Mısırlı kadınlar: İran’da yaşananlar ortak bir mücadeleye ihtiyacı gösteriyor
İran’da Jina Emini’nin katledilmesiyle başlayan ‘Jin jiyan azadî’ ayaklanması kısa sürede tüm dünyaya yayıldı ve kadınlara çok şey öğretti. Kadınlar ortak bir mücadelenin örülmesinin gerekliliğine dikkat çekiyor.

ASMAA FATHI
Kahire- İran’da 2022 sonbaharında, 22 yaşındaki Kürt genç kadın Jina Emini’nin adı dünya çapında direnişin ve özgürlüğün sembolüne dönüştü. Jina Emini Tahran’da, “ahlak polisi” olarak bilinen güçler tarafından “zorunlu başörtüsü kurallarına uymadığı” gerekçesiyle katledildi.
Jina Emini’nin katledilmesi aynı zamanda büyük bir öfkenin de patlamasına neden oldu. Rojhilat’taki şehirlerden tüm İran’a protesto gösterileri yayıldı ve bu eylemler kısa sürede son on yılların en geniş toplumsal ayaklanmasına dönüştü. Bu ayaklanmayı farklı kılan yalnızca coğrafi yayılımı ya da süresinin uzunluğu değil, aynı zamanda verdiği mesajdı. Kadınlar ön saflarda yer aldı, başörtülerini açıktan çıkardı, meydanlarda yaktı; devletin otoritesine ve ataerkil sembollerine meydan okudu.
Protesto gösterilerinde yükselen “Jin Jiyan Azadî” sloganı sadece bir protesto sözü değil; daha adil ve eşit bir İran için yeni bir dönemin de ilanıydı. Kadınlarla sınırlı kalmayan bu hareket; gençleri, öğrencileri, işçileri ve etnik azınlıkları da kapsadı. Böylece hem siyasi reddi hem de köklü toplumsal dönüşüm arzusunu içeren bir sahne ortaya çıktı.
Evrensel ikon haline geldi
Ayaklanmanın yankıları tüm dünyaya yayıldı; onlarca ülkede dayanışma gösterileri düzenlendi. Jîna Emini’nin fotoğrafı, özgürlüğün ve onurun evrensel ikonu haline geldi. Ayrıca, beden ile siyaset arasındaki ilişki, kadınlara ve azınlıklara yönelik ayrımcılık, dini otoritenin sınırları gibi daha derin sorunlara da dikkat çekti. Ancak son savaş, kadınların acılarını katladı. Kadınlar, siyasi ve toplumsal şiddetin çekiciyle savaşın yıkımları arasında kaldı; güvenliğin kaybı, ailelerin dağılması ve hayatta kalma yükünü omuzlamak zorunda kaldılar.
Kadınların farkındalığı arttı
Kırsal Kadın Girişimi’nin yöneticisi Lamiaa Lotfi, Arap dünyasının Jina Emini’nin katledilmesiyle dikkatlerinin farklı bir yöne çekildiğini ifade ederek kadınlara aynı zamanda farklı bir deneyim kazandırdığını da anlattı. Kadınların sadece kıyafetle değil, seyahat ve hareket özgürlüğünün de kısıtlandığını belirten Lamiaa Lotfi, “Ayaklanma, kamusal alanda var olma hakkı için aylarca sürdü. Bu sadece İran’a özgü değil; bireylerin kişisel davranışlarını baskılayan tüm otoriter toplumların sorunu. Örneğin Sudan’da kadınlar sokakta uygun görülmeyen kıyafetleri nedeniyle kırbaçlanabiliyor” diye ekledi.
‘Mücadele ortaklaşmalı’
Bu mücadeleye sınırlar ötesi desteğin insani bir zorunluluk olduğunun altını çizen Lamiaa Lotfi, “Kadınlar, haberleri takip ederek, paylaşarak ya da farklı şekillerde destek vererek hareket ediyorlar. İran’da yaşananlara yönelik karartma, özellikle çok sayıda kadının tutuklanması ve savaş bahanesiyle hesaplaşmalar yapılması nedeniyle, müdahale gerektiriyor” dedi. Lamiaa Lotfi, kadınlara yönelik desteğin yalnızca Arap dünyasında değil, Afrika ve Ortadoğu ölçeğinde örgütlenmesi gerektiğini vurgulayarak, “Çünkü burada birçok ortak nokta var, birlikte çalışılabilir” şeklinde konuştu.
‘Bir dönüm noktası’
Gazeteci ve kadın hakları aktivisti Nur Celal de “Jîna Emini’nin yaşadıkları, ataerkil otoriteye karşı kadınların reddinin önemli bir dönüm noktası oldu. Özellikle kadınlara ayrımcı yasaların uygulandığı ülkelerde olduğu gibi, İran’da da” dedi. Ortadoğu’da birçok ülkenin kadına en zayıf ve en kırılgan kesim olarak baktığını söyleyen Nur Celal, “Bu ayaklanma, kadının sesini dünyaya ulaştıran gerçek bir çığlıktı” diye konuştu. Kadınların en temel haklarının kıyafet, hareket özgürlüğü, eğitim olduğunu ve ciddi mücadele gerektirdiğini belirten Nur Celal, “Hiçbir kurumun, ‘ahlak polisinin’ de kadının görünüşünü değerlendirme hakkı yoktur. Bu yüzden kadınları toplumsal vesayetten kurtaracak gerçek bir devrim gerekiyordu” dedi. Nur Celal, İran’daki kadınların yeni bir harekete ihtiyaç duyduğunu ve bu iç hareketin dış dünyanın desteğini harekete geçirebileceğini belirtti.
Uzun soluklu bir süreç
Hukukçu ve kadın hakları savunucusu Nahla Mahmud ise “Ayaklanma, kadınların hak mücadelesinde üzerine inşa edilebilecek önemli bir adımdı. Ancak artık kadınların İran’daki ayrımcı yasalara karşı birlikler ve ittifaklar kurması gerekiyor” derken evlilik ve boşanma yasalarının yanı sıra “iffet yasası” ve onun başörtüsüyle bağının, devletin kadınlar üzerindeki vesayet araçları olduğunu söyledi. Nahla Mahmud, bunun sonucunun Jîna Amini’nin ölümü olduğunu ve hem yerel hem de uluslararası düzeyde büyük bir harekete yol açtığını hatırlattı. Nahla Mahmud, şunları dile getirdi:
“Onlar ahlakı sadece dış görünüşle ölçüyorlar. Oysa içerideki hareket çok önemli, çünkü bu dış desteğin yolunu açıyor. İran içinden bilgi az geliyor, bu yüzden gerçek iletişim kanallarına ihtiyaç var.”
“Jin Jiyan Azadî” ayaklanması ve sonrasında gelişen toplumsal hareketle kadınlar özgürlük ve onur mücadelesinin öncüsü haline geldiler. İran’daki kadın ve toplumsal hareket artık geçici bir olay değil; güç dengelerini yeniden tanımlayan ve kadın meselesini siyasi ve toplumsal dönüşümlerin merkezine yerleştiren uzun soluklu bir süreç olarak tanımlanıyor.