Bombalama sonucunda maddi hasarlar oluşurken, yurttaşların birçok hayvanı öldü. Bombardıman sırasında yaşananları ve Til El-Leben köyünün durumunu öğrenmek için köye gittik ve Husa Ehmed adındaki kadın ile görüşme yaptık.

“Bir gün çölde bir gün evde”

İşgal günlerinden önceki yaşam için derin bir iç çeken Husa, “Değerli olan şey huzur ve korkusuzca yaşamaktır. Ateş hattında insan nasıl yaşar biliyor musunuz? Bombardımana ne zaman tutulacağımızı ve bombalama nedeniyle evlerimizden ne zaman çıkacağımızı bilmiyoruz. Bu nedenle her anı korku ile yaşıyoruz. Bir gün çölde bir gün evde yaşıyoruz. Bombardıman olduğu zaman araziye dağılıyoruz ve kış ile yaz fark etmeksizin birçok gün orada uyumuşuzdur” diyor.

“Köyümüzü terk etmedik”

Bombardıman anına işaret eden Husa, bombardıman anında yaşlı ve çocuklarla ilgilendiklerini ve en çok onlardan korktuklarını söylüyor. Aynı zamanda hayvanlarını da bombardıman sırasından köyden çıkarttıklarından söz eden Husa, “Dede ve nenelerimizin zamanından bu yana bu topraklar üzerinde bunları yaşıyoruz. Türk devleti 1 kilometre uzaklaşmıyor. Çok yakınlar ve gözle görebiliyoruz. Buna rağmen köyden çıkmadık ve hala köyümüzdeyiz. Göç etmemiz için birçok kez bilerek köyü bombalıyorlar. Türk devleti sadece sivilleri değil, köyü, çölü ve hayvanları da bombalıyor” sözleri ile yaşananları anlatıyor.

“Bombalamada 30 koyun ve keçim öldü”

Yaklaşık iki yıldır evinin iki defa bombalandığını dile getiren Husa, bir topun hayvanların olduğu bahçeye diğer topun da evin kenarına düştüğünü belirterek, sözlerine şöyle devam ediyor: “Yayladan döndüğümüzde bahçede süt sağdık. Daha sonra sütleri içeri götürmek için çıktık. Daha kapıdan çıkalı 3 saniye olmamıştı ki bahçeye top düştü. Bu bombalama sonucunda yaklaşık 30 koyun ve keçim öldü. Koyun ve keçileri bahçede dağılmış bir şekilde görünce delirdim. Sanki bahçede 30 tane çocuğum öldürülmüş halde görmüşüm gibi oldum. Kimi koyun ve keçilerim de yaralandı.”

“Topraklarımızı terk etmeyeceğiz”

Türkiye’nin “Sivilleri hedef almıyoruz” açıklamalarına dikkat çeken Husa, “Bu toplar nereden geliyor. Türk devletinin söyledikleri yalandır. Söylediklerinin yalan olduğunu ispatlayan belgeler var. Bombardıman sırasında çekilmiş fotoğraf ve görüntüler elimizde mevcut. Türk devletinin sivil ve hayvanlara karşı işlediği suçtan kaynaklı yargılanmasını istiyorum, adalet istiyorum. Ölümün içinden yaşamı yaratsak da köyümüzü terk etmeyeceğiz. Her ne kadar Türk devleti evlerimizi bombalayıp yıksa da biz yeniden inşa edip dede ve nenelerimizin topraklarını terk etmeyeceğiz ve onların topraklarında yaşayacağız” diyerek, sonlandırıyor konuşmasını.