Hüda Kaya: Konuşmalarım siyasi bir öç olarak önüme konuldu

Kobanê Davası’nın ikinci etabındaki ilk duruşmada yargılanan Hüda Kaya, “Konuşmalarım siyasi bir öç olarak önüme konuldu. Kim olursa olsun çocukların, ezilenlerin, kadınların yanında olarak hakkın hakikatin yanında olmaya devam edeceğiz” dedi.

Haber Merkezi- IŞİD’in Kobanê'ye saldırıları sonrası 6-8 Ekim 2014 tarihinde gerçekleşen eylemler gerekçe gösterilerek haklarında dava açılan Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski milletvekilleri Hüda Kaya, Serpil Kemalbay, Fatma Kurtulan, Pero Dündar ve Garo Paylan’ın yargılanmasına başlandı. İlk duruşması Sincan Cezaevi Kampüsü'nde görülen davayı Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanları Sultan Özcan, Cahit Kırkazak, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, DEM Parti milletvekilleri Burcugül Çubuk, Dilan Kunt Ayan ve Demokratik İslam Kongresi üyeleri takip etti.

‘Konuşmalarım siyasi bir öç olarak önüme konuldu’

Duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katılan ve 38 kere ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile yargılanan Hüda Kaya savunmasını yaptı. Hüda Kaya, konuşmaları nedeniyle yargılandığını belirterek “Bu iddianame, öncekilerin kötü bir kopyası olarak önüme geldi. Baştan sona tek bir hakaret içermeyen konuşmalarım nedeniyle yargılanıyorum. Her zaman barış ve eşitlikten yana olan konuşmalarım siyasi bir öç olarak önüme konuldu. Kısaca genel bir değerlendirme yapacağım. Hayatım boyunca, hep adaletin, barışın, insan hakkının kutsal olduğuna inanan bir kadınım. Yaşamın her alanında canlının kutsal olduğuna inandım. Tarih boyunca savaş, kan, çatışma isteyenler daima egemenler olmuştur, barış, kardeşlik isteyenlere karşı her zaman din, kitap, bayrak istismar edilmiştir.  Anayasal düzeni bozmaktan adam öldürmeye kadar ağır suçlarla yargılanıyorum” dedi.

‘Tek başımıza da kalsak, yalana, haksızlığa adaletsizliğe sarılmayız’

Katıldığı tüm etkinliklerin medyadan toplanarak bir iddianame hazırlandığına dikkati çeken Hüda Kaya, milletvekili olarak attığı her adımını yargı konusu edildiğini kaydetti ve şöyle devam etti:

“Adalet mülkün temeli değil de mülk adaletin temeli olunca, egemenlik halkın değil egemenlerin olunca, hukukun üstünlüğü değil üstünlerin hukuku geçerli olunca elbette sanık sandalyesinde olan bizler oluyoruz. Biz mağdur değiliz, çünkü çok şükür çalmadık, insanların özgürlüklerini çalmadık, yalan söylemedik, şiddetin her türlüsüne karşı olduk. Bütün bunlara rağmen savcılığın talep ettiği suçlara karşı ifade vermem hukuksuzca engellendi ve 8 aydır haksız şekilde tutuklu bulunuyorum. Bir milletvekili temsil ettiği insanların açısında, taziyesinde, haksızlığa uğradığında onların sesi olmak için çalışır. Hala görevde olan milletvekilleri de bunun için çalışıyor. Bizleri özgürlüğümüzden alı koyanların verdiği kararların siyasi olduğunu söylüyorum. Yalanın, haksızlığın bir virüs gibi her yeri sardığı zamanda dahi tek başımıza da kalsak, yalana, haksızlığa adaletsizliğe sarılmayız.”

‘Hukuksuzluğu yapanlara işlem yapılmalıydı’

Cizre olaylarında yaralıların kurtarılması için yaptığı yardım çağrısının da dosyaya alındığını ve buna şaşırdığını ifade eden Hüda Kaya, “Şiddet karşıtı ve barış yanlısı bir insanım, buna karşı size vereceğim cevabım zaten dosyanın içindedir. Dinler insanı ve toplumu vicdani ve öz anlamında geliştirmek içindir diyebiliriz. Onca öğreti ve öncü ve elçilere rağmen toplumlar birçok şeyi yozlaştırıp egemenlik aracı kıldığı gibi egemenler dinleri de baskı, sömürü ve cinsiyetçilik aracı haline getirdi. Yine Meclis’te yaptığım bir konuşma dosyaya konulmuş, kürsü dokunulmazlığı ihlal edilerek anayasaya aykırılık yapılıyor. Asıl bu hukuksuzluğu yapanlar, bunu dosyaya koyanlar hakkında işlem yapılmalıydı. Yaptığım konuşmanın nasıl dosyaya alınıp suç olarak geri döndüğünü anlamak mümkün değil” diye ifade etti. 

‘Olayların aydınlatılmasını isteyen AKP-MHP’dir’

 Kobanê olaylarının ortaya çıkması ve aydınlatılması için önerge verdiklerini belirten Hüda Kaya, “Bu olayların ortaya çıkartılmasını engelleyen AKP-MHP’dir. Derin devlet ve devletin karanlık yüzü olayların ortaya çıkmasını istemeyenlerin kim olduğunu tahmin etmek zor değil’ demişim.  Ne konuşalım, ne diyelim, barış konuşmayalım mı, iyilik konuşmayalım mı hep savaş hep çatışma mı konuşalım? Ülkenin iyi geleceği olsun diye yaptığımız çırpınışların ödüllendirilmesi gerekirken bunlarla yargılanır hale gelmişiz.  Yine 6 Eylül’de Mardin Belediyesi’ne atanan kayyım belediyesi protestolarında zılgıtlar çekilmiş, şarkılar söylenmiş ve burada bir konuşma yapmışım. Bu da dosyada yer alıyor, ‘hırsızlara boyun eğmeyeceğiz, itaat etmeyeceğiz’ demişim” şeklinde konuştu. 

‘Bu ülke bu halk kötülüğe teslim olmayacak’

Hüda Kaya konuşmasına şu sözlerle devam etti:

“Hakim bey bunu okurken gülsek mi bilemiyoruz iddianamede defalarca ‘hırsızlıklar’ kelimesi geçiyor. ‘Seçilmişlerin, halkın iradesi üzerine irade tanımıyoruz” diyerek konuşmama devam etmişim. Süleyman Soylu’ya yine burada ‘sözde İçişleri Bakanı’ diyerek, ‘insanlar sizin yüzünüzden dinden uzaklaştı, hırsızlıkla yalanı her türlü kötülüğü inançla bütünleştirdiniz, sizin kötülüklerinize teslim olmayacağız. Kim olursa olsun çocukların, ezilenlerin, kadınların yanında olarak hakkın hakikatin yanında olmaya devam edeceğiz. Bu ülke bu halk kötülüğe teslim olmayacak, işte bu kayyım politikaları da kötülüğün sesinin halkların sesini kesmeye çalışmasıdır. Bu kötülük sesine yenilmeyeceğiz. Bu halk size dersinizi verdi vermeye devam edecek’ demişim. 

Gerçekten ibretlik alıntılardan bir tanesidir bu. Politik mi, sosyolojik mi hangi açıdan değerlendirilse eksik kalır. Nerede olursam olayım, şiddete karşı, haksızlığa karşı olup, canlıların, insanların özgürlüğünün yanında olduğumu her yerde anlatmışımdır. Tüm bunları yetkililere söylememek onları incitmemek mi gerekiyor?  İktidarın gücüyle bizlerde bir yerde yerleşip yurtlanırdık ama çok şükür hiçbirimiz bunu istemedik, buradan yana olmadık. Yine bu seçimlerde halk Mardin’de Ahmet Türk demedi mi her şeye rağmen, halk işte böyle dersini egemenlere verir.”

‘İktidarlar değişti yargılama biçimi değişmedi’

Konuşmasında 28 Şubat dönemine de gönderme yapan Hüda Kaya, bugün aynı sistemin farklı iktidarlar eliyle yine işletildiğini belirtti ve “28 Şubat’da idamlarla yargılanırken de şeriatçı olmakla yargılandık. İktidarlar değişti yargılama biçimi değişmedi. O zaman ‘şeriatçı’ olarak yargılanıyorduk bugün ise ‘terörist, bölücü olarak’ yargılanıyoruz.  İyilik ve barış istemek iktidarlara göre değişmez. İyilikle, barışla teröristlik bir arada olamaz. Dün alanda, sokakta, kürsüde ne istediysem, bugün tüm tabiat, canlılar, toprak için, insanlar için aynen iyilik, barış ve mutluluk istemeye devam edeceğim” sözlerini kullandı. Savunmasında gizli tanığın Kandil’e gittiğine ilişkin iddialarına yanıt veren Hüda Kaya, Kandil’e çözüm sürecinde açık bir biçimde gittiğini, gizli saklı gitmediğini ve bu röportajların yayınlandığını da sözlerine ekledi. İkinci gidişinde ise bir heyet eşliğinde gittiğini kaydeden Hüda Kaya, tarihleri ve verileriyle birlikte olduğunu söyledi.

Faaliyetleri suç sayıldı

Savunmanın ardından söz alan Avukat Zilan Leventoğlu, Kandil’e ilişkin ziyaretinin herkese açık ve fotoğraflarıyla birlikte ortada olduğunu hatırlatarak, çözüm sürecinde AKP iktidarının faaliyetlerinin tek bir dosyaya suç konusu olmazken milletvekili iken Hüda Kaya’nın faaliyetlerinin suç konusu olarak görüldüğüne işaret etti. Zilan Leventoğlu, HTS kayıtlarına da değinerek “Müvekkilin oğlu ile konuşmalarına dahi değinilerek dosyaya konulması ne kadar hakkaniyetli tartışılır. Bir yıl önce başlatılan soruşturmada gizlilik kararı kaldırılmamış, müvekkilin savunma yapması engellenmiştir. Dosyada ithaf edilen suçlara ilişkin tek bir delil yok. 8 aydır müvekkilimiz hukuksuz bir biçimde tutukludur. Kobanê Davası’nda görülen karar duruşmasında müvekkilimize atılı aynı suçlardan siyasetçiler beraat etmiştir. Tutukluluk halinin hiçbir hukuki ve makul bir gerekçesi kalmamıştır. Soruşturmaya yine konu olan son derece demokratik bir çağrı olan 6-8 Ekim çağrısında milletvekilimizin ne imzası vardır, ne toplantıya katılmıştır ne de paylaşım yapmıştır. Buna ilişkin tek bir delil, tanık ve belge yoktur” diye konuştu. Duruşmaya ara verildi.