Maraş Katliamı’nın ardından geçen 44 yıl ve hafızalarda kalanlar

Maraş Katliamı’nda yüzlerce insan katledildi. Kadınlar, çocuklar, bebekler, yaşlı anneler saldırganların hedefindeydi. Hafızalardan dehşet görüntüleri silinmedi.

Haber Merkezi- Maraş'ta 1978'de yaşanan ve yüzlerce kişinin katledilmesine, yüzlerce kişininse yaralanmasına sebep olan Maraş Katliamı’nın üzerinden 44 yıl geçti. Geçen yıllar katliamı insanların hafızasından silemedi.

19-26 Aralık 1978'de Maraş'ta  Alevilere yönelik gerçekleşen katliamda resmi rakamlara göre 120 insan katledildi, yüzlerce kişi yaralandı. Tanıkların aktarımına göre ise katliamda 500'ün üstünde insan yaşamını yitirdi.

Katliamla ilgili 804 kişi hakkında dava açıldı; sanıklardan 29'u idam, 7'si müebbet hapisle, 321 kişi de 1-24 yıl arasında hapisle cezalandırıldı. Sıkıyönetim mahkemelerinde açılan davalar, 1991 yılına kadar sürdü. İdam ve müebbet dışında hapse mahkum edilenlere 1/6 oranında indirim uygulanarak cezalar azaltıldı. Sıkı yönetim mahkemesinin idam kararları da Yargıtay tarafından bozuldu. Katliam sanıkları cezasızlıkla ödüllendirildi.

Olaylar nasıl başladı?

Süreç 12 Eylül darbesine giden yolun başlangıcı olarak kabul edildi. Katliam döneminde iktidarda Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) vardı, dönemin başbakanı ise Bülent Ecevit'ti. 19 Aralık günü Çiçek Sineması'nda Sovyetler Birliği'ndeki "Komünist zulmü" anlatan, Cüneyt Arkın ve Oya Aydoğan'ın baş rollerini oynadıkları, Mehmet Kılıç'ın yönettiği "Güneş Ne Zaman Doğacak?" isimli filmin arasında bir ses bombası patladı. Bombanın patlamasının ardından filmi izlemek için salonda toplanan ülkücüler sokağa döküldü. Göstericiler CHP il binasına saldırdılar. Şehirde,  "Komünistler, Allahsız Aleviler şehir suyuna zehir kattılar",  "Sinemayı komünistler bombaladı" söylentileri yayıldı. Ertesi gün işler daha da karıştı ve Alevilerin oturduğu bir kahvehane bombalandı. 21 Aralık günü ise Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÖB-DER) üyesi iki öğretmen, Hacı Çolak ve Mustafa Yüzbaşıoğlu katledildi.  22 Aralık'ta iki öğretmenin cenaze törenine on bin kişi katıldı.

Alevilerin evleri ve işyerleri hedef alındı

Ülkücüler cenazeye katılanlara saldırdı. Alevi olan yurttaşlara ait işyerleri yağmalanıp yakıldı.  Çatışmalarda üç kişi daha yaşamını yitirdi. Daha önceden ülkücüler tarafından belirlenen evler ve işyerlerine yazılamalar, işaretlemeler yapıldı. 23 Aralık gününe gelindiğinde belediye hoparlörlerinden ve cami minarelerinden  katliam çağrıları yayınlandı.

Kadınlar, çocuklar ve bebekler katledildi

Başta Yörükselim olmak üzere Alevilerin yaşadığı Serintepe, Mağarah ve Yenimahalle semtlerinde evlere saldırıldı. Evler uzun menzilli silahlarla tarandı, bombalandı ve yakıldı. Çocuk, bebek, kadın, erkek demeden Aleviler öldürüldü. Ellerinde silahlar, taşlar, sopalar, keserler, baltalarla saldıran kişiler katliam yaptı. 24 Aralık sabahı şehirde sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Ancak sokağa çıkma yasağına sadece Alevi yurttaşlar ve polis uydu. Olaylar sırasında saldırganlar arasında polislerin de bulunması nedeniyle, polis görev dışı bırakıldı.

8 aylık hamile kadınla 80 yaşındaki nine

O dönem katliama tanık olan kadınlar yaşadıklarını farklı mecralarda anlattı. Kadınlar katliamın öznesiydi. Yaşamını yitirenlerden 17’si kadındı. Güllü Ergönül, Fatma Baz, Zeynep Aydoğan, Döndü Ünver, Zühre Ünver, Kezban Usta, Hatice Yılmaz, Gülsen Un, Hatice Görür, Gülsüm Akırmak, Zeynep Nergiz, Sebahat İşbilir, Elif Balta, Esma Suna, Fidan Suna, Fatma Bilmez ve Cennet Çimen... Ölen kadınlar arasında yer alan Esma Suna ile Cennet Çimen, katliamın sembolü oldu. Esma Suna 8 aylık hamile genç bir kadındı. Cennet Çimen ise 80 yaşında gözleri görmeyen bir anne.

‘Bebek de annesi gibi ölmüştür’

Esma Suna’nın yaşadıkları şöyle anlatılır:

“Esma Suna’nın doğumuna az kalmıştır. Saldırganlar Suna ailesinin evini silahlarla ateş altına alırlar, evin içine patlayıcı madde ve benzinli paçavralar atarlar. Sonra evin kapılarını kazma ve baltalarla kırarak içeriye giren faşistler, evde bulanan Fidan, Ali, Fikri ve Mehmet Suna ile Musa Funda’yı kurşuna dizerler. Fazlı ile Elif Suna da sopa ve satırlarla ağır yaralanır ve öldü diye bırakılır. Esma Suna, “Kocamı, kardeşlerimi öldürdünüz bari beni öldürmeyin hamileyim” der. Fakat işkence edilir. Karnındaki bebeği kurtarmak için can havliyle sokağa fırlar. Ancak arkasından bu kez ateş ederek Esma’yı yere düşürürler. Öldü sanılarak bırakılır. Bir komşusu Esma'yı sırtlayarak devlet hastanesine götürmeyi başarır. Doktorlar Esma’nın yaralarının ağır olduğunu görür ve “Bari bebeği kurtaralım” diye sezaryenle bebeği alırlar. Operasyon sırasında doktorlar gözyaşlarını tutamaz. Zira annesinin karnına aldığı darbeler nedeniyle bebek de annesi gibi ölmüştür.”

Korkudan kimse kurtaramadı

“Cennet Çimen, Maraş Katliamı’nın en yaşlılarından. Saldırganlar mahalledeki diğer evleri yakıp yıkarken tek gözü hiç görmeyen diğer gözü ise çok az görebilen Cennet Nine, ‘Ne oluyor?’ diye dışarı fırlar. Feryat seslerini duyunca da çevreden imdat ister. Katiller, ‘Gel nene gel biz seni kurtaracağız’ diyerek kolundan tutup bahçeden sokağa çıkarırlar. Yakında bulunan bir evin bahçesinde işkence ile katledilir.”