Jineolojî Dergisi 10 yaşında: Kadından çalınan bilginin yeniden kadınla buluşması- 1

Sömürü düzenine karşı yaşamın var olabileceğini sunan Jineolojînin, yaygınlaşması için yola çıkan Jineolojî Dergisi 10’uncu yılında. Derginin Yayın Kurulu Üyesi Rojda Yıldız, “Amacımız, kadının ürettiği bilgiyi yeniden toplumla buluşturabilmek” dedi.

ARJİN DİLEK ÖNCEL 

Amed- 8 Mart 2016’da yayın hayatına başlayan Jineolojî Dergisi, 10’uncu yılını kutluyor. Türkiye tarihinde uzun soluklu yayın hayatına devam eden kadın dergilerinden biri olarak 3 ayda bir çıkan bilim kuram dergisi Jineolojî, bu özelliğiyle de tarihte önemli bir yer tutuyor. Peki Jineolojî neydi? Jineolojî Dergisi nasıl çıktı? Bu dergiye neden ihtiyaç duyuldu? Sorunları nasıl ele alıyor? Kadın gerçeğine nasıl yaklaşıyor? 10 yılda kendi içinde nasıl bir değişime uğradı? Tüm bu soruların yanıtlarını dosyamız aracılığıyla sizlere sunmaya çalışacağız. 

Bir bilim olarak jineolojî: Kadın ve toplum ilişkisi 

Jineolojî, kavramsal olarak ilk kez 2008 yılında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tarafından Özgürlük Sosyolojisi kitabında kullanıldı. Ancak kadın ve yaşam bilimi olarak Jineolojînin geçmişi, 1990’lı yıllara uzanan bir emek ve tartışma sürecini kapsar. 90’lı yıllarda kadın ve erkek ilişkilerinin bilimsel olarak ele alınması gerektiği değerlendirmeleri ve tartışmaları olgunlaşarak, “Bir Halkı Savunmak” kitabında şöyle ifadesini buldu: “Sistemin toplumsal özelliklerini en çok da kadında çözümlemenin öğretici değeri yüksektir. Baştan söylenmesi gereken bir husus da herhangi bir toplumsal olguyu kendi başına siyasal, toplumsal, ekonomik, kültürel vb ayrımlar altında incelemek ciddi sakıncalar içerir. Tarihsel bir bütünlük halinde sürekli oluşumu yaşayan toplumların tüm alt ve üstyapı sistemleri bir saatin parçaları gibi bütün halinde çalışır. Aşırı parçalara bölme hastalığı, Batı bilimciliğinin olgu bütünlüğünü yitirmek özelliğinden kaynaklanır. Bilimsel olarak da gerçeğin kavranmasını önemli oranda zorlayan bu yaklaşımı kullanırken, bütünselliği göz ardı etmemek çok önemlidir. Kadın adeta tüm sistemin bir özeti olarak görülmeli ve öyle çözümlenmelidir. Kapitalist toplum nasıl tüm eski istismarcı toplumların devamı ve zirvesi ise, kadın da tüm bu sistemlerin köleleştirici etkisinin zirvesini yaşar. En eski ve en yoğunlaşmış hiyerarşik ve devletçi toplumun baskı ve sömürü cenderesinde biçimlenen kadını anlamadan, toplumu doğru tanımlayamayız. 

Etnik, ulus ve sınıf köleliğinin doğru anlaşılmasının yolu kadın tanımından geçer. Sosyal bilimin adeta mızrak çuvala sığmazken azıcık bilim konusu yapmaya çalıştığı kadın konusundaki incelemeler 20’nci yüzyılın son çeyreğine mahsustur. Feminist hareket, çevre, savaş ve iktidarların korkunç yıkımı tarih ve egemenliğin cinsiyetçi karakterini düşündürtmeye başlamıştır. Bu husus bile, en objektif olması gereken sosyal bilimler de dahil, tüm bilimsel yapının cinsiyetçi karakterini gösterir. Bilim cinsiyetçidir.” 

Ve dört yıl sonra Jineolojî kavramı bu süreçlerin ve tartışmaların devamı olarak ortaya çıktı. “Kadın bilimi” anlamına gelen Jineolojî, kuramsal olarak da “Yaşam bilimi”, “Toplum bilimi”, “Eş yaşamın bilimi” tanımlarını da karşılıyor. Jineolojînin amacı, erkek egemen tahakkümü üzerinden kendini var eden sömürü sistemini, iktidar merkezli yaşam anlayışının nedenlerini, bu sistemin yarattığı sorunları ele alarak, çözüm arayışında hangi yöntemleri denemek gerektiğine dair bir perspektif sunmak. Kadın kimliğini biyolojinin de ötesinde, sosyolojik ve tarihsel olarak tanımlayan Jineolojî, kadın kimliğine ekonomik, sosyal ve siyasal boyutları da kapsayacak şekilde bakar ve kadının doğasının aydınlanmasını sağlar. Tarihsel olarak toplumsallığın en fazla kadın etrafında şekillendiği gerçeğinden yola çıkarsak, kadının doğasının aydınlanması, beraberinde toplum doğasının da aydınlanmasını getirecek. Dolayısıyla Jineolojî, aynı zamanda toplum bilimi olarak da tanımlanabilir. Yani Jineolojî, pozitivist bilim anlayışına bir itirazdır. 

Akademiden, Jineolojî Fakültesi’ne 

Jineolojî, 2011 yılından itibaren tartışılmaya başlandı. 2015 yılında ise 1’inci Konferansta “Jineolojî Akademisi”nin örgütlenmesi kararlaştırıldı. Jineolojî adıyla hem Kürdistan’ın hem de dünyanın dört bir yanında konferanslar ve atölyeler düzenlendi. Kuzey ve Doğu Suriye’de Jineolojî Akademisi ve araştırma merkezleri kuruldu. 2016 yılında Jineolojî Dergisi, 2017 yılında Kuzey ve Doğu Suriye’de Jineolojî Araştırma Merkezleri açıldı. 2018 yılında Belçika’da Jineolojî Merkezi kuruldu. 2019 yılında ise Jineolojîden yola çıkarak, yine Kuzey ve Doğu Suriye’de enternasyonal devrimci Andrea Wollf’un adıyla Andrea Wollf Enstitüsü kuruldu ve yakın zamanda Jineolojî Fakültesi açıldı. Avrupa ve Latin Amerika’da kamp şeklinde örgütlendi. Bu süreç Avrupa’dan Asya’ya Latin Amerika’dan, Afrika’ya önemli kadın mücadele dinamiklerinin Jineolojî etrafında birleşmesini sağladı.

Hepsi geçmişten bugüne kendi özgün tarihselliklerini anlamlandırma çabasına girdi ve unutturulmuş yaşam ve mücadele değerlerini açığa çıkartmaya başladı. 

Jineolojî Dergisi 

2011 yılından itibaren tartışılmaya başlanan bir bilimin henüz temelleri yeni atılmışken, kadının tarih dışına atılmaya çalışılması kadın gerçekliğinin çözümlenmesi gerektiğini bir kez daha dayatıyordu.

Yeni bir sosyal bilim anlayışından ortaya çıkan Jineolojî Dergisi, toplumun çözülmeyen ve bir krize dönüşen tüm sorunlarını “kadın bakış açısıyla” tahlil etme ve çözüm önerileri sunma zemini oluşturmak için 8 Mart 2016’da Dünya Kadınlar Günü’nde yayın hayatına başladı. Tam da 2016’da OHAL kapsamında çıkartılan 675 ve 676 sayılı KHK’ler ile birçok haber ajansı, gazete, dernek ve yayınevlerinin kapatıldığı ve baskıların arttığı bir süreçte yayın hayatına başlayan dergi, 3 ayda bir okuyucusuyla buluşuyor. Felsefe, din, bilim gibi sistemin tekeline alınan düşünce yöntemlerinin, kadın gerçekliğinden yola çıkarak, kadın bakış açısıyla yeniden ele alındığı bir dünyaya kapı aralayan Jineolojî Dergisi, kadını sömürgenin de sömürgesi yapan bilgi yapısına karşı yeniden kendini var etme sürecine ışık tutuyor. 

Her dosya çözüm sundu 

2016’da ilk sayısı yayınlanan Jineolojî Dergisi, 10 yılda 33 dosya çıkardı. Jineolojî Dergisi’nin dosyaları şu şekilde: “1-Sosyal Bilimlerin Krizi, 2-Kadın Gerçeğine Dayalı Yöntem ve Hakikat, 3-Kadın Devrimi ve Jineolojî, 4-Özsavunma Olarak Jineolojî, 5-Ortadoğu Krizine Çözüm Arayışları, 6-Kadın Doğasına Bakış, 7-Erkek Doğasına Bakış ve Erkeklik, 8-Özgür Eş Yaşam; Neden, Nasıl?, 9-Etik-Estetik I; Toplumsal Tarihte İyi ve Güzelin Direnişi; 10-Etik-Estetik II; İyi ve Güzelin Dili, Eylemi ve Kuramı, 11-Kadın Direniş Yöntemleri I, 12-Kadın Direniş Yöntemleri II, 13-Eğitim Politikaları, 14-Demokratik Siyaset, 15-Demografya, 16-Demokratik Komünal Ekonomi, 17-21. Yüzyıl; Kadın Yüzyılı, 18-Aile Tartışmaları, 19-Ekolojik Yaşam, 20-Yaşamın Bilimi ve Dili, 21- Dincilik Eksenli Sömürgecilik ve Kadın Kırım Politikaları, 22-Kültürel Kriz ve Krizden Çıkış Yolları, 23-Gençlik Tartışmaları, 24-Cinsellik, Kutsallıktan İktidar İdeolojisine, 25-Sömürgecilik, 26-Bilimciliği Aşmak, 27-Özgürlük Potansiyelini Örgütlemek: Toplumsal Hareketler, 28-Rojhilat, 29- Bakur, 30-Rojava, 31-Başur, 32-Kadın Konfederalizmi, 33-Tecrit ve Kapatılma” 

Derginin 34’üncü sayısı henüz baskı aşamasında. Dergi 10 yılda iki özel dosya da çıkardı. Bu dosyalardan biri Covid-19 sürecinde “Toplum Kırım Aracı Olarak Pandemi” dosyası, diğeri ise “Nagihan’la Hakikat Yolculuğu” başlığıyla Nagihan Akarsel'in yazılarından oluştu. 

Materyal olarak dosya içerikleri 

Derginin her bir dosyası birer materyal özelliği taşırken, derginin 9 ve 10’uncu sayıları etik-estetiği tüm yönleriyle tartışmaya açtı. Estetik, yani güzellik teorisini birçok felsefe akımı tanımlamaya çalışırken, dergide estetik biliminin zihniyet değişim-dönüşümüyle nasıl mümkün olacağına işaret ediliyor. “Nasıl bir yaşam” istediğinin ölçütü olan estetik her yönüyle ele alınırken, iyi ya da güzel yaşamın nasıl olması gerektiğini de belirliyor. 

Derginin 7’nci sayısı olan “Erkek Doğasına Bakış ve Erkeklik” dosyası, “erkeklik sorununa” dikkat çekerken, bu dosya şu özellikleriyle önemli bir materyal olarak duruyor: Bu sayıda erkeğin ve erkekliğin yaşamı militarize etme, şiddeti yeniden üretme ve kadın kimliğini boğma çabalarının nedenlerine vurgu yapılıyor. Dosyada yer alan Nagihan Akarsel’in “Empati ile Yola Çıkmak” yazısı ise “Neden Erkekleri Anlayalım?” meselesine empati tartışmaları çerçevesinde yaklaşıyor. “Erkeklik” sorununu ortadan kaldırmaya çalışırken, kadın ile erkeğin birilerini anlama ve empati yapması üzerinden kurulan ilişkinin sorunların çözümüne götüren yöntemlerden sadece biri olduğu üzerinde duruluyor. 

4 Parça Kürdistan’da kadın mücadelesi 

4 parça Kürdistan’ın kadın mücadelesine odaklanan “Rojhilat, Bakur, Rojava, Başur” sayıları, parçalanmış bir coğrafyanın 4 ayrı bölgesinde yaşayan kadınların deneyimlerine odaklanıyor. 4 parçanın direniş mirasını anlatan dosya, yabancılaştırmaya karşı ‘Xwebûn’ olmayı, parçalanmışlığa karşı bütünleşmeyi, 4 parçada egemenlere karşı açığa çıkarılmamış ve kadın etrafında şekillenen toplumsal kültürü de besleyen bilgiyi gün ışığına çıkarmayı hedefliyor. Kadının bilgi külliyatını açığa çıkarmayı amaçlayan 1 yıllık dosya, kadınlar arasındaki kopuşu ortadan kaldırarak, kollektif mücadeleye odaklanıyor. 

Jineolojî Dergisi her ne kadar bir teori dergisi olsa da her kesimden kadının yazıları yer alıyor. Deneyimi bilimsel araştırmadan dışlayan anlayışa karşı kadın deneyimlerinin ve yaşanmışlıklarının bilimsel yöntemin tam da içinde yer aldığını ortaya koyan yaklaşımı ve içeriği ile fark yaratarak 10 yılını geride bıraktı. Dili zamanla toplumsal bilgi üreten bir dile döndü. Kadınların emeğiyle çıkan derginin her sayısında kapak resmi de kadın ressamların eserlerinden seçildi. Aynı zamanda derginin bazı sayıları Kurmancî, Soranice, İngilizce ve Arapça dillerine de çevrildi. 

Nagihan’la hakikat yolculuğu 

Derginin yayın hayatına başladığı aşamadan itibaren emek veren isimlerden biri de Nagihan Akarsel idi. Jineolojî Araştırma Merkezi’nin üyesi aynı zamanda Jineolojî Dergisi Yayın Kurulu Üyesi olan Nagihan Akarsel, Süleymaniye’de katledildiği 4 Ekim 2022 tarihine kadar yazılarıyla dergiyi zenginleştirdi. Nagihan’ın yazıları toplumsal bilginin referansı olurken, katledilmeden önce kaleme aldığı “Çağın Arkaik Sesi: Jin” yazısında Jineolojî için şöyle diyordu: “Jineolojî, yürekten bir ses olan ‘jin’e dayandığı için toprağın dokusunda, toplumun gözeneklerinde, yaşamın ahenginde, bilgi ve yöntemlerini arıyor. Ve anlam bilimi tanımına adım adım kadınların sesini yükseltmesi, yaşamla kucaklaşması, topluma dayanması, doğayı keşfetmesi, evreni anlaması ile kavuşuyor.” 

Jineolojî Dergisi’nin Web sitesine şu linkten ulaşabilirsiniz:https://www.jineolojidergisi.com/ 

Rojda Yıldız: Jineoloji, mevcut dünyaya bir tepki olarak ortaya çıktı 

Jineolojî Dergisi Yayın Kurulu Üyesi Rojda Yıldız, baskılara rağmen derginin 10’uncu yılını kutladığını belirtti. 

Jineolojînin yaygın bir çalışma alanının olduğunu, derginin bunun sadece bir bölümünü oluşturduğunu ifade eden Rojda Yıldız, “Jineolojî, atölyelerle, eğitimlerle, araştırmalarla büyüyen bir çalışma. Jineolojî, mevcut dünyaya bir tepki olarak ortaya çıktı. Mevcut dünya, kadını dışlayarak bir sistem oluşturdu. Bunu da ciddi bir hakikat kırımı yaşatarak yaptı. Mevcut sistem, insanların yönetilmeye muhtaç, kadınların fıtratları gereği boyun eğmesi gerektiğini ve doğanın insanın hizmeti altında olması gerektiğini söylüyor. Her şeyin bir sınırı var, her şey yasalarla belirleniyor, yasalar birilerinin ihtiyaçları için oluşturulmuş. Bunun dışında bir yaşam mümkün mü? Ve bu yeni yaşamda nasıl düşünmek gerekiyor? sorusu ve yanıtı ile Jineolojî kendisini var etti” dedi. 

‘Kadının bilgisinin çalınması üzerine kurulan bir sistem var’ 

Kendi kendini yönetebilen bir yapıya sahip olan toplumun bu özelliğinin, özellikle son 500 yıllık mekanik paradigma pozitivizmi tarafından toplumun elinden alınıp, belli bir kliğe verildiğini belirten Rojda Yıldız, “Böylelikle bir düşünce sistematiği örgütlendi. Bu sistem kadının bilgisinin çalınması üzerine inşa edilmiş durumda. Mitoloji, ‘dedikoducu, meraklı, fettan’ kadın profili çizmiş, inançlar kadınların erkeklere itaat etmesi gerektiğine dair bir inanç çizmiş, felsefeciler kadınları ‘eksik akıl’ diye nitelemiş, bilim kadınları tıpkı doğa gibi ele geçirilmesi, fethedilmesi gereken bir nesne olarak konumlandırmış. Tüm bunlara karşı elbette ilk karşı çıkışı Jineolojî yapmadı. Feminist mücadele ciddi eleştiriler yöneltti, çıkışlar yaptı ama Jineolojî tüm bunların ötesinde bir sistem önermesiyle de ortaya çıkan bir bilim” diye belirtti. 

Rojda Yıldız Jineolojî bilimine dair, “Herkesin yaşamı anlamlandırma ihtiyacı vardır, ancak sistem bunun tüketmekten geçtiğini söylüyor. Jineolojî ise toplumsallaşarak daha fazla maneviyat üretmekten geçtiğini söylüyor. Bu anlamıyla hem kadın-erkek ve toplumsal ilişkileri yeniden yorumlayama çalışan, hakikati gün yüzüne çıkarmaya çalışan bir yaklaşımı var” ifadesini kullandı.  

‘Amacımız, kadının ürettiği toplumsal bilgiyi yeniden kadınla buluşturabilmek’ 

Jineolojî Dergisi’nin amacına değinen Rojda Yıldız, “Amacımız, kadının ürettiği o toplumsal bilgiyi yeniden toplumla, kadınla buluşturabilmekti” derken, çünkü kadınların bilgiden, bilimden dışlandığı bir çağda yaşandığını, bilmenin, üretmenin sadece belli bir elit guruba atfedildiğini ifade etti. 

‘Zihniyet değişimini kapsıyor’ 

Rojda Yıldız, şöyle devam etti: “Derdimiz, yaşamdaki hiçbir bilginin, kadınların evlerde ürettiği bilginin değersiz olmadığını, sadece sistemin bunu böyle gördüğünü anlatmaya çalışmaktı. Bu zorlu, aynı zamanda bir zihniyet değişimini de kapsayan bir meseleyi ele alıyor. Başka türlü bir yaşama ve düşünme biçimini insanlara sunmak ve tartıştırmak gibi bir amacımız var. Bu amacı daha geniş kitlelerle buluşturmanın bir yoluydu dergi. Dergi 10 yılda birçok kadına ulaştı. Aldığımız geri dönüşlerde kadınların her gün evlerinde, toplumda ürettikleri bilginin değerli olduğunu görmeye başladıklarını gördük. Bu çok önemli çünkü bu kadınlar açısından yeniden bir öz güven kaynağı demek. Derginin 10’uncu yılı kendisinin sistematikleştiği, kurumsallaştığı bir çalışmaya da dönüştü. Kadınlar açısından yazma deneyimi de çok önemliydi. Kadınların yazması uzunca yıllar yasaklanmıştı. Hele bilim, bilgi alanında yazmaları korkulu, zor olarak görülen bir alandı. Bu süreç içerisinde sayısız kadın bizlere yazdı. Evdeki bir anne belki kendi yazamadı ama onu dinleyip biz yazdık, bir üniversitelinin, bir öğretmenin hepsinin deneyimini dosyaya taşıdık. Bu da elbette mevcut akademi sistemindeki ‘sadece belli insanlar yazabilir’ kalıbını da yine kadın bakış açısıyla kırmanın bir yöntemi oldu.” 

‘Bütünlüklü bakmak derginin en temel meselelerinden biri’ 

Jineolojî Dergisi’nin diğer dergilerden ayıran bir başka özelliğinin ise konuları bütünlüklü ele alması olduğunu vurgulayan Rojda Yıldız, “Modern bilim sistemi, yani Pozitivist bilimcilik meseleleri, en küçük parçalara ayırarak doğruya ulaşabileceğini iddia eder. Bu anlamıyla parçalama, hipotezi teze dönüştürmenin yöntemlerinden biri. Örneğin, insan bedeninin ruh sağlığını incelemek istiyorsanız sadece psikoloji ile geri kalan sosyoloji, kültürel, küresel yönleri bir kenara bırakıp incelemenizi söyler, bu sakat bir bakış açısı. Oysa bütünlüklü bakmak derginin en temel meselelerinden biri. Hangi dosya olursa olsun o dosyada o konu ile ilgili her yerden bakmaya, yazmaya çalıştık. Etik-estetik tartışacaksak, ekonomide de etik-estetiği tartıştık. Sağlıkta da etik-estetiği tartıştık. Kadın yaşamında, insan ilişkilerinde etik-estetiği tartıştık. Ekonomi tartışacaksak, tarihsel ekonomiyi bir kenara koymadık, onu da tartıştık. Bütünlüklü bir çerçeve sunabilmek önemliydi. Bu anlamıyla bir Jineolojî yöntemi de oturdu. Artık kadınlar bir meseleyi tartışmaya başladıklarında tarihi, sosyolojiyi ele almadan tartışamadığı bir zihniyet yapısı oluşmaya başladı. Bu insanda daha bütünlüklü bir düşünce biçimi yöntemi oluşturuyor. Dergi de bunun yazılı arşivi haline geldi” şeklinde konuştu. 

‘Daha fazla kadına ulaşacağız’ 

Dergi’nin 10’uncu yıl vesilesiyle önümüzdeki süreçte yayın kurulu olarak amaçlarına da değinen Rojda Yıldız, “Bu süreç içinde elbette eksiklikler oldu. Daha fazla kadına ulaşılabilirdi, daha fazla inanç ve ezilen guruplara ulaşılabilirdi. Bunu önümüze 10’uncu yıl vesilesiyle bir amaç olarak koymuş durumdayız. Jineolojî biraz ‘kervan yolda düzülür’ söyleminin vücut bulmuş haline de dönüştü. Dergiye başlarken ve şu anki nokta arasında kendisinin de geliştiği, büyüdüğü bir mirası yakaladı. Dergi 10 yaşında, hepimiz açısından heyecanlı bir süreç, bu bir çocuğun büyümesi gibi. Hem heyecan hem umut verici. Jineolojî, kadınların emeğiyle bugünlere geldi, önümüzdeki süreçte derginin daha fazla toplumsal kesimler tarafından okunduğu bir süreç olmasını temenni ediyoruz” dedi. 

Yarın: Jineolojî atölyeleriyle zihniyet değişimine