Kürt kadınlarının nesilden nesile aktardığı şifalı lezzet ‘tarhana’
Doğu Kürdistan dağlarının eteklerinde, çetin kışa karşı Kürt kadınlarının nesiller boyu sürdürdüğü bir gelenek var: Tarhana. Bu kadim lezzet, soğuk kış günlerinde hâlâ hem sofraları hem de ruhları ısıtmaya devam ediyor.

ŞAHLA AHMEDİ
Ravansar – Doğu Kürdistan’ın zorlu kış koşulları, yüzyıllardır bölge halkının yaşam biçimini şekillendirmeye devam ediyor. Özellikle Kürt kadınları, bu sert mevsime karşı geliştirdikleri geleneksel yöntemlerle dikkat çekiyor. Kadınlar sonbahar aylarında, yaklaşan kışa hazırlık olarak hem tarhana hem de Kaşak üretimine başlıyor. Günler süren emekle hazırlanan bu yiyeceklerin her bir kaşığı, sadece doyurucu değil; aynı zamanda bir halkın kimliğini, tarihini ve yaşam felsefesini yansıtan anlamlarla yüklü. Bu geleneksel tatlar, sadece damaklarda değil, aynı zamanda toplumsal bellekte de iz bırakmaya devam ediyor.
Geleneksel bir kış yiyeceği
Yüzyıllardır kuşaktan kuşağa aktarılan geleneksel bir kış yiyeceği olan tarhana, sadece bir çorba değil, kültürel bir miras olarak görülüyor. Tarhana, bölgedeki evlerde hâlâ büyük bir özenle hazırlanıyor. Kokusuyla eski sobaları, kar düşmeden önce başlayan kış hazırlıklarını ve bu hazırlıklarda emeği geçen kadınların çalışkan ellerini hatırlatıyor. Doğal malzemelerle hazırlanan ve günler süren bir sürecin sonunda ortaya çıkan tarhana, soğuk günlerde sofraların vazgeçilmezi olmasının yanı sıra, doğayla uyum içinde yaşamayı öğrenmiş bir halkın kültürel hafızasını da taşıyor. Kaşak ise, beyazlığıyla kış sabahlarını simgelerken, sıcak ekmekle birlikte sunularak aile bireylerini sade ama samimi sofralar etrafında buluşturuyor.
Doğu Kürdistan’ın bir köyünde, evinin çatısına özenle yerleştirdiği eşit büyüklükteki tarhanaları kurutan 70 yaşındaki Şavkat isimli kadın, bu geleneği yıllardır yaşatmaya devam ediyor. Annesinden öğrendiği bu kadim bilgiyi şimdi kendi aile bireylerine aktardığını belirten Şavkat, “Annem bana ilk olarak tarhana yapmayı öğretti. O zamanlar sadece on yaşındaydım, daha çocuktum ama zamanla öğrendim. Annemin her yıl tarhana pişirdiğini hatırlıyorum. O dönemlerde şimdiki gibi bolluk yoktu, pek yiyecek bulunmazdı. Bu yüzden annem çok fazla tarhana yapardı. Şimdi ise ben kendi aile bireylerime bu yemeğin nasıl yapıldığını gösterdim. Tüm aşamalarını öğrettim. Yaz sonunda köye gelip kışlık tüketimleri için tarhana yapıyorlar” dedi.
Yapım aşamaları
Şavkat, “Önce buğdayı pişirip güneşte kurutuyoruz, sonra bulgur haline getirip on gün boyunca ekşi sütte bekletiyoruz. Bu sürenin sonunda oluşan karışımı evin çatısına seriyoruz; genelde üzerine kekik ya da taze otlar koyarız, hem kokusu güzel olur hem tadı. Güneşte iki gün yeterli, daha fazla kalırsa çok kuruyup ufalanıyor. Bu işi tek başına kimse yapamaz, köyde kadınlar hep birbirine yardım eder. Bir de Borani tarhana dediğimiz başka bir yöntem var; orada bulguru birkaç saat düdüklüde pişiriyoruz, sonra hamur haline getirip küçük toplar yapıyoruz. İsteğe göre içine kişniş ya da kekik de katıyoruz. Topları kurutup özel fırınlarda pişiriyoruz; o da aynı şekilde kış için saklanıyor. Genellikle tarhana yapmak zahmetli ve zaman alıcı bir iş. Doğu Kürdistan köylerindeki kadınlar, kış soğuğunda ailelerinin sofralarında sıcak ve besleyici yiyecekler olsun diye her yıl bu zorluğa katlanıyorlar” ifadelerinde bulundu.
‘Soğuk algınlığına iyi geldiğine inanılıyor’
Şavkat, “Eskiden beri, içeriğindeki doğal malzemeler sayesinde adeta bir antibiyotik görevi görüyor. Özellikle boğaz ağrısı ve soğuk algınlığına iyi geldiğine inanılır. Biz de hasta olduğumuzda içine biber ve sarımsak ekleyerek pişiririz; gerçekten de ilaçtan daha etkili olur. Pişirmesi de oldukça kolaydır: Birkaç parça tarhanayı suya atarız, biraz soğan ekleriz, istersek içine fasulye ya da başka sebzeler de koyarız. Sonra suda tamamen dağılana kadar kaynatırız” bilgisini paylaştı.
‘Büyüklerin emeklerini görüyorum’
Shenu, “Her yıl bu zamanlarda mutlaka köye dönerim. Tarhana yapımını annemden ve büyükannemden öğreniyorum; yöresel yemekleri çok seviyorum. Tarhana benim için sadece bir yiyecek değil, bazen atıştırmalık olarak bile tüketiyoruz. Bugün sofralarda birçok gösterişli yemek olsa da tarhana hâlâ yerini koruyor. Her bir parçasında, bu geleneği sevgiyle nesilden nesile aktaran, hiç yorulmadan çalışan Kürt annelerinin ve büyükannelerinin emeğini görüyorum” şeklinde konuştu.