Libya’da genç kadınlar kalıpları kırıyor

Libya’nın güneyinde, ata binmenin yalnızca erkeklere yakıştırıldığı geleneksel toplum yapısına rağmen, Fezzanlı genç kadınlar kalıpları yıkıyor.

MONA TOUKA

Libya- Libya’nın güneyinde, tozlu arenalarda yankılanan nal sesleri artık sadece erkeklere ait değil. Sebha kentinde bir grup genç kadın, toplumsal kalıpları yıkarak atların sırtında özgürlüğe koşuyor. “Vaha Fezzan Binicilik Kulübü”nün öncülüğünde yetişen bu cesur kadınlar, ata binmenin yalnızca bir spor değil, aynı zamanda bir meydan okuma, bir kimlik ifadesi ve sessiz bir devrim olduğunu kanıtlıyor.

Binicilik, Libya’nın güneyinde uzun yıllar boyunca yalnızca erkeklere özgü bir “erkeklik sembolü” olarak görülürken, şimdi bu algı yıkılmaya başladı. Çocukluk hayalini gerçekleştiren Şehd Hamid’den, korkularını yenen Abar Ömer’e; gelenekleri zorlayan Cida ve İlâf’a kadar, bu genç kadınların hikayesi, atların ayak sesleriyle Sebha topraklarında yankılanan bir değişimin aynası oldu.

‘Durmayacağız…’

Sebha kentindeki Fezzan Binicilik Kulübü’nde akşam saat altıda gökyüzü kızıl tonlara bürünürken, güneşin son ışıkları atların toynaklarının altına karışıyor. Toz ve heyecanın iç içe geçtiği bu atmosferde, beyaz binicilik kıyafetleri içindeki kadınlar ve kız çocukları küçük ama kararlı elleriyle dizginleri tutuyorlar. Kulübün en deneyimli binicilerinden Şehd Hamid, gurur dolu bir gülümsemeyle çalışmalarını anlatıyor:

“Sekiz yıldır burada antrenman yapıyorum. İlk engel atlama yarışmama 2020’de katıldım. Atları çocukluğumdan beri seviyorum; onların arasında olmak bana mutluluk veriyor.”
Henüz on yaşındayken ilk yarışmasına çıkan Şehd, “Kızların ata binemeyeceği” inancını kırdıklarını söylüyor ve kararlılıkla “Durmayacağız. Engel atlama sporunda ilerleyeceğim ve bir gün usta bir binici olacağım” diyor.

Babasını ikna etmek zorunda kaldı

Yeni binicilerden Cida Ahmed, kulübe katılma sürecini gülümseyerek şu sözlerle aktarıyor:
“İlk geldiğimde babam hiç kolay ikna olmadı. Ama her gün biraz daha çabalamaya devam ettim, sonunda gerçek tutkumun farkına varınca izin verdi. Annem de bana destek oldu.”
Arkadaşlarının da zamanla ilgisini çektiğini söyleyen Cida, “Başta şaşırdılar ama sonra ‘neden biz de denemeyelim?’ demeye başladılar” diyor.

‘Çok şey öğendim’

İlâf Ömer de biniciliği sadece bir spor değil, kendini keşfetme aracı olarak gördüğünü anlatıyor. İlâf Ömer, “Rutin hayattan sıkılıyorum, hep yeni şeyler denemek istiyorum. Bu yüzden kulübe katıldım. Fas’tan Tunus’a kadar yarışmacıların katıldığı bir turnuvada yer aldım, kazanamadım ama çok şey öğrendim” şeklinde konuşuyor. İlâf’a göre binicilik, “sabır, sakinlik ve sorumluluk” öğretmenin en güzel yolu “Bir gün tanınmış bir binici, belki de antrenör olmak istiyorum” diye ifade ediyor.

Korkuyla başlayan cesaret

En genç binicilerden Abar Ömer, sadece 14 yaşında olmasına rağmen dört yıldır kulüpte. “Dördüncü sınıfta atları sevmeye başladım. İlk kez bindiğimde çok korkmuştum ama annem ve ablam beni teşvik etti, babam da hep destek oldu.
Atlar korktuğunuzu hisseder, bu yüzden güçlü olmanız gerekir” derken bu gücün kendisini iyi hissettirdiğini ifade ediyor.