“Makbul kadın” yaratmada bir adım daha: Kadın üniversiteleri
AKP muhafazakar politikalarının biçimlenmesinde bir adım daha yol alarak “kadın üniversitelerini” kurmaya hazırlanıyor. Bu fikir dünya örneklerinde kadınların güçlendirilmesinde kullanılsa da Türkiye’ye yansıması farklı. Kadınlar, projenin tam karşısında. Çünkü bu proje erkekleri cesaretlendireceği gibi kadınları da akademik alanda tecrit anlamına geliyor.
MEDİNE MAMEDOĞLU
Amed- “Kadın Üniversitesi” 2021 Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda yer alarak resmileşti. Böylece kadın üniversitesi projesine de kadınlardan tepkiler gecikmedi. Özellikle sosyal medyada tepkilerini dile getiren kadınlar, “kadın üniversitesi istemiyoruz” dediler.
AKP Hükümeti’nin üzerine çalıştığı “kadın üniversitesi” nedir? Bu fikir nereden doğdu? Dünyada örnekleri var mı? Türkiye kimlerle ve nasıl bir işbirliği içinde üniversiteleri kurmaya çalışıyor? Peki kadınlar neden bu projenin karşısında yer alıyor? Edinilen bilgilere göre kadın üniversitesi Bahçeşehir Üniversitesi öncülüğünde şekillenecek. Üniversitenin kurulması için öncelikle “Kadın Üniversitesi ve Eğitim Vakfı” kuruldu. Bu fikri ilk olarak Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2019’da G20 Liderler Zirvesi için Japonya'ya yaptığı ziyarette dile getirmişti. Vakfın kuruluşu, Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bildirildi. Erdoğan’ın incelenmesini istediği Japonya’nın Mukogawa Kadın Üniversitesi ile Bahçeşehir Üniversitesi’nin 10 yıllık işbirliği var.
Vakıfta kimler var?
Vakfın kurucuları arasında Bahçeşehir Koleji Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve İcra Kurulu Başkanı Hüseyin Yücel, Bahçeşehir Üniversitesi Washington DC Rektörü ve Bahçeşehir Koleji İcra Kurulu Üyesi Sinem Vatanartıran ile Bahçeşehir Üniversitesi Akademik Yönetim Kurulu Üyesi olan Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Dekanı Murat Dündar yer aldı. Öte yandan Türkiye’nin ilk kadın Milli Eğitim Bakanı Nimet Baş, Bahçeşehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Enver Yücel’in kızı Begüm Yücel Çabakçor, Bahçeşehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyesi ve Bahçeşehir Koleji Spor Kulübü Başkanı Ömer Yücel, Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları Amerika Operasyonları CEO’su olarak bir dönem görev alan Ahmet Köse ve Muhittin Karahüseyin de yeni vakfın yönetim kurulu olarak belirlendi. Kadın üniversitesi için kurulan vakfın merkezi Hatay. Vakfın ilk mal varlığı da 70 bin TL olarak belirtildi. Kuruluşa ilişkin karar, mahkemece kesinleştirilmesinin ardından Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından Resmi Gazete’de yayımlandı.
Kalkınma Planı’nda yer aldı
Erdoğan, Japonya Mukogawa Kadın Üniversitesi tarafından fahri doktora unvanı verilmesi töreninde Japonya’daki 800 üniversiteden 80’inin kadın üniversitesi olduğunu belirtmiş "Bu üniversiteyi inceleyeceğim. Bunun yanında toplam 80 kadın üniversitesini, şu anda büyükelçime de görev veriyorum, incelemek suretiyle ülkemde de bunun adımını atacağız." demişti. Bu açıklamanın ardından da YÖK Başkanı Yekta Saraç’a talimat gitmişti. Ayrıca “kadın üniversitesi” çalışması 11. Kalkınma Planı’nda da yer almıştı.
2021 Yıllık Program’da şu ifadeler var
“Kadın Üniversitesi”, 2021 Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda ise şu ifadelerle yer aldı: “Japonya örneği incelenerek sadece kadın öğrencilerin kabul edildiği kadın üniversiteleri kurulacaktır. Japonya’daki kadın üniversiteleri incelenerek bir rapor hazırlanacaktır. Kız öğrencilerin ülkemizde farklı derecelerde yükseköğretime katılımları değerlendirilecek, sorun bulunan alanlar saptanacak ve buna yönelik çözüm önerileri geliştirilecektir. Kurulması planlanan kadın üniversitesinin akademik birimlerinin oluşturulmasına yönelik çalışmalar başlatılacaktır.”
Dünyada uygulama nasıl?
Peki, dünya genelinde durum ne? Uluslararası Eğitimciler Birliği (NAFSA) tarafından 2017 yılında yayımlanan "Women Universities Around The World" raporuna göre, ABD'de 50 yıl önce 230 “kadın üniversitesi” vardı. Ancak bugün sayı 45’e düştü. Raporda, “kadın üniversitelerinin” 1960'lı yıllarda ABD'de en prestijli üniversitelerin yer aldığı "Sarmaşık Birliği"ndeki (Ivy League) okullara kadınların alınmamasına karşılık kurulduğu belirtiliyor.
ABD’de “kadın üniversiteleri” kapatılırken Asya, Afrika ve Ortadoğu ülkelerinde sayıları artmaya başladı. Ruanda, Pakistan, Hindistan, Bangladeş, “kadın üniversitesi” bulunan ülkelerden bazıları.
Türkiye karma eğitimi benimsiyor
Türkiye’de 1973 yılında kabul edilen "Milli Eğitim Temel Kanunu"nun 15. maddesinde, "Okullarda kız ve erkek karma eğitim yapılması esastır. Ancak eğitimin türüne, imkân ve zorunluluklara göre bazı okullar yalnızca kız veya yalnızca erkek öğrencilere ayrılabilir" ifadesi bulunuyor. Türkiye uzun yıllardır karma eğitimi benimsemiş bir ülke. Ayrı eğitim tanımlanmış liseler de var ama cinsiyet ayrımına göre üniversite yok.
“Bu uygulama kadını kodlayacak”
Kadınlar ve sivil toplum örgütleri ve eğitimciler “kadın üniversitesi” fikrine sıcak bakmıyor. Peki neden? Eğitim Sen Genel Başkanı Necla Kurul, “Türkiye toplumundaki etkin, liberal, muhafazakâr, laik, demokrat, devrimci-sol çoklu kadın güçleri dâhil olmadığı sürece, yani kadınlar kendi koşullarını bu üniversitelerde oluşturmadığı sürece, kadın üniversitelerinin AKP-MHP iktidar bloğunun eliyle neye dönüşebileceğini tahmin edebiliriz.” derken kadını karma üniversite içinde güçlendirememiş iktidarın kadın üniversitesi içinde ancak kadınları kodlayacağını ve sınırlayacağını dile getirdi. İktidarın proje ile cinsiyetçiliği körükleyeceğini vurgulayan Necla Kurul, şöyle konuştu: “Her üniversiteden biri kadınlar diğeri erkekler için olmak üzere iki üniversite çıkarmak suretiyle üniversite sayısı ikiye katlar ve cinsiyetçiliği körükler. Hatta kadın üniversitelerinin mevcut siyasal iktidar eliyle neye dönüşebileceği tahminini mevcut suskun, uslu, itiraz etmeyen ve sistematik biçimde üç maymunu oynamaya zorlanan karma üniversitelere bakarak da yapabiliriz. Türkiye’nin gereksinme duyduğu şey evrensel ve öznel yönleriyle hakikatin peşinde olan, demokratik, özerk, laik karma üniversitedir.”
“Türkiye’de bir karşılığı yok”
Necla Kurul, üniversite içinde kadın çalışmaları bölümlerinin güçlendirebileceğine, kadın toplulukları, inisiyatifleri, platformları ve dernekleri kurulabileceğine kadınlar için yeni sahalar açılabileceğine dikkat çekti. “Mevcut üniversiteleri çoklu güçlerin etkisine açabilme cesareti gösteren iktidarlar, bu cesareti ancak tabandan gelen seslere, söze dönüşmüş ifadelere daha çok kulak kabartarak, anlamaya çalışarak bulabilir. Ne var ki AKP ve MHP, iktidar özneler olarak kendilerini kodlamış ve dondurmuş haldedirler. ‘Kadın üniversitesinin’ Türkiye üniversite tarihi içinde bir karşılığı yok. Ama örtük biçimde üniversiteler toplumsal cinsiyet rollerinin yeniden üretimini sürdürdüler.” şeklinde konuşan Eğitim Sen Genel Başkanı, karma üniversiteler içinde her bölüm ve programda kadın çalışmalarının güçlenmesi ve bu çalışmaların mülkleştirilmeden diğer alanlardaki çalışmalarla karşılaşması gerektiğini ifade etti.
“Kadın kamusal alandan uzaklaştırılıyor”
Rosa Kadın Derneği Üyesi Suzan İşbilen ise iktidarın bu planlama ile kadını kamusal alandan uzaklaştırmayı hedeflediğini söyledi. Uygulama ile ayrımcılığın pekişeceğine dikkat çeken İşbilen, Japonya’daki bu ihtiyacın geçmiş yıllarda süregelen feodal sistemden kaynaklandığını ifade etti.
Suzan İşbilen, “Bir asır öncenin çözümü olarak Japonya'da ortaya çıkan ve Türkiye'de açılması düşünülen kadın üniversitesi neyi amaçlayabilir? Kadının yaşamı üzerinde uygulanan tecrit politikalarını akademik alana da taşıyarak derinleştirmeyi amaçlamaktadır. Eşitsizliği pekiştirerek ayrımcılığı yeniden üretecektir. Kadınların ayrı üniversitelerde okuyarak değil kamusal alanlara etkin katılımını savunuyoruz.” diye konuştu.
“Erkekler cesaretlendiriliyor”
Suzan İşbilen AKP’nin projelerinin erkekleri kadınlara karşı cesaretlendirdiğini dile getirdi ve “ Bizler AKP iktidarının kadınlara dönük yürüttükleri politikaları biliyoruz. Biz kadını geriye çeken tüm toplumsal aktivitelere, erkeğe bağımlı, pasif, edilgen kadın politikalarına karşıyız. Yıllardır bu zihniyeti kırmaya dönük yoğun mücadelemiz oldu ve mücadelemize devam edeceğiz. Kadına yönelik şiddete, katliamlara karşı bir duruş var. Kadınlar kendilerine uygulanan şiddet türlerine karşı kendilerini savunuyor. Buna karşı bir kadın dayanışması ve ortak mücadele var. Bu mücadeleye karşı ne kadar tahammülsüz olduklarını da biliyoruz. Uygulanan kadın düşmanı politikalar şiddet uygulayan erkekleri cesaretlendirmektedir” dedi.
"Köle kadında da ısrar ediyorlar”
Ruken Bekalp/ Tevgera Jinên Azad( TJA) Aktivisti
“Bu projeyle hedeflenmek istenen makbul kadını yaratmak, köle kadında ısrar etmektir. Gündemde bunca kadın katliamları, çocuk istismarı varken pat diye kadın üniversitesi projesiyle çıkmak; bu süreci onarmak yerine daha da tahribata sebep olacaktır. Yaratılmak istenen ‘haremlik selamlık’ bir toplumdur. Bu erkek egemen sistemin kadınlar üzerindeki tahakkümünü artırarak şiddeti meşrulaştıracaktır. Son yıllarda kadınların bilinçlenmesiyle sokaklarda alanlarda seslerini yükseltmesiyle erkek egemen sistemin bunu nasıl bastırabilirizin bir sonucudur. Kadınlar seslerini yükselttikçe eril zihniyetin baskısı artıyor; gitgide şiddeti daha da meşrulaştırıyor. Katledilmekle karşı karşıya kalan kadınların öz savunma geliştirmesi kadına ceza, hapis olarak geri dönüyor. Fakat katleden erkekler elini kolunu sallayarak toplum içerisinde bir suç makinası, ölüm makinası olarak dolaşabiliyor. Bizler bunun ne demek olduğunu biliyoruz. Kadını susturmak eve hapsetmek itaatkâr köle kadın yaratılmak isteniyor. Kadınları belli bir sınırda tutmak bu sınırların dışına çıktığı gibi toplumdan kurallara uymuyor diyerek dışlamak hedeflenmekte. Kadınların hangi okullarda okuyabileceklerine dahi karar verme yetkisi ele almak istenmektedir. Burada yapılmak istenen tamamen kadını toplumdan uzaklaştırmak kadına sınırlar belirlemektir. Biz kadınlar sokaklarda rahatça özgürce yürüyebilmek istiyoruz. Biz kadınlar cinsiyetçi üniversiteler istemiyoruz eşitlikçi özgür üniversiteler istiyoruz.”