Tutuklu gazetecilerin yakınları: Dayanışma çoğaltılmalı

Gazetecilere yönelik baskılar yargı eliyle devam ederken, tutuklu gazetecilerin yakınları sansür yasasına da dikkat çekerek, artan baskılar karşısında dayanışmanın ve sahiplenmenin daha da çoğaltılması gerektiğini söyledi.

MEDİNE MAMEDOĞLU

Amed – Türkiye’de son dönemde gazetecilere dönük baskı ve gözaltı operasyonları hız kesmeden devam ediyor. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında dün sabah saatlerinde 9 kentte yapılan ev baskınlarında, Mezopotamya Ajansı (MA) Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever, MA muhabirleri Deniz Nazlım, Selman Güzelyüz, Zemo Ağgöz, Berivan Altan, Hakan Yalçın, Emrullah Acar ve Ceylan Şahinli  ile JINNEWS muhabirleri Habibe Eren ve Öznur Değer, gazeteci Mehmet Günhan, polis işkencesiyle gözaltına alındı. Ankara Emniyeti’nden yapılan açıklamada, gazetecilerin yaptıkları haberler nedeniyle gözaltına alındıkları belirtildi.

Dosyaya gizlilik kararı getirildi

Gazetecilerin gözaltına alınmasının ardından dosyaya gizlilik kararı getiren savcılık, “Soruşturma içeriğinin öğrenilmesi halinde soruşturmanın amacının tehlikeye düşebileceği değerlendirmekle” gerekçesini öne sürdü. Savcılık, “suçun vasıf ve mahiyeti” iddiasıyla 24 saat avukat görüşme yasağı da getirdi. Savcılık, 12 gazetecinin gözaltı süresini de bir gün uzattı. Öte yandan İstanbul’da gözaltına alınan MA Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever ile Van’da gözaltına alınan MA muhabiri Hakan Yalçın’ın Ankara’ya getirildiği öğrenildi.

Türkiye cezaevlerinde 80 gazeteci var

Sansür yasasının da geçtiğimiz hafta kabul edildiği Türkiye’de, dün JINNEWS muhabiri Derya Ren’in de tutuklanmasıyla birlikte cezaevlerindeki gazeteci sayısı 80’e yükseldi. 8 Haziran’da da gözaltına alınan 16 gazeteci hakkında tutuklama kararı verilmişti. Dört aydır cezaevinde olmalarına rağmen haklarında henüz bir iddianame hazırlanmış hazırlanmazken, gazeteciler cezaevinde birçok hak ihlaline maruz bırakılıyor.

Konuya dair görüştüğümüz tutuklu gazetecilerin yakınları, özgür basına dönük gözaltı ve tutuklama furyasına dair gazeteciliğe sahip çıkma çağrısında bulundu. Gazetecilerin aradan geçen zamana rağmen neyle suçlandıklarını bilmediklerini belirten kadınlar, yaşanan sürecin baştan sona hukuksuzlukla yürütüldüğüne dikkat çekti. 

'O iddianameye koyabilecekleri bir delil yok'

Tutuklu kameraman Ramazan Geçiken’in eşi gazeteci Beritan Elyakut, gazetecilik yapan 16 kişinin somut bir delil olmadan dört aydır cezaevinde tutulduğuna dikkat çekerek, “Baktığımızda iddianamenin neden hazırlanmadığını çok iyi görebiliyoruz. Gazeteciler hakkında herhangi bir suç delili teşkil edecek bir şey bulamadılar. O iddianameye koyabilecekleri bir delil yok. Bu olmadığı için de bu arkadaşlarımızı olabildiğince geç mahkeme karşısına çıkarmak istiyorlar” şeklinde konuştu.

'Gazetecilere tekmil dayatması yapılıyor'

Gazetecilerin tutuklandıkları günden bu yana cezaevinde de sık sık hak ihlalleri ile karşı karşıya kaldıklarına değinen Beritan Elyakut, gazetecilerin basın ve yayın organlarına ulaşamadığını, mektuplarının da uzun bir aradan sonra kendilerine verildiğini ifade etti. Beritan Elyakut, yaşanan ihlallere dair şunları söyledi: “Orada bulunan tutuklular da yoğun bir baskı altında. Cezaevinde her hafta 10 dakika süren bir telefon görüşmesi var. Bu telefon görüşmelerinde hem tutsaklar hem de bizler için ad ve soyadı dayatması yapılıyor. Bu dayatmanın başta ne olduğunu anlayamadık. Cezaevi bu uygulaması ile aileler ve tutsaklara tekmil dayatmasında bulunuyor. Ancak hem gazeteciler hem de diğer tutsaklar bu durumu kabul etmiyor. Etmedikleri için de telefon görüşüne çıkmama gibi durumları da var.”

'Gazeteciler yazmaya devam edecek'

Baskılar karşısında gazetecilerin yazmaya devam edeceklerini vurgulayan Beritan Elyakut, “Hiçbir delil elde edilmeden yaşanan bu süreçte gazetecilere ‘siz gerçekleri yazmayacaksınız, yazarsanız sonuç bu olur’ şeklinde bir mesaj verilmek istendi. Ancak biz bunu çok net biliyoruz, bu tutuklamadan önce de gazeteciler büyük baskılara, saldırılara maruz kaldı. Bizler bu baskılara karşı yazmaya devam ettik. Bundan sonraki süreçte de bizler gazeteciler olarak bu baskılara karşı tutuklanan arkadaşlarımızın yarım bıraktığı işi yapmayı sürdüreceğiz” mesajını verdi.

'Gazetecilerin savunma hakları engelleniyor'

Konuya dair görüştüğümüz gazeteci Güler Can Doğuhan ise eşi Suat Doğuhan’ın da 16 gazeteci ile birlikte dört aydır tutuklu bulunduğunu belirtti. Gazetecilerin 16 Haziran’dan bu yana hem hukuki hem de basın özgürlüğü açısından birçok hak ihlali ile karşı karşıya kaldıklarını ifade eden Güler Can Doğuhan, bu süre zarfında yaşananları şu sözlerle özetledi: “İlk günden beri gazetecilerin neyle suçlandıklarını merak ediyoruz. Gazeteciler neyle suçlandıklarını bilmedikleri için herhangi bir yargılama durumunda da savunma veremeyecekleri için ilk başta savunma hakları engelleniyor. Avukatlar gözaltı sürecinde de hiçbir şekilde bilgi alamadılar. Yine dört aydır iddianame yok diyoruz ama gözaltıların yaşandığı gün bazı medya organlarında haberler servis edildi. Bu haberlerde tırnak içerisinde neyle suçlandıkları anlatıyordu ancak buna rağmen aradan geçen zamanda halen bir iddianame hazırlanmış değil. Gazeteciler bu yönlü bir hukuksuzlukla karşı karşıya.”

'Dayanışmanın artması gerek'

16 gazetecinin bir gecede tutuklanmasıyla basın özgürlüğünün yok edildiğine dikkat çeken Güler Can Doğuhan, kabul edilen sansür yasası ile birlikte gazetecilerin üzerindeki bu baskının daha da artacağına işaret etti. Artan baskılar karşısında dayanışma ve sahiplenmenin çoğalması noktasında çağrı yapan Güler Can Doğuhan, “O dönem 16 gazeteci tutuklandığında ses çıkaran, dayanışma içerisinde olan basın meslek örgütleri oldu. Ancak bu dayanışmanın daha da artması gerekiyor çünkü giderek artan bir baskı iklimi ile karşı karşıyız. Sansür yasası da bunun en açık göstergelerinden biri.  Buna karşı daha çok ses çıkarmak gerekiyor. Yoksa basının özgür olmadığı bir ülkenin geleceğinin çok da parlak olmadığı açık. Basın ve ifade özgürlüğü demokrasinin olmazsa olmazlarından. Bunun için de daha fazla mücadele etmek gerekiyor” dedi.