Çalışma yaşamında kadınlar ayrımcılığa uğruyor: Tek neden kadın olmamız
Çalışma yaşamında eşitsizlikle karşı karşıya kalan Paveh kentinde devlet kurumlarında görev yapan kadınlar, sorunun erkek egemen zihniyetin sistem sorunu olduğunu kaydederek, sadece kadın oldukları için ayrımcılığı yaşadıklarını belirtiyor.

Paveh- Doğu Kürdistan’ın Kirmanşah Eyaleti’ne bağlı Paveh kentinde devlet kurumlarında görev yapan kadınlar, yıllardır süren kadroya geçememe, maaş adaletsizliği ve yöneticilik pozisyonlarından dışlanma gibi derin eşitsizliklerle mücadele ediyor. Erkek egemen yapının hâkim olduğu bu kurumsal ortamda, kadınların mesleki yetkinlikleri görmezden geliniyor; bazen giyimleri bile kariyerlerinin önüne engel olarak çıkıyor.
Kadın memurlar, erkek meslektaşlarıyla aynı işi yapmalarına rağmen, ciddi maaş farklarıyla karşı karşıya kalıyor. Ailevi sorumlulukları olan kadınlara yönelik hiçbir kolaylık tanınmazken, kadınlar hem iş yüküyle hem de kurumsal ayrımcılıkla baş başa bırakılıyor.
Paveh’te görev yapan iki kadın memurun anlattıkları, bu durumun sadece münferit değil, yapısal bir sorun olduğunu ortaya koyuyor.
‘15 yıldır kadroya alınmıyorum, nedeni sadece kadın olmam’
Devlet kurumlarından birinde 15 yıldır sözleşmeli çalışan güvenlik gerekçesi ile gerçek adını kullanamayacağımız Hasti, üç erkek meslektaşıyla aynı dönemde işe başladığını belirtiyor. Erkek çalışanların kadroya alındığını, ancak kendisinin sadece “Çalışma saatleri dışında çarşaf giymediği” gerekçesiyle elendiğini söyleyerek, “Aynı koşullarda başladık ama biri gazi kontenjanından, diğerleri de merkezi mülakatla kadroya geçti. Ben hâlâ sözleşmeliyim. Sırf kıyafet tercihim nedeniyle resmi görev verilmiyor” diyor ve şunları ekliyor:
“Aynı iş yüküne rağmen ben aylık 6-7 milyon alıyorum, erkek meslektaşlarım ise 20 milyonun üzerinde maaş alıyor. Eğitim ve tecrübem onlardan fazla olsa da yönetici olma şansım hiç olmadı.”
Bu ayrımcılık sadece yöneticilerin bireysel tutumlarından değil, yasal ve kurumsal kültürden kaynaklanıyor. Kadınlar sistematik şekilde yöneticilik görevlerinden uzak tutuluyor. Toplumda hâlâ kilit pozisyonların erkeklere ait olması gerektiğine inanılıyor. Yasaların gözden geçirilmesi, yöneticilerin toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda eğitilmesi ve bağımsız denetim organlarının kurulması gerekiyor.”
‘Her gün ayrımcılığı ilmek ilmek hissediyorum’
Bir başka kamu çalışanı olan ve güvenlikten kaynaklı gerçek adını kullanamadığımız Meryem, 19 yıldır devlet kurumunda çalıştığını, ancak hâlâ erkek meslektaşlarıyla eşit koşullarda olmadığını şu sözlerle anlatıyor: “Kadın olarak her gün açık ya da örtük ayrımcılıkla karşılaşıyorum. Daha fazla çalışsak da daha az ücret alıyoruz. Bu durum çalışma motivasyonumuzu bitiriyor. Benzer görevlerdeki erkek meslektaşlarımızdan 7-8 milyon daha düşük maaş alıyoruz.”
44 yaşında ve üç çocuk annesi olan Meryem, günlük olarak Paveh ile Bayngan arasında yolculuk yapmak zorunda kaldığını, bu durumun hem fiziksel hem de ruhsal olarak yıpratıcı olduğunu söylüyor. Ayrıca kadınlara dayatılan kıyafet yönetmeliğinin de zorlukları artırdığına dikkat çekerek, “Sıcak havalarda kalın kumaştan yapılan çarşaf, pardösü ve başörtüsü giymek zorundayız. Bu durum bedenimizi ve psikolojimizi yoruyor. Erkekler böyle bir zorunlulukla karşılaşmıyor. Sigorta ödememize rağmen ölüm durumunda çocuklarımız hiçbir haktan yararlanamıyor. Aile sorumluluğu olan kadınlar için hiçbir pozitif ayrımcılık uygulanmıyor. Bu çok adaletsiz” diye belirtti.
Kadınlar eşitliği hak ediyor
Kadın çalışanlar, yalnızca ikinci planda görülmekten değil, sistematik olarak dışlanmaktan mustarip. Yaşadıkları adaletsizlik sadece bireysel değil; kamu yönetiminin işleyişine, verimliliğine ve toplumun güvenine de zarar veriyor. Bu durumun düzeltilmesi için gerekli adımlar oldukça açık: Yasaların yeniden düzenlenmesi, cinsiyet eşitliği odaklı yöneticilik eğitimi, bağımsız izleme mekanizmaları ve en önemlisi, kadınların kolektif dayanışma içinde haklarını savunmaları. Kadınlar, bu toplumun eşit yurttaşları olarak, liyakat ve yetkinlikleriyle kamuda hak ettikleri yeri talep ediyor.