‘Soykırımları unutmamak ve unutturmamak için mücadele etmeliyiz’

Hesekê’de yaşayan Garînê Harotiyan, Ermeni halkının yaşadığı soykırımı dinleyerek büyüdüğünü ve yaşananların unutulmaması için mücadele etmenin önemli olduğunu dile getirdi.

SORGUL ŞÊXO

Hesekê – Osmanlı, 1’inci Dünya Savaşı’nda Ermeni halkını katletmeye yönelik bir politika izledi. 1915 ilkbaharında başlayan soykırım ve tehcir 1916 yılının sonbaharına kadar devam etti. Yaşanan tehcir sırasında net rakam bilinmemekle birlikte bir buçuk milyona yakın Ermeni’nin katledildiği düşünülüyor. Bu zamana kadar tehcir ve soykırımın tanınması, yaşanan sürece dair belgelerin kamuoyuna açıklanması gibi somut hiçbir adım atılmadı. Ermeni halkı yaşadığı tehcir ve soykırımı büyük suç anlamına gelen ‘Medz Yeghern’ ve tufan anlamında ‘Aghet’ olarak tanımlamaktadırlar.

Kuzey ve Doğu Suriye’nin Cizir Kantonu’na bağlı Hesekê kentinde 1968 yılında dünyaya gelen Garînê Harotiyan, 2 çocuğu evlendikten ve eşini de kaybettikten sonra Müslüman bir arkadaşı ile yaşamaya başlar. Kültür ve inanç, dil farklılığına rağmen kadın sevgisi ile oluşturdukları yaşam ile dayanışmanın da güzel bir örneği oluyorlar. Ermeni Toplumu Meclisi’nde çalışan Garînê, gençlere öğretmenlik yapıyor. Garînê, birkaç yıl evvel öğrendiği anadilini gençlere de öğretiyor. Garînê, anne ve babasından soykırım ve tehcir sırasında yaşananları dinleyerek büyüdü.

‘Örgüsü ile askeri boğuyor’

Annesi ve babasının Kuzey Kürdistan’ın Maraş kentinden olduğunu söyleyen Garînê Harotiyan, “Tehcir sürecinde yaşananları dinleyerek büyüdüm. 8 yaşındaydım o yıllarda neler yaşandığını Osmanlı’nın bize neler yaptığını anlatıyordu annem ve babam” diyor ve büyükannesine ait bir anı ile devam ediyor konuşmasına;

“O dönem köyde sadece ninem ve dedem kalıyorlar, ninem 8 aylık hamile. Dedemle Osmanlı askerlerinden kaçıyorlar, kanalizasyon kanalından geçiyorlar 3 gün aç susuz saklanıyorlar. Bir Osmanlı askeri onları görüyor ve onlara yaklaşıyor. Ninemin saçları çok uzun olduğu için hep örüyordu. Asker bunların üzerine atlayınca ninem örüğü ile askeri boğuyor. Böylece kurtuluyorlar. Halep’e geliyorlar. Burada vefat ediyorlar.”

‘Unutulmuyor, acı unutulmuyor ve unutmamalıyız’

Osmanlı döneminde Ermeni halkının çok acı yaşadığını söyleyen Garînê Harotiyan, Ermeni kadınlarının o süreçte de büyük direndiğini anlattı. Garînê Harotiyan, “Kadınlar kaçırılmış, hamilelerin karınları deşilmiş. Kimi kadınlar askerlerin eline düşmemek için intihar etmiş. Onlara göre Ermeniler kafirdir. Kadın, çocuk, genç demeden katliamdan geçirdiler. Bir buçuk milyon Ermeni’nin katledildiği söylense de bu sadece kayıtlara geçendir. Zorla göçerttikleri ve göç yollarında ölenler de var. Kimse anne, baba ve kardeşlerinin nerede kaldığını bilmiyor, herkesi perişan ettiler. Yolda yaşamını yitirenlerin cenazesini Hesekê’deki Mergeda Mezarlığı’na defnediyorlar. Bazen ayak, kafatası, bazen de diş getirirlerdi, kime ait olduğunu, yaşını, cinsiyetini bilmeden her birini bir yere gömerlerdi. Yaramız kabuk tutmadığı, kurumadığı ve hala kanadığı için oraya gitmeye, orayı görmeye hala yüreğim elvermiyor. Unutulmuyor, acı unutulmuyor ve unutmamalıyız.”

Êzîdî halkı ile Ermeni halkının acıları aynı

Êzîdî soykırımı ve Ermeni soykırımı aynı toprakların acıları olduğuna dikkat çeken Garînê Harotiyan, savaşın yöntemlerinin ve gücünün değişmiş olabileceğine ama soykırım ve katliamların aynı erkek- devlet zihniyetinin ürünü olduğunu vurguladı. “Kadınlar olarak katliamların unutulmaması için çok mücadele etmemiz gerekiyor” diyen Garînê Harotiyan, “Tarihimize, kültürümüze ve varlığımıza neler yapıldığını unutmuyoruz, her yıl 24 Nisan’da yeniden katliamı hatırlıyoruz” dedi.

Uluslararası yargılama çağrısı

Annesinin hayalinin Ermenistan’a gitmek olduğunu söyleyen Garînê Harotiyan, annesi için Ermenistan’ı ziyaret etmek istediğini söyledi. Garînê Harotiyan, konuşmasını şöyle sonlandırdı: “Biz Ermeni kadınlar suçluların yargılanması ve soykırımın tanınması için çağrıda bulunuyoruz.  Çünkü bu bizim hakkımız ve bir gün bunu elde edeceğiz. Bize karşı yapılan katliam günümüze kadar hep devam etmiştir. Herkesi bize yapılan soykırımdan haberdar etmek için uluslararası alanda sesimizi yükseltmeliyiz.”