‘Kadınlar Barış ve Demokratik Toplum manifestosu etrafında örgütlenmeli'
Kadınlara yönelik katliam, baskı ve saldırıların arttığı bir dönemde, Mexmûr Mülteci Kampı’ndaki kadın öğretmenler, kadınların “Barış ve Demokratik Toplum’ manifestosu etrafında örgütlenmesi gerektiğini vurguladı.

BERJÎN KARA
Mexmûr - Kadına yönelik şiddet ve katliamlar yalnızca bireysel suçlar değil; aynı zamanda kadın kimliğini, toplumun hafızasını ve kültürünü yok etmeye dönük erkek egemen zihniyetin sistematik saldırıları olarak değerlendiriliyor. Tüm baskılara rağmen kadınlar her yerde özgürlük mücadelesine devam ediyor ve tüm saldırılara karşı birlikte seslerini yükseltiyorlar.
‘Kadınların rengi silinmek isteniyor’
Mexmûr’daki Şehit Rüstem Cudi Mülteci Kampı'ndaki kadın öğretmenler, bu saldırıların devlet eliyle meşrulaştırıldığını ve hatta korunduğunu belirtiyor. Marîa Bozan, kadınlara yönelik baskı ve saldırıların arttığına dikkat çekerek "Dünyaya bakarsanız, erkek zihniyetinin egemen olduğunu ve kendini sürdürmek istediğini görürsünüz. Kadınlar şahsında toplumun dilini, kültürünü, hafızasını ve öz örgütlenmesini ortadan kaldırmak istiyorlar. Kürdistan'da da durum aynı. Kuzey Kürdistan'da ve özellikle Türkiye'de, devlet kadınlara yönelik saldırılarını doğrudan gerçekleştirmese de, kadınları öldürmek ve susturmak için toplum içinde kendi örgütlenmelerini kuruyor. Özellikle din ve inançlar üzerinden kadınların sesini, rengini ve örgütlenmesini ortadan kaldırmak istiyor" şeklinde konuştu.
‘Kadınları öldürerek toplumu öldürüyorlar’
İran devletinin kadınlara yönelik uygulamalarına işaret eden Marîa Bozan konuşmasına şöyle devam etti: "İran'da kadın cinayetleri arttı. Kadınlara infaz, taşlama gibi çeşitli yöntemlerle saldırıyor ve ölüm yolunu seçme noktasına getiriyorlar. Siyasete katılmak isteyen bir kadını susturmak istiyorlar. Bunu toplumun gözü önünde yapıyorlar ki diğer kadınlar ondan güç almasın. Bu şekilde kendi yönetim tarzlarını topluma kabul ettirmek istiyorlar. Bunu kadınları öldürerek yapıyorlar. Bir başka deyişle, kadınları öldürerek toplumu öldürüyorlar. Güney Kürdistan'da da kadınlar aynı şekilde saldırıya uğruyor ve intihara zorlanıyorlar. Rojava Kürdistan'ında kadınlar devrimle birlikte seslerini duyurmuş olsalar da, Suriye'de en çok acı çeken ve mevcut savaş nedeniyle saldırıya uğrayanlar kadınlar."
‘Toplumun her yerinde kendimizi örgütlemeliyiz’
Marîa Bozan, kadınların bu saldırılara nasıl karşı koyabileceği sorusuna şu yanıtı verdi: "Güçlü bir kadın örgütlenmesine ihtiyacımız var. Güçlü bir örgütlenmeye sahip olmadığımız sürece, mevcut zihniyetle mücadele edemeyiz. Çünkü mevcut sistem binlerce yıldır kendini örgütledi ve kendi sistemini kurdu. Bunun için toplumun her yerinde kendimizi örgütlemeliyiz. Dil, kültür ve öz savunma için mücadele etmeliyiz."
‘Önder Apo'nun bakış açısı pratiğe geçirilmeli’
Marîa Bozan, yakın zamanda "Barış ve Demokratik Toplum" manifestosu sürecinde kadınların rolüne dikkat çekerek "Bugüne kadar verilen 50 yıllık mücadelede, kadınların lider olması için büyük bir mücadele verildi. Özellikle Önderlik, kitaplarında bunu ayrıntılı olarak anlatıyor. Son olarak, ‘Barış ve Demokratik Toplum’ manifestosuyla insanların kendilerini eğitmeleri ve anlamaları gerekiyor. Çünkü bu manifesto, içinde bulunduğumuz dönemin bakış açılarını yansıtıyor. Önderliğin değerlendirmelerinde, kadın katillerinin Neolitik dönemden günümüze kadar geldiğini daha iyi anladık. Mücadelemizi güçlendirmek için bu bakış açılarını anlamamız, kavramamız ve pratiğe dökmemiz gerekiyor" diye konuştu.
‘Kadınların güçlü dayanışmasına ihtiyaç var’
Evîn Tayboxa ise, Jina Emini’nin katledilmesinin ardından Rojhilat’ta yaşanan gelişmelere dikkat çekti. Ayaklanmanın ardından başta İran ve Rojhilat olmak üzere birçok coğrafyada kadınların isyan ettiğini söyleyen Evîn Tayboxa, “Jina Emini ayaklanması gibi bir ayaklanmanın tekrar yaşanmasını engellemeye çalışıyorlar" dedi.
Saldırılar karşısında kadınların güçlü bir dayanışmaya ihtiyacı olduğunu vurgulayan Evîn Tayboxa, "Bu saldırılara karşı kadınların güçlü dayanışmasına ihtiyaç var. Tek bir ses duyulamıyor. Örgütlenme şart. Kadınları bir araya getirmek, eğitmek ve uyandırmak sadece önemli değil, aynı zamanda temel bir zorunluluk. Toplumun örgütlenmesine, kendini eğitmesine ve kitlesel ayaklanmalara ihtiyacı var. Bu mücadeleye sadece kadınlar öncülük etmemeli, soykırım saldırılarına maruz kalan tüm toplumlar mücadele etmelidir" şeklinde konuştu.