Pexşan Ezîzî: Yüreğim Kürt, Arap, Süryani ve Ermeni çocukların gülümsemesiyle ısınıyor
Pexşan Ezîzî, kardeşiyle yaptığı bir sohbette şöyle diyor: “Herkese Pexşan’ın yüreğinin kamplarda kalan Kürt, Arap, Süryani ve Ermeni kadın ve çocukların gülümsemesiyle ısındığını söyleyin.”

Haber Merkezi- Kürt gazeteci ve aktivist Pexşan Ezîzî, 4 Ağustos 2023'te Tahran'da İran güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındı. 11 Aralık 2023'te tutuklanarak Evin Hapishanesi'ne nakledilen Pexşan Ezîzî, cezaevinden yazdığı mektuplarda, gözaltı sürecinde ağır işkenceye maruz kaldığını ve hukuki temsiliyet ile adil yargılanma hakkı gibi temel haklarından mahrum bırakıldığını anlattı.
Tahran Devrim Mahkemesi, 23 Temmuz 2024 tarihinde Pexşan Ezîzî hakkında, "İran hükümetine karşı silahlı eylemde bulunmak” suçlamasıyla idam cezası verdi. Karar, 8 Ocak 2025’te İran Yüksek Yargı Konseyi tarafından da onandı. Pexşan Ezîzî’nin avukatı Mazyar Tatayi’nin yeniden yargılama talebiyle yaptığı başvuru ise ikinci kez reddedildi.
Sevdiklerinize ölüm cezası verilmesi ne anlama geliyor biliyor musunuz?
Pexşan Ezîzî’ye verilen idam kararı, dört parça Kürdistan, Ortadoğu ve dünyanın birçok ülkesindeki kadınlar tarafından tepkiyle karşılanırken, Pexşan Ezîzî’nin kız kardeşi de yazdığı bir mektup ile duygularını anlattı. Mektubunda, “En sevdiğiniz insanların ölüm cezasına çarptırıldığını hayal etmenin ne anlama geldiğini biliyor musunuz?” diye soran kız kardeşi, bir yandan acı yaşadıklarını, öte yandan umutlarını yitirmediklerini söylüyor.
Pexşan Ezîzî’nin kız kardeşinin kaleme aldığı mektup şu şekilde:
“Bu sözleri her gün arkadaşlarımdan, tanıdıklarımdan, akrabalarımdan duyuyorum; ‘Elinden geleni yaptın, beklemen lazım, güçlü olman lazım.’ İstesem de nasıl sakinleşebilirim? Pexşan’ın adının yanına ‘idam’ kelimesinin yazıldığını görünce midem bulanıyor. Nereye baksam insanlar ona verilen cezanın ne kadar haksız olduğundan bahsediyor. Peki siz idamın ne demek olduğunu biliyor musunuz? En sevdiğiniz insanların ölüm cezasına çarptırıldığını hayal etmenin ne anlama geldiğini biliyor musunuz? Bir ailenin dağılmasının ne anlama geldiğini biliyor musunuz? Umarım hiçbir zaman bunu deneyimlemezsiniz. Ben de şimdiye kadar her idam haberini duyduğumda üzülür, kafam karışırdı. Şimdi o korkunç haberi nasıl duyduğumu ve bununla nasıl başa çıktığımı anlayamıyorum bile. ‘İdam’ sözcüğü içimdeki bir yara gibi, bitmeyen bir kabus gibi, tüm varlığımı ve hayatımın her dakikasını ele geçiriyor gibi… Bunu annemin, babamın, kardeşlerimin gözünden okuyorum ve birbirimize sözlerle anlatamadığımız ama bakışlarımızla anlattığımız acıları anlatıyoruz.
Acı ve umut aynı anda
Acı ve tabii ki umudu aynı anda yaşıyoruz. Pexşan’a evde ‘Peshi’ diyoruz. Peshi'yle tekrar buluşmayı bekliyoruz ve bunun umudunu yaşıyoruz. Peshi'nin ideallerinin temelini oluşturan aynı umut. IŞİD işgalinden etkilenen kadınlara, kızlara ve çocuklara verdiği aynı umut ve bu kabus dolu günlerde bana verdiği aynı umut. Son günlerdeki tüm karmaşamla her gün saatlerce X-Net'te onun adını arıyor ve onun hakkında paylaşımlar yapıyorum. Kafamın en karışık olduğu anda gözlerimi kapatıp o güzel sesiyle Hogir'a, Hejin'e, Ayaz'a, Kava'ya, Hozan'a ninni söylediği günleri hatırlıyorum. O küçük yaşta ninniler konusunda büyükannem kadar bilgisi vardı. Evimizin merdivenlerinin altından Hogir'ın, yeğenimin ve herkesin beşiğinin yanında oturup kitap okumasını izliyordum.
Savaş mağduru çocuklara ninniler söyledi
Pexşan, dokuz yıl Suriye'deki bir mülteci kampında çocukların bakımını üstlendi. Dünyanın savaş mağduru çocuklarıyla birlikte oturup şarkılar söyledi. Onun hiç durmadan şarkı söylemesini ve sesini dinlerken rahatlamak istiyorum. Gözlerim kapalı bir şekilde yanında oturuyor ve aynı tatlı çocuksu gülümsemesini hatırlıyorum.
Yeğenim Hogir bir gün annesine, ‘Anne neden teyzemin terörist olduğunu söylüyorlar’ diye sormuştu. Bunu teyzesine de telefonda söylemişti. Pexşan ise Hogir'a şöyle demişti: ‘Kimin ne dediği önemli değil. Ne yaptığımı biliyorum. Siz de büyük hedefleriniz için hazır ve güçlü olmalısınız ve hiçbir söz veya damga adımlarınızı yavaşlatmamalı. Sınır tanımayan bir doktor olmak, insanların acılarını ve sıkıntılarını görüp anlamak ve bunları hafifletmenin bir yolunu bulmak anlamına gelir.’ Hogir da, Sınır Tanımayan Doktorlar’dan biri olmak istiyor.
En nazik, en sabırlı, en neşeli…
Pexşan’ın incecik bedenine ve parmaklarına bakıyorum ve onu bizden yüzlerce kilometre uzağa taşıyan içsel gücü düşünüyorum. Sadece onun, kurşunların, patlamaların ve vahşetin kuşatmasından kurtulan kadınların ve çocukların acılarını ve ızdıraplarını hafifletecek bir çözüm bulma idealini ve inancını düşünüyorum. ‘Sınır tanımayan bir yardımcı’ olma isteği onu oraya çekmişti ve oradaki varlığı bunu kanıtlamıştı. Pexşan’ı herkesten iyi tanıyorum. Onu kendi çocuğum gibi tanıyorum. Ona ninni söylemedim ama kardeşlerime olduğum gibi ona da annelik yaptım. Çocuklarımdan biri, en nazik, en sabırlı, en komik, en neşeli olanıdır; ama nazik olduğu kadar, aynı zamanda inatçıdır ve idealleri konusunda ciddidir.
Bir gün Pexşan ile oturuyorduk ve göçmen kamplarına gitmek istiyordu. Pexşan’a ‘Orada ne yapacaksın?’ diye sordum.
Göç ettirilen bütün bu insanları görmedin mi?
Bize baktı ve ‘Gerçekten soruyor musun, yoksa şaka mı yapıyorsun’ dedi ve şöyle devam etti:
‘Durumu görmüyor musun? Beş bin Êzidî kızının kaçırıldığını duymadın mı? Haberlerde dağlara ve çöllere göç ettirilen bütün bu insanları görmedin mi? Bu topraklarda savaş her zaman olmuştur. Ortadoğu'nun bir yerlerinde her zaman savaş olmuştur ve insanlar evlerinden edilmiştir. Biz de onların yerinde olabilirdik. Mekânın önemi yok önemli olan insandır. Irak, Suriye, Filistin, Şengal, Halep, Gazze, Lübnan... İnsanların hayatı nerede tehlike altındaysa oraya gitmeliyiz. Savaşın ortasında mülteciler yardım almadan hayatta kalamazlar. İnsanların hayatı ile oynuyorlar oysa insan olmadan topraklar çoraklaşır.
Yaptıklarımın karşılığının idam olmadığına inanıyorum. Bir haksızlık beni senden ve evimden kilometrelerce uzağa götürdü. Orada bulunmamın boşuna olmadığına inanıyordum. Yıllar boyunca seçtiğim yolda inancımı güçlendiren tek şey, savaş mağdurlarının acılarını biraz olsun dindirmek, yaralarını biraz olsun iyileştirmek oldu. Annesiz bir çocuğu teselli ederken dünyada ne kadar zayıf ve kusurlu olursa olsun adaletin hâlâ var olduğuna dair umut yeşeriyor. Bu umut, ne kadar küçük olursa olsun, o insanları tekrar arayıp bir çözüm düşünmeleri için yeterince mutlu ediyor. O insanların, o kadınların, o çocukların her birinin umut dolu bakışlarını hatırlıyorum ve o bakışlar şu an da benimle. Bu durum yüreğimi sızlatıyor ama pişman değilim. Yolum hala umutlu olan insanların gülümsemelerini görmek içindi ve değdi, gerçekten değdi. Bu haber ve kararların sizi hayal kırıklığına uğratmasına izin vermeyin. Herkese Pexşan’ın yüreğinin kamplarda bulunan Kürt, Arap, Süryani ve Ermeni kadın ve çocukların gülümsemesiyle ısındığını söyleyin.’”