Tülay Hatimoğulları: Çöküşten çıkış 3’üncü yol siyaseti ile mümkün
Grup toplantısında yeni anayasa tartışmalarına değinen DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Anayasa tartışmasının olduğu yerde kayyım tartışması yapılır mı?” diye sordu ve anayasanın en geniş kesimlerle konuşulmasına ihtiyaç olduğunu söyledi.
Haber Merkezi- Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin haftalık grup toplantısında konuştu.
Gündemdeki başlıkları değerlendiren Tülay Hatimoğulları, konuşmasına idam edilmelerinin üzerinden 52 yıl geçen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı anarak başladı. Dersim Katliamı’na da değinen Tülay Hatimoğulları, “Dersim başta olmak üzere insanlığa karşı gerçekleştirilmiş tüm katliamlarla yüzleşilmelidir. Bu çatı altında hakikatleri araştırma, yüzleşme komisyonları oluşturulmalıdır. Dersim halkından özür dilenmelidir” dedi.
Tülay Hatimoğulları, Hıdırellez ve Paskalya Bayramı kutladığı konuşmasında ayrıca birinci lige çıkan Amedspor’a da başarı dileklerini iletti. Konuşmasında inançların özgür biçimde yaşandığı bir coğrafya için mücadele ettiklerini dile getiren Tülay Hatimoğulları, “Bir an şu son 10 günü düşünerek gözlerimizi kapatıp şu hayali kurabiliriz. Ezanın, çanın, hazanın ve buhur tütsüsünün birbirine karıştığı bir coğrafyada bizler huzur içinde her birimiz kendi rengiyle ötekinin ötekine karışmadığı, insanların birbirlerini inançlarından ve dillerinden dolayı yargılamadığı ve bunun sorun olmadığını bilerek bu hayali yaşamak güzel değil midir? İşte bu hayali gerçekleştirmek zor değil diyoruz DEM Parti olarak” dedi.
‘Türkiye ciddi bir çöküş yaşıyor’
Türkiye’de varolan ekonomik krizin boyutlarına dikkati çeken Tülay Hatimoğulları, şunları ifade etti:
“Türkiye ekonomik, siyasal ve toplumsal olarak çok ciddi bir çöküş yaşıyor. Ekonomik çöküşün diğer adı dışa bağımlılıktır. Bir zamanlar etin, sütün, samanın merkezi olarak bilinen Türkiye AKP’nin politikaları nedeniyle ithalata bağımlı bir ülke haline gelmiştir. Amaç yerli üreticiyi tasfiye etmektir. Bunlar her seferinde kendine yerli ve milli diyor ya, bakın Türkiye geçmiş dönemde tarım ürünlerinde, sebze, meyve ihracatında dünyada ilk 9’da yer alırken şimdi ise domatesi, buğdayı ithal eden bir ülke pozisyonuna düştük.
Şimdi enflasyon aldı başını gidiyor. Ekonomik çöküşten en çok yoksullar ve asgari ücretle çalışanlar olumsuz olarak etkileniyor. Enflasyon dizginlememektedir. Sadece son 4 ayda 17 bin lira olan asgari ücretin alımı 2 bin 700 lira düşerek 14 bin 300 liraya inmiş durumdadır. Bakın 2 ay sonra biz burada bu kürsüden konuşurken bu rakamların bin lira, iki bin lira daha düşeceğini tahmin ediyoruz. Çünkü enflasyon almış başını gidiyor.
‘Asgari ücrete bu dönem zam yapmayacağız’ diyorlar Temmuz ayı için ve asgari ücrete zaten zam yapsalar da hayat o kadar hızlı pahalanıyor, tükettiğimiz her şey gıdalar o kadar hızlı pahalanıyor ki asgari ücret bunun karşısında pula dönüşmüş oluyor. Ortada gerçek bir asgari ücret falan yok. Apaçık bir kölelik ücreti, bir sefalet ücreti söz konusu. Hep birlikte yokluğa karşı direnecek mücadele edeceğiz ülke kaynaklarının soyulmasına hep birlikte dur diyeceğiz. Ekmek kavgası bizim kavgamızdır, değerli emekçilerle birlikte ekmek kavgasını vereceğiz.”
‘Çare daha çok örgütlenmek’
İktidarın yaşadığı lükse işaret eden Tülay Hatimoğulları, “Bunlar Harun diye yola çıktılar ama Karun oldular. İşçinin emekçinin emeklinin yoksulun boğazından çalarak sermayedarın yandaşın cebine koydukları her kuruş para onlara haram olsun zehir zıkkım olsun” derken 1 Mayıs’ta hakları için alanlarda olan emekçilerin yaşadıklarını anlattı. Tülay Hatimoğulları, “Bu zamma, zulme, insanlık dışı yaşama bizler mecbur değiliz. Üreten siz, yaratan siz, aç kalan siz. Böyle bir adaletsiz denklem olmaz, olamaz. Halkın adaleti sizlerden bunun hesabını soracaktır. Değerli arkadaşlar, değerli canlar, ekranları başında bizleri izleyen değerli halkımız, inanın tek çare birlikte mücadele etmek, daha çok örgütlenmek, daha çok kolları sıvamak, daha çok elimizi taşın altına sokmak” diye konuştu.
Karar duruşmasına çağrı
Ülkede yargının geldiği nokta hakkında değerlendirmede bulunan Tülay Hatimoğulları, konuşmasına şu sözlerle devam etti:
“AİHM kararlarına göre Gezi Davası tutukluları Osman Kavala ve arkadaşları serbest bırakılmalıdır. Önceki dava içinde şimdi söyleyeceğim şey geçerlidir. Türkiye’nin kendi anayasası gerçek anlamda uygulanıyor olsaydı şu anda Kobanê kumpas davasından tutuklu bulunan bütün arkadaşlarımız serbest bırakılmalıydı. 16 Mayıs’a bırakıldı. Kobanê kumpas davasının karar duruşması. Kobanê kumpas davası adı üstünde bir kumpas davasıdır. HDP’nin attığı bir twit üzerinden onlarca arkadaşımız başta Eş Başkanlarımız yöneticilerimiz seçilmişlerimiz olmak üzere onlarca arkadaşımız haksız ve hukuksuz bir şekilde halen tutukludur.
Sevgili Gültan Kışanak en çarpıcı ve bariz örnek. Tutuk süresi bittiği halde üzerinden neredeyse bir yıl geçmiş olmasına rağmen hala tutuklu. Bu da yargının keyfiyetini ve taraf tuttuğunu bir kez daha bizlere göstermektedir. Bizler buradan 16 Mayıs’ta Sincan’da görülecek olan karar duruşmasına tüm kesimleri davet ediyoruz. Bu bir tarihi karar olacaktır. Bu tarihi karara hep birlikte tanıklık etmek istiyoruz. Gezi ve Kobanê davası yargının turnusol kâğıdı olacaktır.”
‘Anayasa tartışması sorunların üzerini örtmemeli’
Yeni anayasa çalışmaları kapsamında Meclis Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş’un ziyaretini de hatırlatan Tülay Hatimoğulları,”Elbette biz DEM Parti olarak şunun gayet net farkındayız. Türkiye'nin demokratik bir anayasaya ihtiyacı var. 12 Eylül’den kalma askeri cunta anayasasının bu topraklara cevap olamayacağını, böyle bir otoriter ve baskıcı rejimin ürünü olan anayasanın ülkeyi demokratikleştirmeyeceğini hepimiz gayet net biliyoruz. Fakat şunun altını çizmek isteriz; Türkiye’nin çok acil gündemleri var. Özellikle açlık yoksulluk işsizlik, özgürlük… Bu kadar özgürlük düşmanı bir atmosfer var. Böyle bir atmosferde anayasa tartışmanın bütün bu sorunların üzerini örtmemesi gerekiyor. Bizler DEM Parti olarak bugüne kadar müzakere ve diyalog partisi olarak çağrılarımızın sorunların çözülmesi gerekiyor. Biraz önce sorunlarımızı saydım biraz daha ekleyeyim. Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi dahil bahsini ettiğimiz bütün bu sorunların elbette bir demokratik anayasa yapım sürecinde çözüme kavuşturulabileceğini gayet iyi biliyoruz” şeklinde konuştu.
DEM Parti komisyonlarında çalışıyor
Anayasa yapım süreci ile ilgili parti olarak komisyonlarını da kurduklarının bilgisini paylaşan Tülay Hatimoğulları, “Bu çalışmaları yaparken özellikle anayasanın en geniş toplumsal mutabakat metni olduğu için Türkiye’de bulunan bütün demokrasi güçleriyle emek ve meslek örgütleriyle kadın hareketleri gençlik hareketiyle doğa ve ekoloji hareketleriyle Kürt özgürlük hareketiyle ve alevi hareketiyle aynı bu ülkede yaşayan bütün farklı inançlardan ve kimliklerden kesimlerle böyle bir geniş yelpazede tabana yayılmış bir demokratik anayasa tartışmasına ihtiyaç vardır. Biz DEM Parti olarak çalışmalarımızı bu çerçevede devam ettireceğiz” dedi.
‘İrademizin gasp edilmesine izin vermeyeceğiz’
Yerel seçimlerin ardından kayyım tartışmalarının sık sık gündeme gelmesi ile ilgili olarak da Tülay Hatimoğulları, “Anayasa tartışmasının olduğu yerde kayyım tartışması yapılır mı?” diye sordu ve “Hem Anayasa yapacağım diyeceksin hem de halkın en önemli hakkı ve kazanımı olan ve Türkiye’nin erken dönemde elde etmiş olduğu seçme ve seçilme hakkını elinden alamazsın. DEM Parti yerel yönetimlerde ortaya bir seçim başarısı koymuştur. Kayyım olan bütün yerlerden kayyımdan geri almıştır belediyeleri, üzerine yeni belediye eklemiştir. Ben buradan bu çalışmaları yürüten değerli halklarımıza, parti emektarlarımıza bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum. Şunu bilsinler ki Van’da nasıl irademizi gasp etmelerine izin vermediysek bundan sonra da irademizi hiçbir yerde gasp etmelerine izin vermeyeceğiz” dedi.
‘Bu çöküşten çıkış 3’üncü yol siyaseti ile mümkündür’
Tülay Hatimoğulları, son olarak şunları dile getirdi:
“Ülkeyi bu çöküşten kurtarmanın mümkün olduğunu hepimiz biliyoruz. Biz DEM Parti olarak bu çöküşten kurtulmak için aday olduğumuzu, bu konuda hazır olduğumuzun altını çiziyorum. Demokratik bir cumhuriyeti hep birlikte inşa edebiliriz. Bizler bu ülkede yaşayan farklı halklar ve inançlardan insanlarla, işçilerle, emekçilerle, köylülerle, kadınlarla, gençlerle, engellilerle, ezilenlerle ve sömürülenlerle siyasi ve toplumsal bütün güçlerle elbette bu çöküşten çıkabiliriz.
Bu çöküşten çıkış ortak mücadeleyle mümkündür. 3’üncü yol siyaseti ile mümkündür. 3’üncü yol siyasetini en geniş yelpazede bahsini ettiğim bütün siyasal ve toplumsal dinamiklerle birlikte örmek mümkündür. Toplumu bir radikal demokrasi paradigmasıyla inşa edebiliriz. Demokratik Cumhuriyeti hep birlikte inşa edebiliriz. Ve şundan emin olalım ki bu çöküşten çıkışın yolu budur.”