Esma Sürücü’nün çizgileriyle hikayesi

Resimle olan hikâyesinin tesadüfen başladığını belirten Ressam Esma Sürücü, “Sanat okumak gibi bir hayalim hiç olmamıştı. Resim benim için sadece bir oyundu. Babamın çizdiği eğlenceli ve ilginç resimleri izlemekti” diyor.

 
ZEYNEP AKGÜL
Ankara- Esma Sürücü, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Resim-iş Öğretmenliği Bölümü’nde okurken öğretmen değil ressam olmaya karar vermiş ve bu nedenle lisanstan mezun olur olmaz Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde yüksek lisans eğitimine başlamış. Sürücü, yüksek lisansı bitirdikten sonra doktorasını Paris’te yapmaya karar vermiş ama orada mutlu olamayacağını düşünüp doktora programını yarıda bırakarak İstanbul’a geri dönmüş. Sürücü, resimlerindeki en baskın duygunun hüzün olduğunu belirtiyor. Aynı zamanda masallar yoluyla öğretilen kültürel kodları, toplumsal cinsiyet rollerini, kadına yönelik şiddeti ve cinsel istismarı çalışmalarında konu alan Paula Rego hayranı olan Esma Sürücü ile çizgilerle olan hikâyesini konuştuk. 
Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz? Esma Sürücü kimdir?
Adıyaman’da yedi çocuklu bir ailenin son çocuğuyum. Üniversiteye başlayana dek orada yaşadım. Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde Resim-iş Öğretmenliği okudum. Fakat henüz okurken öğretmen değil ressam olmaya karar vermiştim. Bu nedenle lisanstan mezun olduğum yıl daha iyi bir eğitim alacağıma inandığım üniversitelerde yüksek lisans/mastır sınavlarına girdim. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde aynı yıl yüksek lisans eğitimime başladım. Yüksek lisanstan mezun olduktan bir kaç yıl sonra Fransa’da doktora yapmaya karar verdim. Bunun için Fransa Hükümetinin Campus France doktora bursuna başvurdum ve kabul edildim. Paris’te Fransızca dil eğitimimi tamamladım. Fakat Paris’te mutlu olamayacağımı düşünerek doktora programını yarıda bırakıp İstanbul’a döndüm. Şu anda atölyemde kişisel çalışmalarıma devam ediyorum. 
“Resim benim için sadece bir oyundu”
Çizgilerle nasıl kesişti yolunuz?
Sanat okumak gibi bir hayalim hiç olmamıştı. Resim benim için sadece bir oyundu. Babamın çizdiği eğlenceli ve ilginç resimleri izlemekti. Resme başlamam da tesadüfen oldu. Resim okumak isteyen bir arkadaşımın kurs kaydına eşlik etmiştim. Atölye büyülemişti beni. O günden sonra aklımdan çıkaramadım ve bu büyülü dünyanın içine bırakmak istedim kendimi. Bu şekilde resim okumaya karar verdim.
Çalışmalarınızı incelediğimde biraz Hale Asaf kokusu aldım. Sever misiniz?
Çalışmalarımda Hale Asaf ile yakınlık görmüş olmanıza şaşırdım. Bilinen otoportresi size böyle hissettirmiş olabilir. Resimlerimizi bir bütün olarak karşılaştırırsak kompozisyon, armoni veya tema olarak yakınlık kuramıyorum. İncelediğim bir ressam değil açıkçası. Tüm bunların dışında yaşamında sadece sanat üretmek için çabalayan her kadın benim için önemlidir.
“Resimlerimdeki en baskın duygu hüzün”
Artemisia Gentileschi ataerkil yapının aksine kadınları savunmasız değil, güçlü direnen ve kendinden emin bir şekilde resmeden ilk feminist kadın ressam olarak anılır. Siz de Artemisia Gentileschi gibi kadın temalı çalışmalar yapıyorsunuz. Neyi vurgulamak istiyorsunuz?
Caravaggio’yu izleyen kuşağın en başarılı isimlerinden Artemisia Gentileschi, ortaçağda yaşamış etkileyici bir sanatçıdır. Resimleri her zaman yaşamındaki travmatik deneyim ile yorumlandı. İntikam duygusu eserlerindeki temel duygu olarak görüldü. Benim resimlerimdeki kadınların güçlü, direngen, kendinden emin olmakla ya da öyle görünmekle ilgili çabaları yok. Benim kadınlarım kırılgan görünmekten çekinmeyen kadınlar. Zayıf görünmek ya da görünmemekle ilgilenmiyorlar.
Benim resimlerimdeki en baskın duygu hüzün diyebilirim. Resimlerimde daha çok bu duygu durumu içerisinde dolaşıyorum. Kadın imgesinin resmime konu olmasının nedenini kadın olmamla açıklayamam. Erkek bir ressam olsaydım da “kadın” yine benim resmimin başkahramanı olabilirdi. Form ve duygu olarak bu kadar zengin ve gizemli olan kadın imgesinden etkilenebilirdim. Resmin tarihine baktığım zaman da kadın imgesinin sanatçının cinsiyetinden farklı bir yerde olduğunu düşünüyorum. Temalarımı seçerken izlediğim tek rehber kalbim. Elbette bir eserin akıl argümanına da dayalı olması gerekir. Fakat bu durum çalışmalarımın teknik kısımlarında devreye giriyor.
“Renk ve ton tercihlerimizi doğup büyüdüğümüz coğrafya ve ruh halimiz belirliyor”
Renklerle ilgili özel bir tercihiniz ya da onlara yüklediğiniz özel bir anlam var mı?
Ben ışıl ışıl, apaydınlık renklerin olduğu; güneşin tüm renkleri en etkileyici biçimde sunduğu bir yerde doğup büyüdüm. Belki bu yüzden renk kullanmaktan hiç çekinmedim. Aydınlık maviler ve yeşilin tonları içinde kayboluyorum. Uzun zamandır İstanbul’un gri ve karanlık tonlarının verdiği etkiyle son seri çalışmalarım “Leda” koyu tonlarda çıkıyor. Açıkçası renk ve ton tercihlerimizde doğup büyüdüğümüz coğrafya ve ruh halimizin belirleyici olduğunu düşünüyorum. 
Ülke gündemi, siyasi çalkantılar, politik tavırlar sanatınızı etkiliyor mu?
Anbean değişen ülke gündemi, tutarsızlıklar, haksızlıklar beni derinden etkiliyor. Fakat bana göre sanat kendi zamanının ve politik durumlarının ötesindedir.
“Sanat piyasasında rüzgârın yönünü çoğunlukla ressamlar belirlemiyor”
Türkiye’nin genç kuşak ressamlarından biri olarak sanat ve tasarım ortamını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Genç kuşak ressamlardan biri olarak genç ressamları hayranlıkla izliyorum. Sanat ortamı; tutkuyla ve azimle çalışan, üreten yetenekli ressamlarla dolu. Fakat sanat piyasasında rüzgârın yönünü çoğunlukla ressamlar belirlemiyor. Bazen alanında yetkin olmayan, ticari yönü baskın galericiler; sanatçıların ve koleksiyonerlerin şanssızlığı olabiliyor. Bu durum sadece Türkiye’ye özgü de değil üstelik.
Çalışmalarınızı yaparken hangi referans ya da sanatçılardan etkileniyorsunuz?
Bir bütün olarak sanat tarihini referans alıyorum. Etkilendiğim sanatçılar süreç içerisinde değişebiliyor. Bugün için konuşacak olursam Paula Rego’nun adeta bir oyun salonu gibi olan eğlenceli atölyesi ve yaratıcı kompozisyonlarını incelemekten keyif alıyorum. Rego; masallar, öyküler üzerinden aile kutsallığını, ataerkil toplum düzenini kişisel diliyle sloganlaştırmadan resimler. Özellikle Portekiz’deki kürtaj yasasıyla ilgili yaptığı çalışmalar gerçekten hayranlık uyandırıyor.
Sanatınızda müziğin yeri nedir? Çalışmalarınıza etkisi oluyor mu?
Hayatımda müziğin önemli bir yeri var. Amatör bir piyano öğrencisiyim. Direkt olarak çalışmalarıma etkisi olmadığını düşünüyorum. Özellikle resim yaparken sessizliği tercih ediyorum. Sanırım müzik resim dışında ayrı bir yerde benim için.
“Mitoloji benim esin kaynağım”
Şimdiye kadar hangi sergilerde isminiz geçti? Yakın zamanda katılmayı düşündüğünüz bir proje var mı?
Yurtiçi ve yurtdışında katıldığım birçok karma sergi ve sanat fuarı oldu. Bodrum Sanat Galerisi ve Süleymaniye Müzesi’nde (Irak-Süleymaniye) solo sergilerim oldu. Yaklaşık bir yıldır üzerinde çalıştığım bir seri resim var. Sonrası için solo sergi yapmayı planlıyorum. Şimdiye kadar olan süreçte mitoloji benim temel esin kaynağım oldu. Antik Sümer Aşk Tanrıçası
“İnanna” bir seri çalışmama konu oldu. 
Sonrasında Yunan mitolojisinde Sparta Kraliçesi ve ölümlü bir kadın olan Leda’nın hikâyesini kişisel resim dilimle yorumlamaya çalıştım. Mitolojideki gerçeküstü imgeler, semboller bir ressam olarak ufkumu açıyor. Bu tema üzerine bir süre daha çalışmayı planlıyorum.