Kirmanşahlı psikolog: Dijital alanda kadınlara yönelik şiddet daha karmaşık ve yaygın

İran’da kadınların dijital ortamda tehdit, taciz ve rızasız paylaşım gibi şiddet biçimleriyle karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Psikolog Sudabehr R. yetersiz önlemler nedeniyle kadınların daha savunmasız kaldığını belirtiyor.

NASİM AHMEDİ

Kirmanşah- Dijital alan artık günlük yaşamın ayrılmaz bir parçası olsa da, kadınlar için iletişim ve eğitim alanında yeni fırsatlar yaratırken aynı zamanda yeni ve görünmez tehditlerin de kaynağı haline geliyor. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü, bu yıl özellikle dijital alanda kadınlara yönelen şiddet türlerine dikkat çekiyor. Dijital medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte kadınlar, çevrimiçi taciz, tehdit, cinsiyetçi saldırılar, rızasız fotoğraf ve bilgi paylaşımı gibi farklı biçimlerde dijital şiddetle karşı karşıya kalıyor. İran’da bu konuda kapsamlı resmi veriler bulunmasa da çeşitli medya raporları, kadınların büyük çoğunluğunun dijital şiddete maruz kaldığını gösteriyor. Küresel ölçekte ise Birleşmiş Milletler verileri, dijital alanda varlık gösteren kadınların yaklaşık yüzde 73’ünün benzer şiddet biçimlerine maruz kaldığını ortaya koyuyor.

‘Şiddet çok daha karmaşık ve yaygın’

Kirmanşah’ta Psikolog Sudabehr R., kadına yönelik şiddetin dijital alandaki boyutuna dikkat çekerek, “Gerçek dünyada her davranışın bir izi, bir işareti vardır ve çoğu zaman faile ulaşmak mümkündür. Buna rağmen İran, resmi istatistiklere göre kadına yönelik şiddetin en yoğun yaşandığı ülkeler arasında. Şimdi bu durumu dijital alana taşıdığımızda, yani iz ve takibin neredeyse mümkün olmadığı bir ortama, şiddetin çok daha karmaşık ve yaygın bir hal aldığını görüyoruz. Dijital alanda izleme mekanizmalarının yetersizliği ve yasal süreçlerin belirsizliği, istismarcılara cesaret veriyor. Dijital medyada tehdit, hakaret, rızasız fotoğraf ve bilgi paylaşımı gibi uygulamalar, kadınların psikolojik ve sosyal hayatlarında ağır sonuçlar bırakıyor. Dijital alan dışındaki suçlarda en azından hukuki süreçlere başvurmak mümkün oluyor, ancak dijital ortamda kadınlar çoğu zaman daha savunmasız bırakılıyor” ifadelerinde bulundu.

Fotoğraflarıyla tehdit edildi

Eskiden evli olduğu erkek tarafından tehdit edildiğini belirten Neda K., yaşadıklarını şu sözlerle anlatıyor:

“Eski eşimle birlikte birçok kişisel fotoğrafımız vardı. Bir gün beni Instagram’da özel bir hesaptan takip etti. İlk başta isteğini reddettim, ancak bana fotoğraflarımı sayfasında görmemin daha iyi olacağını söyleyen bir mesaj attı. Merak edip onu takip ettim ve paylaştığı fotoğraflarda yüzümü sansürlediğini, ancak vücudumun fotoğraflarını yayınladığını ve yüzlerce erkeğin takip ettiğini fark ettim. Çeyiz başvurusunda bulunursam, fotoğraflarımı yüzümle birlikte paylaşacağını, adresimi ve iletişim bilgilerimi de fotoğraflarla birlikte yayınlayacağını söyleyerek beni tehdit etti.”

Dijital dünya baskı aracına dönüşüyor

Neda’nın yaşadıkları yalnızca yakın çevresindeki erkeklerle sınırlı değil. Çoğu kadın, hiç tanımadıkları kişiler tarafından da dijital ortamda şiddetle karşı karşıya kalıyor. Bu şiddet, tehditler, özel fotoğrafların paylaşılması, sözlü taciz veya hakaret içeren mesajlar şeklinde ortaya çıkabiliyor. İletişim ve ifade özgürlüğü için büyük olanaklar sunsa da çevrimiçi alan, kadınlar için bazen istismar ve psikolojik baskının gerçekleştiği bir platforma dönüşüyor. Bu ortamda kişisel güvenlik sınırları kolayca ihlal edilebiliyor ve bu duruma maruz kalanlar korku, çaresizlik ve ciddi psikolojik zarar duygularıyla karşı karşıya kalıyor.

Kimliklerin gizliliği failleri bulmayı zorlaştırıyor

Dijital şiddete maruz kalan Kirmanşahlı Mitra D., “Bazıları önce beni veya kendilerini överek tanıtıyor, ancak bazıları hiçbir giriş yapmadan doğrudan konuya giriyor, bana özel fotoğraflarını gönderip ‘Bak, beğendin mi?’ diyorlar” sözleriyle dijital alanda şantajın başlangıç aşamalarına dikkat çekiyor. Mitra D.’nin deneyimi, çevrimiçi şiddetin günlük iletişimin en basit biçimlerinde bile ortaya çıkabileceğini ve kadınların psikolojik ile sosyal güvenlik sınırlarını ciddi şekilde tehdit ettiğini gösteriyor. İstenmeyen mesajlar ve açık görseller yalnızca mahremiyet ihlali değil, dijital şiddete maruz kalan kadınlarda kaygı ve çaresizlik duygularını tetikliyor. Faillerin kimliğinin belli olmaması ve dijital alanın genişliği, tacizle başa çıkmayı daha da zorlaştırıyor. Ayrıca toplumsal yargılanma korkusu veya yasal korumanın yetersizliği, birçok kadının sessiz kalmasına yol açarken, bu sessizlik şiddetin sürmesine de zemin hazırlıyor.

Fotoğrafları için para ödedi

Dijital şiddete maruz kalan Nastaran A. ise, “İsimsiz bir kişi mesaj uygulaması üzerinden bana ulaştı ve bir bağlantı gönderdi; bu bağlantıya girerek kişisel fotoğraflarımı görebileceğimi söyledi. Korku ve endişeyle bağlantıyı açtım ve yabancının telefonumun içeriğine erişmesine izin verdim. Taleplerini yerine getirmezsem fotoğraflarımı yayınlayacağını söyledi. Bu tehdit nedeniyle hesabına bir miktar para yatırmak zorunda kaldım ve uzun süre tüm sosyal ağlardan uzak durmak zorunda kaldım” diyor.

Anlatılan deneyimler, ataerkil düzenin yalnızca toplumsal yaşamda değil, dijital ortamda da kadınlar üzerindeki kontrolünü sürdürdüğünü gösteriyor. Geleneksel baskıcı zihniyetler, teknolojiyi kullanarak kadınların çevrimiçi varlığını ve özgürlüğünü kısıtlarken, bu ağların genişliği ise bu şiddeti daha etkili ve yaygın hale getiriyor.