Murat Nehri üzerindeki HES’ler tarımı ve hayvancılığı bitirdi!

Murat Nehri üzerinden kurulan barajlar nedeniyle bölgede iklimin değişmeye başladığını ve kuraklığın baş gösterdiğini ifade eden Gimgimli yurttaşlar HES’lerin kendilerine zarar verdiğini söyledi.

MEDİNE MAMEDOĞLU

Mûş-Fırat Irmağı’nın iki kolundan en uzun olanı olan Murat Nehri, Van Gölü'nün kuzeyinde, Ağrı (Karaköse) ilçesi Diyadin'den kaynak olarak başlayıp Aladağ'dan ve Muratbaşı Dağı'ndan çıkan kolların birleşmesiyle oluşur. 6 şehir üzerinden geçen Murat Nehri’nde 5 HES bulunuyor, bu 5 HES’ten ikisi ise Muş’ta faaliyet gösteriyor. Bölgede yapılan HES’ler kuraklığa ve içme suyunun azalmasına neden olurken, tarımı da kötü etkiliyor. 

Köy yolundan tarıma her şeye zarar getirdi!

Bölge halkı tarıma, insana ve doğaya verdiği zararlar nedeniyle nehir üzerinde HES’lerin artmaması gerektiği çağrısında bulundu. Yurttaşlar yapılan HES’ler nedeniyle bölgede içme suyunun azaldığını ve kuraklık nedeniyle hayvan ölümlerinin yaşandığına dikkat çekti. Mûş’un Gımgım (Varto) ilçesinde 19 köy yapılan baraj nedeniyle yollarından oldu. Yolları bozulan köylülerin yolu aylardır yapılamazken köylüler ilçe merkezi veya Muş’a gitmek için yollarını kilometrelerce uzatmak zorunda kalıyor.

“HES’ler tarıma ve doğaya dair bir şey bırakmadı”

Konuya dair görüştüğümüz Gimgimli yurttaşlardan Zeynep Çetinkaya, kendi doğalarında HES’leri istemediklerini ve devletin bu politikalardan vazgeçmeleri gerektiğini ifade etti. Zeynep Çetinkaya konuşmasının devamında şunlara yer verdi: “Ben HES’lere karşıyım doğanın dengesini bozan bir şey. Bizim hayvanımıza, insanımıza ve doğamıza her şeye zarar veren bir sistem. Bir tek ben değil burada ki herkes buna karşı. Buralı olmak ya da olmamak önemli değil başka bir memleketten olsam da buna karşı çıkarım. Neden çünkü doğru bulmuyorum. Bütün her şeye zarar veriyor ve doğanın düzenini bozuyor. HES’lere hayır diyoruz ve hepimiz bu talana karşıyız.”

Saniye Doğan ise halkın kültürüne ve doğasına sahip çıkmak için HES’lere ‘dur’ demesi çağrısında bulundu. HES’ler nedeniyle üretimde eski verimin kalmadığını ve hayvancılığın bitme noktasına geldiğini belirten Saniye Doğan, devletin bölge halkının sesini duyması gerektiğini ifade etti.

“Devlet ellerini halkın yakasından çeksin”

Saniye Doğan sözlerine şöyle devam etti: “HES tarıma, doğaya ve üretime zarar veren bir şey. Her şey doğal olursa çok daha iyi olur ama devlet böyle olmasına izin vermiyor, HES ve barajlar kurduruyor. Daha önce derelerimiz su doluydu ama şimdi kurudular. Bu kuraklık nedeniyle hayvanlarımız susuz kalıp hastalanıyor. İçme suyumuz doğru düzgün gelmiyor, çeşme sularımız az geliyor, herkes perişan durumda. Devlet halkın yakasını bıraksın, insanlar doğa ile iç içe yaşasın. Eskiler insanlar nasıl yaşıyorsa bizlerde öyle yaşayalım. Dilimizi, kültürümüzü yaşayalım ve bunlara sahip çıkalım. Burada yaşayan bütün insanların bu doğa talanına ve yaşananlara se çıkarması bir dur demesi gerekiyor.”

“Doğamız bizim dilimizdir, dilimizi unutursak her şeyi unuturuz”

Son olarak konuşan Elif Hurustan da konuya dair şunları aktardı: “HES’lerin yapılmasını istemiyoruz. Doğayı, hayvanları, insanları yok ediyor. Hepimiz memleketimize, doğamıza, ormanlarımıza sahip çıkmalıyız. Şimdi bakıyoruz her tarafta HES’ler yapılmış ama bu bize çok zarar veriyor bizler buna karşı çıkmalıyız bunları önlemeliyiz. İnsanlarımız bir araya gelip birleşmeli ve ziyaretlerine, diyarlarına sahip çıkmalıdır. Mesela Dersim komple su altında bırakılmış. Ağaçlarımız ve doğamız dilimiz gibidir, dilimizi unutursak her şeyimizi unuturuz, köyümüzü, kültürümüzü kaybederiz. Bu tehlikeye karşı birleşmeliyiz ve bu kültürümüzü korumalıyız.”