Safia Manzoor: 'Jin, jiyan, azadî' direnişimize cesaret ve dayanışmayı kalıcı olarak kazandırdı
Beluc Ulusal Hareketi Başkan Yardımcısı Safia Manzoor, ‘Jin, Jiyan, Azadî Ayaklanması’ ile kadınların yeni bir toplumsal bilinç yarattığını vurgulayarak “Kadınların kurtuluşu, baskının olmadığı bir dünyanın anahtarıdır” dedi.

Haber Merkezi- İran’da 2022 yılında Jina Emini’nin başörtüsü kuralına uymadığı gerekçesiyle katledilmesi ve sonrasında gelişen protestolar özellikle kadınlar açısından bir dönüm noktası oldu. Kadınların direnişi tüm dünyanın dikkatini çekerken ruhunu ‘Jin, jiyan, azadî’ felsefesinden alan ayaklanma dört bir yana yayıldı ve destek gördü.
Ayaklanma sırasında özellikle hedef alınan Beluc kadınları birçok hak ihlaline maruz kaldı. Beluc kadınlar, gözaltına alındı, tutuklandı, sokaklarda darp edildi, işkenceye maruz kaldı ve katledildiler. Ulus-devletçi erkek egemen zihniyete karşı meydan okuyan kadınlar, İran’da kadın özgürlükçü bir yaşam iddiasını ortaya koymaktan ve mücadeleden asla vazgeçmedi.
Beluc Ulusal Hareketi Başkan Yardımcısı Safia Manzoor, ‘Jin, Jiyan, Azadî Ayaklanmasının’ yıldönümünde yaşananları ve bugün açısından kadınların mücadelesinin önemini ajansımıza değerlendirdi.
‘Ataerkil kontrolün acımasız ifadesi’
Beluc kadınların seslerinin sınırların ötesinde duyulmasının önemine değinen Safia Manzoor, direnişlerinin dünyanın en ücra köşesinde bilinmesini istediğini belirtti. “Jina Emini’nin katledilmesi, kadın bedenleri üzerindeki ataerkil ve otoriter kontrolün acımasız bir ifadesiydi” diyerek değerlendirmesine başlayan Safia Manzoor, bu katliamın tarihi isyanın başlangıcı olduğunu hatırlattı.
Safia Manzoor, “Bir Beluc aktivist olarak bunu tüm kadınların, benzer sistemlerde yaşayan tüm kadınların ortak sesi olarak görüyorum. Biz Belucistanlılar da devlet şiddetine, dini kontrole ve toplumsal baskıyla yüz yüze geliyoruz. 'Jin, Jiyan, Azadî' çığlığı sınırları aşıyor; sadece İranlı kadınlara değil, onurları için mücadele eden tüm kadınlara ait bu slogan” diye konuştu.
‘Aktif özneler olabileceğimizi gördük’
‘Jin, jiyan, azadî’ sloganının bir slogandan çok daha fazlası olduğunu ifade eden Safia Manzoor, sloganın siyasi ve kültürel bir kimlik haline geldiğine dikkat çekti. Safia Manzoor, konuşmasına şu sözlerle devam etti:
“Sloganın gücü, umut ve direnişi birleştirmesinde yatıyor. Belucistan'daki kadınlar için bu, kendimizi yalnızca kurban olarak değil, aynı zamanda aktif özneler olarak da görebileceğimiz anlamına geliyor. 21’inci yüzyıldaki Kürt kadın hareketleri bizim için bir model, örnek. Bu hareketler bize kadınların devrimleri yalnızca desteklemekle kalmayıp aynı zamanda liderlik edebileceklerini gösterdiler. Bu farkındalık, toplumsal yapıları sürdürülebilir bir şekilde dönüştürüyor.”
‘Kadınlar direnişin kahramanı oldu’
Ayaklanmanın mesajının açık ve güçlü olduğunu vurgulayan Safia Manzoor, kadınların kimliklerini kazandıklarını söyledi ve “Kadınlar kimliklerini ve seslerini geri kazanabilirler. Bu, özellikle biz Beluc kadınlar için önemli. Birçoğumuz sevdiklerimizi kaybettik; eşlerimiz, kardeşlerimiz veya çocuklarımız devlet tarafından kaçırıldı. Belucistan'daki kadınlar bu derin yaradan, direnişin kahramanları haline geldiler. Kederden siyasi eyleme geçme cesaretini gösterdiler. 'Jin, jiyan, azadî' bu değişime bir dil ve yön veriyor” diye konuştu.
Evrensel mücadele vurgusu
Bölge ve dünyanın içinde bulunduğu yapısal ve konjonktürel krizlerin aşılmasında kadınların rolüne değinen Safia Manzoor, kadınların uluslararası dayanışmasının gerekliliğine işaret etti. Safia Manzoor, “Bölgedeki ve dünyadaki yapısal ve siyasi krizlerin üstesinden gelmek için, kadınlar uluslararası dayanışmayı eskisinden daha güçlü bir şekilde inşa etmelidir. Sınırlar, etnik kökenler veya dinler tarafından bölünmemize izin vermemeliyiz. Belucistan'daki deneyim, sessizliğe isyan eden kadınların yeni bir toplumsal bilinç yarattığını gösteriyor. 'Kayıplara' ve askeri şiddete karşı mücadele sadece yerel değil, evrensel bir mücadeledir. 'Jin, jiyan, azadî,' direnişimizde cesaret, azim, dayanışma ve bağımsızlık gibi değerleri kalıcı olarak kazandırdı. Bu değerler sonraki adımların temeli olmalıdır” dedi.
‘Kadınlar özgür olduğunda halk da özgürdür’
Safia Manzoor, son olarak demokratik bir toplumla birlikte kadın özgürlüğü nasıl inşa edilebilir sorusuna şu yanıtı verdi:
“Kadınları özgürleştirmeyen bir toplum asla demokratik olamaz. Kadınların özgürlüğü tali bir mesele değil, gerçek demokrasinin özüdür. Bu nedenle, kadın mücadelesi erkek egemenliğine, devlet şiddetine ve ekonomik sömürüye karşı tavizsiz olmalıdır. Bir Beluç aktivist olarak şuna inanıyorum: Kadınlar özgür olduğunda, halk da özgürdür. Kadınların kurtuluşu, baskının olmadığı bir dünyanın anahtarıdır.”