Dêrazorlu kadınlar unutulmaya yüz tutan değirmen taşını geleceğe aktarıyor
Dêrazor’da kadınlar, nesiller boyu aktarılan el değirmeniyle hem tahıl öğütüyor hem de kültürel mirası koruyor; değirmen taşının her dönüşü hem günlük yaşamın hem de kimliğin bir parçası olarak değerlendiriliyor.
					ZEYNEB XELİF
Dêrazor- Suriye kırsalında yaşam koşullarının hızla değişmesine rağmen, değirmen taşı Kuzey ve Doğu Suriye’nin Dêrazor bölgesindeki birçok köy ve kasabada ailelerin hayatında hayati önemini koruyor. Değirmen taşı genellikle sert siyah taştan yapılır ve özenle elle hazırlanır. Ortasında tahılın konulması için bir açıklık, dönüşü sabitleyen “öğütme taşı” olarak bilinen ahşap parça ve elle çevirmek için üstte bir kulp bulunur. Üretim düşse de, Suriye köylerindeki bazı zanaatkarlar hâlâ sipariş üzerine üretim yapıyor. Aileler ise değirmen taşlarını kullanmak ya da otantik aile mirası olarak sergilemek amacıyla saklıyor.
Değirmenler kadınlar tarafından korunuyor
Modern değirmenler ve endüstriyel fırınlar yaygınlaşsa da, el değirmeni Dêrazor’daki birçok evde hâlâ yerini koruyor. Sadece bir dekorasyon objesi değil, özel günlerde kullanılan, kültürel etkinliklerde sergilenen ve somut olmayan mirası aktarmayı amaçlayan bir araç olarak da önemini sürdürüyor. Kadınlar ise değirmen taşının yalnızca bakımını yapmakla kalmıyor, sürekli kullanımıyla yok olmasını da engelleyerek korunmasına katkı sağlıyor.
‘Değirmen taşı onlar için yalnızca bir alet değil’
Dêrazor kırsalından 50 yaşındaki Amsha al-Abd, üst üste dönen iki dairesel taştan oluşan değirmen taşının “geçmişte her kırsal evin ayrılmaz bir parçası” olduğunu belirtiyor. Modern aletlerin gelişmesiyle bazı bölgelerde önemi azalsa da kadınların bu mirası koruma konusundaki kararlılığı sayesinde Dêrazor’da varlığını sürdürmüş. Birçok kadının da vurguladığı gibi, değirmen taşı onlar için yalnızca bir alet değil, aynı zamanda sabır, sıkı çalışma ve inceliği öğreten bir okul niteliği taşıyor.
Değirmen taşının önemli bir geleneksel alet olduğunu vurgulayan Amsha al-Abd, “Her türlü tahılı öğütmek için kullanırdık ve hâlâ saklıyorum, çünkü hafızamızın ve kimliğimizin bir parçasını temsil ediyor. Her gün bir araya gelir, iki kişi değirmen taşının başında karşı karşıya oturur, üçüncü kişi ise unu eleyerek ince un elde edene kadar öğütmeye devam ederdi” diye anlatıyor.
Değirmen taşı, yalnızca bir gıda üretim aracı değil, aynı zamanda mahalle kadınları için bir sosyal etkileşim merkeziydi. Komşular bir araya gelir, sohbet eder, öğütme işini hafifletmek için stranlar söylerlerdi. Amsha al-Abd, “Değirmen taşında çalışmak yorucuydu ama bir o kadar da keyifliydi. Ekmeğin tadı farklıydı ve değirmen taşı hem geçmişimizin hem de günlük yaşamımızın bir parçasıydı. Çalışır, konuşur, güler ve stranlar söylerdik. Basit ama hayat dolu anlardı” ifadelerinde bulunuyor.
‘Torunlara aktarıyoruz’
Değirmen taşının eskilerden kendilerine miras kaldığını belirten Amsha al-Abd, “Bizler de torunlarımıza aktarıyoruz. Bu bizim mirasımız ve onu korumalıyız. El değirmeni her şeyi öğütür: arpa, mercimek, susam ve hatta arta kalmış ekmekleri bile. Doğal gıdalar her zaman daha iyidir ve ellerimizle çalışmayı, aynı zamanda yaratıcı olmayı öğreniyoruz” diyor.