Tişrîn Barajı direnişinin birinci yılı: Devrimci ruh tüm engellerden daha güçlüydü

Tişrîn Barajı direnişini anlatan gazeteci Ciwana Cuma, “Saldırılara rağmen devrimci ruh tüm engellerden daha güçlüydü. Direniş, halkın tamamını bir araya getiren insani ve siyasi bir destana dönüştü ve hiçbir dış güç bu iradeyi kıramadı” dedi.

ASMA MUHAMEMED

Qamişlo - Tişrîn Barajı Direnişi, 9 Aralık 2024’te başlayıp aylarca süren ve Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşanan çatışmalar bağlamında ortaya çıkan geniş katılımlı bir sivil direniş hareketi olarak tanımlanır. Binlerce kişinin baraj çevresinde sürekli nöbet tutması, Tişrîn Barajı’nı bu dönemde bir direniş sembolüne dönüştürdü. Bu süreçte toplumun farklı kesimleri arasında güçlü bir dayanışma oluştu. Kadınlar, medya çalışanları ve siviller, yoğun saldırı koşullarına rağmen barajı koruma çabasına katkı sundu. Bölgedeki bombardımanlar sonucu sivillerin ve gazetecilerin hayatını kaybetmesi, bu dönemi kolektif hafızada derin bir iz bırakan bir zaman dilimi haline getirdi.

Bir dönüm noktası

Direniş, bölgenin tarihinde stratejik bir dönüm noktası olarak görüldü. Baraj çevresindeki nöbetler, çatışmaların yoğunlaştığı ve Türk devleti ile çetelerinin stratejik noktaları ele geçirmeye çalıştığı bir dönemde başladı. Buna karşılık yerel halk, hedef haline gelmeyi reddederek kadın, erkek, yaşlı ve çocuk demeden ortak bir duruş sergiledi ve adeta insan zinciri oluşturarak baraj çevresinde kesintisiz bir koruma hattı yarattı. Bu süreçte yalnızca siviller değil, kadın gazeteciler de önemli bir rol oynadı. Tehlike altındaki bölgelerde kameralarını taşıyarak yaşanan olayları belgelediler, sahadaki bilgi kirliliğini gidermeye ve yaşananları dünyaya aktarmaya çalıştılar. Sonuç olarak Tişrîn Barajı’ndaki direniş, hem bölgedeki toplumsal dayanışmanın bir göstergesi hem de çatışmaların yoğunlaştığı dönemde halkın sergilediği kararlılığın önemli bir örneği olarak hatırlanmaktadır.

‘Bir halkın iradesinin gerçek sınavı’

Ronahi TV muhabiri Ciwana Cuma, baraj çevresindeki gelişmeleri gün gün takip eden isimlerden biri olarak, Tişrîn Barajı direnişini Kuzey ve Doğu Suriye’nin yaşadığı en önemli dönüm noktalarından biri olarak nitelendiriyor. Ciwana Cuma, “Bu sadece askeri bir çatışma değildi, ne kadar tehlikeli olursa olsun fırtınanın karşısında durmayı seçen bir halkın iradesinin gerçek sınavıydı. O günlerde işçiler, çiftçiler, kadınlar, çocuklar ve yaşlılar bir araya gelerek, özgürlüğün bir slogan değil, toprağa, hafızaya ve onura kök salan günlük bir eylem olduğunu gösterdiler” dedi.

‘Tişrîn Barajı stratejik bir merkezdi’

Tişrîn Barajı direnişinin birinci yıldönümüne girdiğini kaydeden Ciwana Cuma, bu sürecin bölgenin tarihindeki en belirleyici dönüm noktalarından biri olduğunu vurguladı. Joanna Juma, “Bu dönem, halkın tüm bileşenleriyle ortaya koyduğu iradenin, silahlardan daha güçlü olduğunu gösterdi. Birleşik halk bilinci, Türk işgalinin toplum üzerinde düşünce, siyaset ve medya alanlarında uygulamaya çalıştığı özel savaş yöntemlerinden daha etkili olduğunu kanıtladı. Tişrîn Barajı yalnızca coğrafi bir nokta değil, aynı zamanda, bölge halkının iradesini kuşatmayı, istikrarı zayıflatmayı ve özerklik projesinin temel dinamiklerine coğrafi ve siyasi açıdan darbe indirmeyi hedefleyen saldırıların odaklandığı stratejik bir merkezdi” ifadelerinde bulundu.

Bu sürecin tanıklarından biri olduğunu söyleyen Ciwana Cuma, “Saldırılara rağmen ilerleyen, soğuğa, yorgunluğa ve tehlikeye rağmen savunmada duran yüzler gördüm. Hepsi, tek bir ağızdan, bu toprağın yalnızca bir yer değil, aynı zamanda onur, tarih, hafıza ve kimlik olduğunu haykırıyordu” diye ekledi.

‘Halk direnişiyle saldırılara karşı durdular’

Suriye rejiminin yıkılması ardından Minbic ve Til Rıfat şehirlerine yönelik saldırıları da hatırlatan Ciwana Cuma, sözlerine şöyle devam etti:

“Bölge sakinleri, toplumsal dokuyu kırmak ve siviller arasında terör yaymak amacıyla, özerk yönetim bölgelerine doğru yaygın bir şekilde zorla göç ettirildi. Ancak halk kolay hedef olmayı reddetti ve bölgelerine yapılacak herhangi bir saldırının güçlü bir halk direnişiyle karşılanacağını teyit ederek dimdik durdu. Türk devletinin kafa karışıklığı yaratmak, toplumsal uyumu bozmak, söylentiler yaymak ve bölgelerin düşeceği ya da barajın kontrolünün ele geçirildiği yönündeki yanlış anlatıları desteklemek için geniş kapsamlı bir dezenformasyon kampanyası yürüttü. Ancak tüm bu girişimler, gerçeği gizleme çabalarına karşı ilk savunma hattımız olan Kuzey ve Doğu Suriye medyasının güçlü direnişiyle karşılaştı. O günlerde sözlerimiz birer kalkan, görüntülerimiz birer kanıt, haberlerimiz ise bölgemizdeki demokratik projeyi hedef alan en büyük karalama kampanyasına karşı en etkili aracımız haline geldi.”

‘Kadın gazeteciler silah gibi kameralarını taşıdılar’

Kadınların hem askeri cephelerde hem de medyanın merkezinde direnişin temel unsurlarından biri olduğunu vurgulayan Ciwana Cuma, “Kadın gazeteciler, tıpkı kadın savaşçıların silahlarını taşıdığı gibi kameralarını taşıdı, tehlikeyle yüzleşti ve baraj ile çevredeki köylere yönelik saldırıların boyutunu ortaya çıkarmak, yaşanan ihlalleri belgelemek için ön saflara ilerledi. Kadın gazeteciler, farkındalık yaratan, anlatıyı taşıyan ve ne uçakların ne de füzelerin kırabileceği bir azmin simgesi oldu. Ben de hafızama kazınacak anlara tanık oldum. İşgalci saldırıları nedeniyle yollar kapandığında, erkekler ve kadınlar yağmur ve soğuk altında yürüyerek baraja doğru ilerliyor, saldırı girişimlerine karşı insan bariyeri oluşturuyorlardı. Sarsılmaz bir kararlılıkla ‘İrademiz ölümden daha büyük’ diye haykırıyorlardı. Sürekli bombardımana rağmen devrimci ruh tüm engellerden daha güçlüydü. Direniş, halkın tamamını bir araya getiren insani ve siyasi bir destana dönüştü ve hiçbir dış güç bu iradeyi kıramadı” sözlerine dikkat çekti.

‘Siviller hedef alındı’

Türk devletinin işgal saldırılarıyla uluslararası yasaları açıkça ihlal ederek ambulansları ve sağlık personellerini hedef aldığını belirten Ciwana Cuma, şunları söyledi:

“Yaralıları kurtarmaya giden doktorlar hedef alındı, birçoğu yaralandı, bazıları ise şehit oldu. İnsani bir felaket yaratma girişiminin açık bir örneği olarak konvoylar da hedef alındı. Buna rağmen halk son ana kadar direnmeyi seçti ve baraj ile bölgenin savunmasını tüm risklerin üzerinde tuttu. Şehitler, mücadele ve direnişin en önemli sayfalarını yazdı, bunların başında hakikat ve özgürlük uğruna canlarını veren Cihan Bilgin, Nazım Daştan ve Egid Roj geliyor. Onlar ölümsüz semboller haline geldi. Biz gazeteciler de şahsen aldığım doğrudan ölüm tehditlerine rağmen bir adım bile geri çekilmedik.”

‘Bu kadınların devrimiydi’

Bu büyük destanın birinci yıldönümü yaklaşırken, Ciwana Cuma, Tişrîn Barajı direnişinin Kuzey ve Doğu Suriye’deki siyasi ve toplumsal bilinci yeniden şekillendiren stratejik bir dönüm noktası olduğunu vurguladı. Ciwana Cuma, sözlerinin devamında, “Bu bir irade devrimi, bir halk devrimi ve seslerinin adaletsizliğin temellerini sarsmaya muktedir olduğunu kanıtlayan kadınların devrimidir” dedi.

Kadınların bu direnişte gerçek bir odak noktası olduğunu vurgulayan Ciwana Cuma, “Kadınlar destek meydanlarını ateşlediler, seslerini yükselttiler ve savunmanın ön saflarında yer alarak güçlü bir iradenin yenilmez olduğunun canlı bir örneğini gösterdiler. Toplumun gücünün dayanışma ve birliğinde yattığını, kadınların katılımının ise sadece destek vermek değil, başarılı bir direniş projesinin omurgası olduğunu ortaya koydular. O şanlı günlerin anısını hatırlıyor ve şehitlerin anısına, yürüdükleri yolun kesilmeyeceğine dair sözümüzü yineliyoruz. Halkın sesi, annelerin sesi, direnişin sesi ve azim ile onurun sembolü haline gelen Tişrîn Barajı’nın sesi olmaya devam edeceğiz. Her tehdide karşı duracağız ve işgalin yok etmeye çalıştığı bu demokratik projeyi ve gerçeği savunmayı sürdüreceğiz” diye kaydetti.

Ciwana Cuma sözlerinin sonunda şunları dile getirdi:

“Direnişe katılan herkesi, bu toprakları kanlarıyla koruyan kadın ve erkek savaşçıları, tehlikelere rağmen gerçeğin meşalesini taşıyan tüm gazetecileri ve bölgenin tüm kadınlarını selamlıyorum. Bu destan yalnızca bir anı değil, tüm nesiller için bir derstir. İnsanlar birleştiğinde hak her zaman galip gelir. Özgür irade, herhangi bir işgal gücünden veya süregelen adaletsizlikten daha güçlüdür.”