Komplonun yıl dönümünde ‘Umut hakkı’
‘Umut hakkının’ Türkiye’nin yükümlülüğü haline geldiğine dikkat çeken Avukat Sida Yıldız, hukukun inşa edilmesinin sürecin temel amaçlarından biri olduğunu ifade etti.

SARYA DENİZ
Haber Merkezi- Türkiye’de Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın’ ardından gelişen süreç devam ederken adımların nasıl ve hangi yönde olacağı hala belirsiz ve tartışma konusu. Bu dönemde en çok öne çıkan başlıklardan biri de ‘umut hakkı.’ 9 Ekim 1998’de gerçekleşen komplonun yıl dönümünde Abdullah Öcalan’ın çağrılarıyla şekillenen barış ve demokratik toplum vizyonu, komplonun etkilerini boşa çıkarma çabalarıyla birleşirken, hukuk çevreleri ve insan hakları savunucuları umut hakkının yasal zemine kavuşması gerektiğini vurguluyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ağırlaştırılmış müebbet infaz rejimiyle ilgili verdiği kararlar, Türkiye’deki siyasi tutuklular açısından yeni bir dönemin kapısını aralayabilir.
‘Komplo boşa düştü’
Özgürlük için Hukukçular Derneği’nden (ÖHD) Sida Yıldız ile ‘umut hakkı’ ve son süreçte yaşananları konuştuk. Uluslararası komplo gerçeğine dikkat çeken Sida Yıldız, “Bu komplo Ortadoğu ve Türkiye halkları açısından da aslında oldukça kritik bir süreci de beraberinde getirmişti. Bu tarih, bugüne dek yaşananların, ödenen bedellerin anlamını aslında idrak edebilmek açısından oldukça kritik bir tarih önemini taşıyor. Bilindiği üzere Sayın Öcalan'ın 27 Şubat tarihi barış ve demokratik toplum çağrısı ve akabinde gelişen bir barışı toplumsallaştırma süreci aslında bu komployu zaten tamamıyla boşa düşürmüş oldu. Ve tabii ki biz de bu komplonun yıl dönümünde komployu daha da boşa düşürmek amacıyla bir araya gelerek sesimizi duyurmaya çalışıyoruz” dedi. Abdullah Öcalan’ın onlarca yıldır Kürt sorununun demokratik çözümü noktasındaki çabalarının komployu boşa düşürmekle kalmadığını aynı zamanda sadece Türkiye için değil, Ortadoğu için de büyük bir fırsat doğurduğunun altını çizdi.
‘Umut hakkı için adım atılmalı’
Bu noktada ‘umut hakkına’ dikkat çeken Sida Yıldız, özellikle son bir yıldır bu kavramın sık sık dile getirildiğini belirterek şunları söyledi:
"Son bir yıldır Devlet Bahçeli’nin açıklamalarıyla birlikte ‘umut hakkı’ meselesi Türkiye’nin gündemine girdi. Aslında bu daha çok Kürt halkının dile getirdiği bir meseleydi ama şimdi tüm kamuoyunda da konuşulan bir şey. Sayın Öcalan’ın vekilleri aracılarıyla yapmış olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi başvurusu söz konusuydu. Biliyorsunuz ki Sayın Öcalan hakkında verilen kararın aslında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırılığı gereği yapılan bir başvuruydu bu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de bu durumda işkence ve kötü muamele yasağının bu yolla ihlal edildiğine dair bir karar verdi ve bu çok önemli bir karardı. Bu kararla birlikte ağırlaştırılmış muhabbet infazı rejimiyle ilgili kişinin umut etme hakkı, bir gün hapishaneden çıkabilme umudunun ve toplumla buluşabilme hakkının ihlal edildiğine dair bir karar vermiş oldu ve bunun adı umut hakkı oldu.”
Türkiye’de siyasi mahpusları tamamıyla ölüme terk edecek ölçüde bir infaz rejimi geliştirildiğini vurgulayan Sida Yıldız, bunun ‘ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası’ adını aldığını anlattı. Türkiye’nin birçok sözleşme ve anlaşmaya taraf olduğunu hatırlatan Sida Yıldız, “Artık bir an evvel umut hakkı konusunun ana gündeme alınıp somut bir adım atması gerekiyor. Böyle bir gerçek var önümüzde” dedi.
‘Umut hakkı 4 bin hükümlüyü ilgilendiriyor’
‘Umut hakkının’ sadece Abdullah Öcalan’ı değil Türkiye’de ağırlaştırılmış müebbet infaz rejimine tabi olan 4 bini aşkın hükümlüyü ilgilendirdiğinin altını çizen Sida Yıldız, "Umut hakkına dair verilen ilk Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı aslında Sayın Öcalan hakkında verilen karardı. Emin Gurban, Civan Boltan ve Hayati Kaytan kararları da umut hakkına dair örnekler olarak gösterilebilir. Barış ve demokratik toplum ancak anti-demokratik uygulamaların son bulması ve her bireyin halkların eşit ve özgür bir yaşam çerçevesinde şekillendiği toplumsal bir sözleşme ve bu marifetlere düzenlenecek hukuki düzenlemeler ve tabii ki ayrıca hak ihlallerinin de son bulmasıyla inşa edilebilir” şeklinde konuştu.
‘Sayın Öcalan başmüzakerecidir’
Meclis’te gerçekleştirilen toplantıda ÖHD’nin özellikle bu konuya değindiğini dile getiren Sida Yıldız, ‘umut hakkının’ Türk hukuk sisteminde düzenlenmediğini ancak bu konuda kolaylıkla adım atılabileceğini ifade etti. Sida Yıldız, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bu sürecin baş müzakerecisi Sayın Abdullah Öcalan'dır. Zira ömür boyu yani ağırlaştırılmış müebbet infaz rejimi demek nasıl insanlık onuruna aykırı diyorsak ve işkence yasağı ilerledi diyorsak dolayısıyla dünya çatışma çözüm örnekleriyle de asla bağdaşmıyor. Şu an Sayın Öcalan halen toplumdan izole, uzak ve tecrit şartlarında bir ada hapishanesine tutulmakta. Oysa ki Sayın Öcalan, biraz önce de söyledim, sürecin başmüzakerecisi ve özellikle komisyonda dinlenmesi gerekmekteyken, biz şu an hala umut hakkının uygulanması üzerine konuşuyoruz ve umut hakkının uygulanması adına dahi bir adım bekliyoruz.”
‘Artık bir karar bekleniyor’
"Sayın Öcalan nezdinde, aynı zamanda 4 bini aşkın siyasi politik mahpus açısından ‘umut hakkının’ uygulanması gerektiği bir süreç var. Süreç bunu gerektiriyor. Mevcut süreç de bu hukuki zeminin varlığını aslında zorladı” diyen Sida Yıldız, bu konuda yapılan yürüyüş ve eylemlere de dikkat çekti. ÖHD’nin Meclis komisyonundaki toplantıya da bir kez daha değinen Sida Yıldız, şunları dile getirdi:
“Bu toplantıda Meclis komisyonuna da atıfta bulunulduğunu ve komisyon çalışmalarında ‘umut hakkına’ dair artık bir öneri yapılması gerekliliğini belirtildiğini de bu Bakanlar Komitesi kararında, ara kararında ÖHD yetkilerimiz ifade etti. Yani bu şu demek, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Meclis komisyonundan artık ‘umut hakkına’ dair bir adım bekliyor. Kaldı ki bu da Türkiye açısından kesin ve kati olarak bir bağlayıcılığı ifade ediyor.”
‘Hukuksal dönem vurgusu’
Özellikle Meclis komisyonu tarafından hazırlanacak hukuki düzenlemelerin önemine işaret eden Sida Yıldız, Abdullah Öcalan ile gerçekleştirilen son görüşmeye de değinerek son olarak şunları söyledi:
“Bu görüşmede Sayın Öcalan hukuksal dönem vurgusunu yaptı. Nedir bu? Avukatlarının yapmış olduğu açıklamayı aynen vurgulamak istiyorum. Demokratik hukukun inşa edilmesinin norm devletinin gereği olduğunu ve sürecin temel amaçlarından birinin olduğunu önemle belirtmiştir. Ve bu sürecin geldiği aşama ile de artık hukuksal bir çözüm aşaması boyutuna geçilmiştir diye önemle belirtmiştir. Çünkü 100 yıllık bir süreçten geçtik bilindiği üzere ve bu süreç içerisinde Kürtlerin her an hukuk dışı bir muameleye ve uygulamaya tabi tutulduğunu, hala tutulmakta olduğunu biliyoruz. Asıl bizim aşmaya çalıştığımız şeyin de hukuksuzluğun olduğunu önemle ifade ediyor Sayın Öcalan. Ayrıca demokratik ulus çerçevesinde de ortak yaşamda ısrarcı olduğunu ve demokratik cumhuriyet projesine sahip çıktığını da özellikle belirtmiştir. Sözlerimi tamamlarken aslında şu hususu da son olarak belirtmek istiyorum. Sayın Öcalan’ın başmüzakerecisi olduğu ve hatta en önemli rol ve muhataplığa sahip olduğu bu dönemde buna özellikle hukuki anlamda, parantez açıyorum, hukuki anlamda uygun bir yaklaşım sergilenmesi, barış ve demokratik toplum çağrısına ve bu yönde gelişen sürece inanan, bu süreç içine emek sarf eden ve role sahip olan herkesin en büyük sorumluluğudur.”