Halide Türkoğlu: Tecridin devam ediyor olması barışın önünü açmaz
İmralı görüşmelerine dikkat çeken DEM Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, "Sayın Öcalan üzerinde tecridin hala devam ediyor olması barışın önünü açmaz” dedi.
![](https://jinhaagency.com/uploads/tr/articles/2025/02/20250207-823x463cc-ank-07-02-25-halide-turkoglu-basin-toplantisi-jfifca3b64-image.jpg)
Ankara- Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısıyla gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Halide Türkoğlu, JINNEWS muhabiri Öznur Değer'in sabah saatlerinde evine yapılan baskında darp edilerek gözaltına alınmasına tepki göstererek, "Özgür basın çalışanları üzerindeki baskıyı kabul etmediğimizi, bu gözaltı ve tutuklamaları kınadığımızı bir kez daha belirtmek isterim" dedi.
‘Rojavalı kadınların yanında olmaktan vazgeçmeyeceğiz’
Ortadoğu'da yaşanan gelişmelere dikkat çeken Halide Türkoğlu, Ortadoğu'da Üçüncü Dünya Savaşı yaşandığını söyledi. Savaşı yürüten güçlerin Ortadoğu’da haritaları yeniden çizmek istediğini ifade eden Halide Türkoğlu, “Afganistan’da, Lübnan’da, Ukrayna’da ve bugün en sıcak haliyle Suriye’de yaşanan gelişmeler bunun göstergesidir. Suriye’de Baas rejiminin çökmesi ve yönetimin HTŞ’ye geçmesi ile birlikte Suriye’de yaşanan gelişmeleri biz kadınlar da büyük bir dikkatle takip ediyoruz. Bir an olsun gündemimizden düşürmüyoruz. Bizler şunu çok iyi biliyoruz ki; Ortadoğu’da haritaları şekillendirmek isteyen erkek egemen sistemlerdir. Kadınların haklarını, kazanımlarını hedef alan bu güçlerin çizmek istedikleri haritalar altında yaşayan kadınların hakları ve kazanımları saldırı altındadır. Bunu Taliban rejiminde gördük. Irak’ta, İran’da gördük. Ve bugün aynı politikaların bizzat Suriye’deki yeni yönetim tarafından yapılmak istendiğine şahitlik ediyoruz. Yine Alevi kadın akademisyen Rasha Nasser Al-Ali’nin kaçırılıp katledildiğine dair kamuoyuna yansıyan bilgiler, durumun kadınlar açısından vahametini açıkça ortaya koymuştur. Bu katliamlara göz yuman, besleyen hiçbir zihniyeti kabul etmeyiz. Bunun karşısında kadın dayanışmasına olan inancımızla Suriyeli, Rojavalı kadınların yanında olmaktan, dayanışmayı büyütmekten bir an olsun vazgeçmeyeceğimizi belirtmek istiyorum" diye belirtti.
Zenubya Kadın Topluluğunun isyanı, isyanımızdır
Halide Türkoğlu, Türkiye'nin 2019'da Efrîn'ye yönelik saldırısı sırasında Kürt siyasetçi Hevrîn Xelef’i katleden Ehrar el Şarkiye'den "Ebu Hatim Şakra" ismini kullanan Ahmed İhsan Fayyad El- Hays'ın HTŞ tarafından yeni orduda görevlendirilmesine yönelik Zenubya Kadın Topluluğu'nun tepkilerin işaret etti. Halide Türkoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Zenubya Kadın Topluluğu’nun geçici hükümete yapmış olduğu çağrıyı destekliyoruz. Dünyanın neresinde olursa olsun kadın katillerinin, kadına yönelik suç işleyenlerin, cinsiyet kimliklerine saldırıda bulunanların yönetim mekanizmasında yer almasını hiçbir kadın kabul etmeyecektir. Kürt kadın Siyasetçi Hevrîn Xelef’i katledenlerin rütbelendirilmesine karşı Suriyeli kadınların, Rojavalı kadınların, Zenubya Kadın Topluluğunun isyanı, isyanımızdır. Hevrîn Xelef’in katili yargılanmalıdır.
Suriye'deki yeni süreç ile birlikte yönetim tartışmaları devam ediyor Siyasi iktidar tarafından beslenen SMO paramiliter güçleri eliyle havadan bombardımanlarla Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılar devam ediyor. Uluslararası hukuk yok sayılarak Tişrin Barajı'na yönelik yapılan hava saldırıları ile burada insanlık suçu işleniyor. Tişrin’e yönelik saldırılar; iktidarın Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik açmış olduğu bir savaştır. Bu savaşın karşısında direnen Kuzey ve Doğu Suriye halkları barajlarını koruduğu için siyasi iktidarın hava saldırılarının hedefi olmuştur. 50’ye yakın insan; toprağını, yaşam kaynağını savunduğu için katledilmiştir. Onlarca insan yaralanmıştır. İnsanlar buna rağmen yaşam kaynağı olan barajlarını savunmaktan vazgeçmemiştir.
Bu saldırıların devam etmesi, savaşın maliyetinin her geçen gün artması demektir. Savaş maliyetinin artmasının sonucunu ise bu ülkede başta kadınlar olmak üzere işçiler, emekçiler, yoksullar, ezilen halklar tüm iliklerine kadar yaşıyor. Kadın yoksulluğunun bu kadar derinleştiği bir yerde savaş siyasetinde ısrar etmek; kadınların emeklerinden, hayatlarından, yaşamlarından çalmaktır. Bakın halihazırdaki pahalılıkta asgari ücret yaşamsal ihtiyaçların karşılanmasına dahi yetmezken, binlerce kadın bu ücretin altında çalışmak zorunda kalıyor. Sadece 2024 yılında 12 milyon kadın ev işleri, çocuk, hasta, yaşlı, engelli bakımı omuzlarına yüklendiği için çalışma yaşamında yer alamıyor. Beka sorunu diyerek, güvenlik sorunu diyerek, savaş siyasetinde ısrar ederek bu sorunların üzerini örtemezsiniz.
Kadınların ekonomik talepleri ve çözüm önerileri bellidir. Asgari ücret; patronların, sermayedarların çıkarları gözetilerek değil; kadınların, işçilerin emekçilerin çıkarlarını korumak, ülkenin ekonomik gerçekliği üzerinden belirlenmelidir. Bakım emeği derhal kamusallaşmalıdır, toplumsallaşmalıdır. Ataması yapılmayan üniversiteli genç kadınların atamaları derhal yapılmalıdır. KHK zulmü ile sindirilmek istenen kadınların hakları teslim edilmelidir. Kadın ekonomisini güçlendirecek üretim alanları desteklenmelidir. Genç kadınların barınma sorunları giderilmeli, eğitimde fırsat eşitliğini sağlayacak politikalar hayata geçirilmelidir. Ev emekçisi kadınların, emeklilik hakkından faydalanacak yasal düzenlemeler derhal hayata geçirilmelidir. Tüm bunları yapabilmenin öncelikli koşulu ise barışı sağlamaktır. Savaştan yana değil, barıştan yana tutum almaktır. Kayyım siyasetinden vazgeçmektir.
Kayım politikaları
Bir yandan barış deyip diğer yandan Kürt halkının ve kadınların iradesine kayyım atamakla düzen sağlanamaz. Bakın siyasi iktidar 9 yıldır bıkmadan, usanmadan halk iradesini gasp etmeye devam etmektedir. Yakın zamanda Siirt Belediyemize kayyım atandı. Bundan öncekilerde olduğu gibi, yine hukuksuz bir şekilde alelacele uydurma bir dosya ile Belediye Eş Başkanımız Sofya Alağaş görevden alındı. 9 yıldır bu halkın, kadınların iradesini gasp ettiğiniz halde her seçimde kadınlar 'Eş başkanlık ve eşit temsiliyette ısrarcıyız' diyerek belediyelerimizi gaspçılara teslim etmedi. Bizim yerel yönetim anlayışımız belediye binaları değil, halkın ve kadınların yanıdır. Bin bir emek ve mücadele ile inşa ettiğimiz bu anlayışın karşısında yenileceksiniz.
Tecridin devam etmesi barışın önünü açmaz
Çözüm tartışmaları ve yürütülen kayyım ve baskı politikalarının adı samimiyetsizliktir. 100 yıldır önerdiğiniz çözümlerin çökmesidir. Bu ülkede gerçekten bir barış olacaksa bunun koşulları da bellidir. 26 yıldır tecrit altında tutulan Sayın Öcalan bu koşulları, yapılan ikinci görüşmede de şeffaf bir şekilde ortaya koymuştur. Sayın Öcalan ile yürütülen görüşmeler, biz kadınlar açısından da büyük bir öneme sahiptir. Sayın Öcalan’ın çözüm perspektifi bu ülkede erkek devlet şiddetine karşı mücadelede ve kadın özgürlük mücadelesinde büyük bir öneme sahiptir. Çünkü bu perspektif halkların, kadınların, farklı dillerin, kimliklerin, inançların adil ve eşit yaşamını esas almaktadır.
Savaş siyasetine karşı onurlu barışın yol haritasını sunan Sayın Öcalan üzerinde tecridin hala devam ediyor olması barışın önünü açmaz. Elbette ki yapılan iki görüşme bizler açısından kıymetlidir ancak bu görüşmelerin yasal bir çerçeveye kavuşturulması her şeyden daha fazla elzemdir. Bunun yolu da tecridin tüm boyutlarıyla kalkması, Sayın Öcalan’ın çalışma koşullarının sağlanması, barışa giden yolun ilk adımını atmaktır. Bunu en çok da biz kadınların mücadelesi belirleyecektir. Çağrımız tüm kadınlaradır; gelin hep birlikte onurlu barış etrafında kenetlenelim, özgür ve eşit yaşamı hep birlikte inşa edelim. 23 yıldır tüm politikalarını kadınların haklarını ve kazanımlarını gasp etmek üzerinden şekillendiren bu düzene karşı kadın özgürlük mücadelemizi yükseltelim.
Yine Nüfus Politikaları Kurulu için de özellikle şunu vurgulamak istiyorum; nüfus planlaması her ülkenin gündemindedir. Ancak bu ülkede yapılan planlama çocukların yaşam güvenliği üzerinden değil, sadece nüfusun artması üzerinden yapılmaktadır. Kadına yönelik şiddetle mücadelede tek bir veri yokken doğurganlık, nüfus gibi konularda adeta yıllardır ezbere okunan bir veri kaynağı sunuluyor. Öncelikle kadınların kaç çocuk doğuracağına, kaç çocuk doğurmayacağına kadar iktidar hadsizlik içine girmiştir. Kadınlar sağlık hakkına dahi ücretsiz erişemezken, konuyu sadece doğurganlığa bağlamak kadınları daha fazla yok saymaktır.
Bu konuda iktidarın yapması gereken şey, anne ve çocuk sağlığını, kadın sağlığını en güçlü şekilde korumaktır. Çocuk sahibi olduğu için iş yaşamından çekilmek durumunda bırakılan kadınların yaşamlarını iyileştirmek, ücretsiz kreş hizmetinin verilmesi, ebeveyn iznin eşit bir şekilde uygulanacağı politikaları hayata geçirerek kadınların yaşamlarını korumaktır.
Doğurganlığı arttırma politikaları yerine acil erkek devlet şiddetine karşı önleyici, koruyucu politikalar geliştirilmelidir. Tüm bunların gerçekleştirilmesini iktidarın insafına bırakmayacağız. Kadın örgütlülüğümüzü büyüterek bu ülkede özgür ve eşit yaşamın kapılarını hep birlikte aralayacağız. Tecritti kaldırarak, savaş siyasetine karşı onurlu barışı hep birlikte inşa edeceğiz.”