Gazze’de yeni işgal korkusu: Bu kâbus artık bitsin

İsrail’in Gazze kentine yönelik işgal harekâtı tehdidi tırmanırken, zorla yerinden edilme, kimlik kaybı ve savaşın ağır yükü altında kadınların ve çocukların çilesi katlanarak büyüyor.

Rafif Esleem

Gazze İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze Şeridi’ne yönelik saldırıları hız kesmeden sürüyor. Günlerdir devam eden bombardımanlar, artık bir soykırıma dönüşerek çağımızın en büyük insanlık trajedilerinden biri olarak tarihe geçiyor. Savaşla birlikte açlık, zorunlu göç, tecavüzler, art arda gelen katliamlar ve sağlık hizmetlerindeki çöküş, Gazze’yi özellikle kadınlar açısından kritik bir eşiğe getirdi. İsrail’in saldırıları sonucu şu ana kadar 60 binden fazla kişi hayatını kaybetti, 100 binden fazlası yaralandı. Açlıktan yaşamını yitirenlerin sayısı ise 154’ü geçti. Son olarak, İsrail Güvenlik Kabinesi Gazze şehrinin yeniden işgal edilmesine karar verdi. Oysa kent hâlihazırda İsrail kuşatması altında; tüm giriş çıkışlar kapalı. İşgalin kapsamının genişletileceği kararı, kuzeyin ve güneyin en uç bölgelerinden zorla göç ettirilmiş 1,5 milyon insan üzerinde adeta şok etkisi yarattı.

Şimdiye kadar İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarından en ağır darbeyi yaşlılar, çocuklar ve kadınlar aldı. Bugün herkesin aklındaki tek soru ise bundan sonra nereye gidecekleri. Yanlarına alabildikleri birkaç battaniye, yatak, mutfak eşyası ve kıyafeti taşıyabilecekler mi, yoksa tüm bunları geride bırakıp yeni bir çadır kentte hayatta kalma mücadelesine mi sürüklenecekler? Üstelik İsrail, uluslararası yükümlülüklerini yerine getirerek sivilleri korumak ya da bu insan selini barındırabilecek yeni bir insani bölge oluşturmak için bugüne kadar hiçbir adım atmadı.

Her şeye rağmen göç etmeme direnci

Gazze sakini Aide el-Kahlut, bu toprakların kutsal olduğuna ve zorla göçün mümkün olmayacağına dair inancından güç alıyor. Ancak yaklaşan işgal harekâtı haberinin kendisinde yarattığı sarsıntıyı da inkâr etmiyor. “Nereye, nasıl gideceğimi bilmiyorum. Bu saldırı önceki gibi değil; çok daha şiddetli olacak. Ya hayatta kalamayacağım ya da her şeyimi kaybedeceğim,” dedi.

Aide, yaşadığı ve gelecekte daha da zorlaşacağını bildiği günlere, gözlerinde kaygıyla karışık bir gülümseme belirerek şöyle konuştu: “Yakın zamanda balkabağı ektim, gitmeden önce ondan yemek istiyorum ama sanırım yanlış yere ektim; güneş almıyor, muhtemelen tadına bile bakamayacağım. Yine de biz her şeye rağmen hayattan tat almaya çalışıyoruz. Biz Filistinli kadınlar için göç, kelimenin tam anlamıyla yıkım demek; maddi ve manevi varlığımızın kaybı… Hatta öyle ki, dünyanın sonunu yaşamak gibi.”

Göç yolunda kaybolan kimlikler ve tapular

Yerinden edilme süreçlerinde, Filistinli olduğunu kanıtlayan kimlik ve belgelerin yanı sıra dört evi, arsaları ve bakkallarına ait tapuları kaybettiğini anlatan Aide el-Kahlut, “Bu mülkler hâlen İsrail güçlerinin kontrolünde ve geri vermeye niyetleri yok. Eskiden maddi durumum iyiydi, ancak bugün savaş ve göç yüzünden derin bir yoksulluğun pençesindeyim” dedi.

Aide’ye göre İsrail güçleri, şimdiden bölgeye güneye göç etmeyi “öneren” bildiriler atmaya başladı. Ayrıca, psikolojik baskı yaratan telefon uyarıları da giderek yaygınlaşıyor. “Daha önce kuzeyden göç etmeyi reddettim. Bunun üzerine İsrail güçleri evime roket saldırısı düzenledi. Bu saldırıda komşum hayatını kaybetti ve ben de çıkmaya mecbur bırakıldım” diye konuştu.

‘Bu kâbus artık bitsin’

Aide, “Her göç dalgası en az 1000 dolara mal oluyor. İşsizliğin ve gelir kaynaklarının yokluğunda bu, altından kalkılması imkânsız bir bedel. Önceliğimiz, çocuklarımızı güvenli bir yere ulaştırmak; ardından, canımızı tehlikeye atarak geride kalan eşyalarımızı almaya çalışıyoruz” dedi.

Uluslararası topluma çağrıda bulunan Aide el-Kahlut, “Bu insanlık dışı savaşı bitirin. Gazze’de yeniden inşa gecikse de çadırda yaşasak da tüm zorluklara sabrederiz; yeter ki üzerimizdeki bombardımanlar sona ersin. Yaklaşan işgal harekâtının, Refah ve Han Yunus’ta olduğu gibi, büyük bir yıkıma yol açmasından endişeliyiz. Gazze kum yığınına dönecek. Bizi doğduğumuz ve yaşadığımız topraklardan sürmesinler. Bu kâbus artık bitsin” diye konuştu.