Maxmur’da on yılların sürgünü ve yılların ambargosu altında bayram arefesi

Türkiye’de 1990’lı yılların karanlık günlerinde köyleri yakılan, yerlerinden edilen ve ardından Maxmur’da kendilerine yaşam alanı açmaya çalışan Kürdistanlıların on yıllardır yaşadıkları sürgünün üzerine ambargo da eklenince bayram telaşı buruk yaşanıyor.

HÊVÎDAR TALÎ

Maxmur -  Ramazan ayının bitimiyle bayramı karşılayacağız. Dünyanın dört yanındaki Müslüman alemi bayram hazırlığında. Ortadoğu savaşın, yıkımın içerisinde karşılarken mülteci olma ve göç etmiş olmanın bayram sevincine kattığı burukluğu en çok belki de mülteciler yaşıyor. Maxmur Kampı da bu mülteci yaşamın hüküm sürdüğü alanlardan biri.

1990’lı yıllarda Türkiye’nin köy yakmalar, faili meçhul cinayetler silsilesi içerisinde Botanlı köylülerin evlerinin yıkılması, köylerinin yakılması üzerine göçtükleri neredeyse çölün küçücük bir parçasıydı. Yılları aşan sürgün ile Maxmur’u çölde bir vaha haline getiren “Maxmurlular” evet çünkü onlar istesinler ya da istemesinler “Maxmurlu” oldular ve buruk da olsa bayram hazırlıklarını çocukları için sürdürüyorlar.

Yılların sürgünü üzerine Maxmurlular son yıllarda KDP-PDK’nin uyguladığı ambargoya maruz kalarak yaşamlarını sürdürüyor. Botanlı Nadiye Ozgun’un mutfagına konuk oluyoruz ve etrafa yayılan “kulîlçe” kokuları tüm hazırlığı ortaya koyuyor. Kulîlçe yani çörek.

Küçük enerji depoları

Kürdistanlılara özel kolay kolay bozulmayan, uzun süre muhafaza edilebilen çörekler, enerji depoları anlamına da geliyor. Nadiye Ozgun, “Her gün bir evde toplanıp o evin ihtiyacı kadar yapıyoruz. Böylelikle tek bir kadının omuzlarına yük binmemiş oluyor ve işlerimiz kolaylaşıyor. Birbirimize yardım ederek yapıyoruz aslında bunu her işimizde de yapıyoruz. Bu Kürlere has bir şey. Tüm özel günlerde yapıyoruz ama her bayram mutlaka yapılır” diyor.