‘Umutla Özgürlüğe Yürüyoruz’ eylemi: Kadınlar Meclis’e görevini hatırlatacak

Halide Türkoğlu, 1 Ekim’de Amed’den Ankara’ya başlayacak kadın yürüyüşünün sürece dair önemine dikkat çekerek, 7 gün sürecek yürüyüşün ardından kadınların taleplerini Meclis’te dile getireceklerini ve Meclis’e görevlerini hatırlatacaklarını söyledi.

ARJÎN DİLEK ÖNCEL

Amed- Özgür Kadın Hareketi / Tevgera Jinên Azad (TJA), “Umutla Özgürlüğe Yürüyoruz” şiarıyla 1 Ekim’de Amed’ten Ankara’ya doğru yola çıkacak. 7 Ekim’e kadar sürecek yürüyüş kapsamında Riha (Urfa), Dîlok (Antep), Adana ve Mersin kentlerinden geçilerek Ankara’ya ulaşılması hedefleniyor.

Temel talepler

Yürüyüşün temel talepleri arasında, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması, Kürt halkının dil ve kültür haklarının anayasal güvenceye kavuşturulması, seçilmiş iradenin tanınması ve kadın temsiliyetini güçlendiren eşbaşkanlık sisteminin resmen kabul edilmesi yer alıyor.

Yürüyüşü organize eden TJA başta olmak üzere, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve Halkların Eşitlik ve Demokratik Partisi (DEM Parti) birçok kentte bu kapsamda çalışmalarını sürdürüyor.

DEM Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, yürüyüşün önemini ve Meclis’te kurulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”nun toplantılarını değerlendirdi.

‘Umut hakkını tanımak yapılması gerekenlerin başında geliyor’

Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın, 27 Şubat çağrısıyla birlikte başlayan süreç kapsamında birtakım adımların atıldığını ve bu adımlardan birinin Meclis’te kurulan komisyon olduğunu ifade eden Halide Türkoğlu, “Elbette Kürt sorununun demokratik çözümü sadece bu komisyonla olacak diye bir anlayışla ilerlemeyeceğiz. Ancak ilk elden yapılması gerekenler var. Bunlardan biri de Sayın Öcalan üzerindeki tecridin tamamen kalkması, fiziki özgürlüğüne kavuşmasıdır. Özgür ve eşit bir şekilde çalışma koşulları sağlanmalı. Yani ‘umut hakkı’ komisyonun da gündemine alabileceği ve adım atabileceği önemli bir gündem olarak yapılması gerekenlerin başında geliyor” dedi.

‘Komisyon İmralı’ya gitmeli’

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın sürecin “başaktörü” olduğunu ve Kürt sorununun demokratik çözümüne dair yılları bulan deneyime sahip bir isim olduğunu vurgulayan Halide Türkoğlu, komisyonun bir an önce İmralı'ya gitmesi gerektiğini söyleyerek, “Sürecin samimiyetini gösterecek olan Sayın Öcalan'la İmralı'da yapılacak görüşmedir” dedi.

Meclis’te kurulan komisyon ilk toplantısını 5 Ağustos’ta yaptı. İlk toplantıda 12 maddelik çalışma usul ve esasları oybirliğiyle kabul edildi. Komisyon ikinci toplantısını 8 Ağustos’ta yaptı. 24 Eylül’de yaptığı 12’nci toplantısında da düşünce kuruluşlarını dinlemişti. Komisyon 13’üncü toplantısında ise hukuk örgütlerini dinleyecek.

‘Komisyon dinlemeler ile ilerliyor’ eleştirisi

Halide Türkoğlu, komisyonun 1 Ekim'e kadar hala çeşitli kurum ve örgütleri dinlemelerle devam etmesini eleştirerek şöyle dedi: “Toplumdan birçok kesim orada Kürt sorunun demokratik çözümüne dair konuşmalar yapıyor. Bazı konuşmalar geçmişten bugüne deneyimlere sahip ve Kürt sorununu daha geniş bir perspektiften görüyor. Ancak bazı konuşmalar ve tartışmalar bu sorunu sadece ‘güvenlik’ meselesi olarak ele alıyor, PKK'nin feshedilmesiyle sorunun çözüleceğine inanan içerikler barındırıyor. Elbette ki bu tartışmalar komisyonun nasıl bir yol alınacağını da gösteriyor. Bu yönüyle baktığımızda komisyonun 1 Ekim'den sonra yasa teklifleri oluşturması ya da çözüme dair bir perspektif sunması önemli. Bu dinleme yöntemi biraz süreci uzatan bir durum haline gelmeye başladı.”

Halide Türkoğlu, gerçek bir çözüm için somut adımlara ihtiyaç olduğunu söyledi ve uyardı: “Elbette ki dinlemek önemli ama bu sürecin asıl muhatabını dinlemeden yol alınacağını düşünüyorlarsa eğer, bu komisyon gerçekten Kürt sorununun demokratik çözümünde tekerrürden başka bir yol alamaz.”

‘Kadınlar Meclis’e görevini hatırlatacak’

1 Ekim'de kadınların Amed’den Ankara’ya doğru başlatacağı yürüyüşün, süreç açısından da önemli olduğunu vurgulayan Halide Türkoğlu, “Sayın Öcalan'ın hem ‘umut hakkını’ temel gündem haline getiren ama aynı zamanda Sayın Öcalan'ın özgürlüğünü kendi özgürlüğü olarak gören o iradenin sesi olmak açısından kıymetli bir yürüyüş. Ülkenin demokratikleşme meselesi dediğimizde kayyum siyasetinin son bulması, seçilmişlerin kendi görevlerine geri dönebilmesi, ana dil hakkının tanınması gibi taleplerle biz kadınlar üzerimize düşen rolü yerine getirmek istiyoruz” şeklinde konuştu.

7 günlük yürüyüşün ardından 7 Ekim'de kadınların Meclis’te bu taleplerini ifade edeceklerini söyleyen Halide Türkoğlu, yürüyüşün Ankara’da Meclis’e görevini hatırlatma amacı da taşıdığını kaydetti.

‘Biz kadınlar barışa çok samimi bakıyoruz’

Halide Türkoğlu, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Sürecin hukuki boyutunu konuşmamız gerekiyor. Umut hakkının konuşulması gerekiyor, komisyon İmralı'yla temas etmeli. Bunlar daha demokratik bir süreç açısından çok kıymetli. Biz kadınlar barışa çok samimi bakıyoruz. Bu süreci gerçekten inanarak yürütüyoruz. Devlet aklından, emperyalist güçlerin kendi reçetesine göre sunduğu çözümlerden azade bu soruna bakıyoruz. Hem Kürt kadınlar olarak hem de Türkiye'de barış mücadelesini yürüten kadınlar olarak herkese görevlerini hatırlatıyoruz. Nereden başlanılması gerektiğini, nasıl yol alınması gerektiğini söylüyoruz. Çünkü bu komisyon çok da kadınları dahil eden bir komisyon olmadı. Kadın hareketlerini, kadın örgütlerini dinleyen bir komisyon olmadı. Bizler bu gibi yürüyüşlerle, eylemlerle kadınların ne istediğini ve demokratik çözümün, kadınların barışının nasıl ele alınması gerektiğini tüm kamuoyunun gündemi haline getireceğiz.”

‘Süreci siyasi parti ve iktidarın tekelinden çıkarmak gerekiyor’

Barış süreçlerinde her kesime önemli sorumlulukların düştüğünü vurgulayan Halide Türkoğlu, “Bu sadece kadınların yapması gereken ya da kadınların kendi inandıkları gelecek tahayyülü ile ilgili bir şey değil” dedi.

Halide Türkoğlu, konuşmasını şöyle tamamladı: “Artık bu savaşa son vermek gerekiyor. Kürt sorununun demokratik çözümüne yaklaşım aynı zamanda kadınlara yaklaşımdır, doğaya yaklaşımdır, gençlere yaklaşımdır, halklara ve inançlara yönelik yaklaşımdır. Demokratik bir cumhuriyet için mücadele etmek zorundayız. Bunun mücadelesini yürütebilmek için de herkesin burada rol alması gerekiyor. Bu meseleyi siyasi partilerin, iktidarın tekelinden çıkarmak gerekiyor.”