Halebli Kawthar Jundi Sednaya'da kaybettirilen eşini arıyor
Esad rejiminin çökmesiyle 10 yıldır kayıp olan eşini bulmak umuduyla cezaevine giden, ancak hiçbir ize rastlamayan Kawthar Jundi, cihadist HTŞ’nin yaşadıkları acıları görmezden geldiğini ve tatmin edici cevaplar alamadıklarını söyledi.
![](https://jinhaagency.com/uploads/tr/articles/2025/02/20250209-img-20241223-wa0000-jpg3c95d3-image.jpg)
GUFRAN AL-HABIS
Haleb- Tutuklu yakınları olan kimi aileler, Suriye’de 8 Aralık 2024’te Esad rejiminin yıkılmasıyla birlikte hapishanelerde ağır işkencelere maruz kalan tanıdıklarına kavuşmayı umuyordu, ancak bu konuda büyük bir hayal kırıklığı yaşadılar. Kaldırımlara saçılan kayıtlar tutukluların trajedisini ortaya çıkarırken, Suriye’nin geçici yönetimine gelen cihatçı grup Heyet Tahrir El-Şam, tutuklu yakını ailelerin yaşadığı acıları ve çaresizliği görmezden geldi. Kimileri eşlerinin, kimileri çocuklarının dönüşünü beklerken sessizlik karşısında çığlıklarını yükseltiyorlar. Tutuklu yakını aileler, adaletin sağlanmasında tatmin edici bir cevap alamıyor.
Eşinden haber alamıyor
Eşinin 10 yıldan fazla bir süre önce tutuklandığını belirten bir çocuk annesi 40 yaşındaki Kawthar Jundi, “Eşimin neden tutuklandığına dair net bir nedeni veya gerekçesi yoktu. Yaptığı tek şey Lübnan’a seyahat etmesiydi ve bu hayatımızın sonunun başlangıcı oldu. Bu yaşta bir çocukla yalnız kalacağımı hiç düşünmemiştim. Eşimin tutuklanmasıyla hayatımız hayal edilemeyecek şekilde değişmeye başladı. Çocuğum küçük olduğu için yaşananları anlamıyordu. İlk başlarda babasının seyahatte olduğunu söylüyordum ve bu durumu çocuğumdan saklamaya çalıştım. Çocuğumun karşısında güçlü olmaya ve acı gerçeği gözlerinden saklamaya çalıştım. Ancak zaman geçtikçe sorular artmaya başladı ve acısına rağmen ona karşı dürüst olmak zorunda kaldım. Gerçeği anlattığımda çocukluğunun bir kısmının çalındığını fark ettim” dedi.
‘Ondan hiçbir iz bulamadım’
Esad rejiminin çökmesiyle birlikte hapishane kapılarının açıldığını kaydeden Kawthar Jundi, "Hapishanelerin açılması ve tutukluların serbest bırakılması süreci başladığında yıllar süren acı ve bekleyişin ardından içime bir umut geldiğini hissettim. Kilitlerin kırıldığı sahnelerde gözlerimi kapıya dayayıp eşimden haber almayı bekledim. Serbest bırakılacak isimler arasında ya da o en kötü yerlerden çıplak ayakla çıkan insanlar arasında onun adını duymayı umdum. Oğlumda yanımda oturup heyecanla bekledi. İnsan mezbahası olarak bilinen Sednaya Hapishanesi’nde olduğu fikri geçmişte aldığım yanıtlardan, ne yazık ki ondan hiçbir iz bulamadım” ifadelerinde yaşananları anlattı.
Esad rejimi döneminde sürekli eşini aradığını dile getiren Kawthar Jundi, “Eşimden haber alabilmek için sürekli emniyet şubelerine giderdim, ancak sırf eşimin akıbetini sorduğum için şantaj ve tehditlere maruz kalırdım. Bana bir suçluymuşum gibi davranıyorlardı ve sürekli kovuyorlardı. Gözyaşlarımdan başka söyleyecek bir şeyim yoktu ama kimse benimle ilgilenmiyordu ve tatmin edici bir cevap, bir umut ışığı bile olmadan elim boş dönüyordum. Esad rejiminin düşmesiyle birlikte cezaevi kapıları açıldı ve bir umut yine gittim. Hiçbir şey, hiçbir iz, bir isim bile yoktu. İçimi dolduran umut, tarifsiz bir acıya dönüştü” diye belirtti.
‘Bütün girişimlerim sonuçsuz kaldı’
Heyet Tahrir El-Şam yönetiminin zorla kaybedilenlerin dosyasıyla ilgilenmediğini sözlerine ekleyen Kawthar Jundi, konuşmaya şu sözlerle devam etti:
"Her şeyin değişeceğini ve eşimin akıbetini öğrenme şansım olacağını umuyordum ama beni şok eden şey yeni yönetimin kayıp kişiler meselesini küçümsemesiydi. Hiçbir yararlı bilgi elde edemedim ve ne zaman herhangi bir tarafla iletişim kurmaya çalışsam konuyla ciddi bir şekilde ilgilenen kimseyi bulamadım, kimse sorularıma cevap vermedi. Bu yüzden defalarca bana yardım edebilecek birini aramaya çalıştım. Hatta beni bilgi alabileceğim yerlere yönlendirmelerini dahi istedim, ancak bütün girişimlerim sonuçsuz kaldı. Ciddi bir soruşturma olması gereken şey tamamen ihmale dönüştü, çünkü yönetim kayıp kişilerin kayıtlarını ve isimlerini araştırmaya ya da onların nerede olduklarını, nereye gömüldüklerini, hangi hakla işkence gördüklerini ve saklandıklarını bilmemiz için gerçeği ortaya çıkaracak kanıtları toplamaya bile kalkışmadı. Cenazelerinin nereye gittiğini, nasıl muamele gördüklerini veya bu şekilde muamele görmek için hangi suçu işlediklerini bilmiyoruz. Bu sessizliğin ışığında kendimizi bir acı ve adaletsizlik döngüsünün içinde sıkışmış halde buluyoruz ve nereye gideceğimizi ya da kime başvuracağımızı bilmiyoruz.”
‘Nerde olduğunu bilmek hakkımız’
Kayıp kişilerin akıbetinin belirlenmesi için soruşturma açılması çağrısında bulunan Kawthar Jundi, "Bu çağrıyı yetkili makamlara ve uluslararası kuruluşlara iletiyorum. Kayıp kişilerin akıbetinin ortaya çıkarılması için bize sağlanabilecek her türlü yardıma ihtiyacımız var. Yıllarca acılarla ve sorularla yaşadık ve artık kime başvuracağımızı veya bize kimin inanacağını da bilmiyoruz. Tutukluların dosyalarının açılması ve yeterli bilgi sağlanması gerekiyor. Sevdiklerimizin kaderini bilmek sadece yasal bir hak değil, aynı zamanda göz ardı edilemeyecek bir insan hakkıdır” dedi.
Eşini görme umudunu kaybettiğini, ancak hala gerçeği bilme hakkı olduğuna dikkat çeken Kawthar Jundi, “Örneğin eşim neden tutuklandı, öldüyse nereye gömüldü, ne zaman ve nasıl kaybettirildi? Bizler tutuklu yakınları olarak sevdiklerimize ne olduğunu bilmek hakkımız ve bunun için çığlıklarımızı yükseltmeye devam edeceğiz. Bugün yaşadığım dönem, daha önce yaşadığım dönemden daha az acımasız değil ama bir gün özlemle beklediğimiz gerçeğe ulaşacağımıza dair umudum hala var” diye ifade etti.