Fas’ta kadın hareketi: Haklar ve eşitlik için birleşen sesler

Fas’ın kadın aktivistleri, tarih boyunca süregelen mücadeleleriyle toplumsal ve siyasi haklar için birleşiyor. Eğitimden yasal reformlara, eşitlikten şiddetin önlenmesine kadar birçok alanda kadın hareketi sesini yükseltiyor.

RAJA KHAYRAT

Fas- Fas’ta kadın hareketi, kökleri sömürge karşıtı ulusal mücadeleye ve kız çocuklarının eğitim hakkı talebine uzanan uzun bir geçmişe sahip. Bu hareket, yıllar içinde eşitlik, şiddetle mücadele, mirasta adalet ve Aile Kanunu’nun köklü reformu gibi hedeflerde birleşerek güçlü bir toplumsal ve hukuki savunuculuk ağına dönüştü. Bugün, kadınların özgürleşmesini demokratik bir toplumun ön koşulu sayan Faslı feministler, ulusal düzeyde koordineli bir mücadeleyi sürdürüyor.

Feminist aktivist Naima Akdad, Fas kadın hareketinin yalnızca bir toplumsal akım olmadığını, uluslararası sözleşmelere ve Fas Anayasası’na dayanan, adalet ve eşitlik hedefinde birleşmiş kapsamlı bir insan hakları hareketi olduğunu söyledi. Naima Akdad’a göre, kadınların özgürleşmesi demokratik ve ilerici bir toplumun inşası için temel bir koşul.

Tarihsel kökenler

Naima Akdad, Fas kadın hareketinin şekillenmesinde sol ve ilerici siyasi yapılardan gelen aktivistlerin rolüne dikkat çekti. Naima Akdad, kadın hareketinin hem ulusal hem Arap hem de uluslararası ölçekte değişen siyasi ve sosyal koşullardan etkilendi.

1912–1956 yılları arasındaki sömürge döneminde, kadınların kamusal alandaki varlığı sınırlıydı ve daha çok sömürge karşıtı ulusal mücadele ile sınırlı kaldı. Bu dönemde öne çıkan kadınlardan Malika El Fassi, bağımsızlık bildirisini imzalayan tek kadın olarak tarihe geçti. Zahour El Fassi ise bağımsız bir aktivist olarak kız çocuklarının eğitimi için kampanyalar yürüttü.

Dolayısıyla o dönemde Fas kadın hareketinin iki ana hedefi olduğunu belirten Naima Akdad bu hedeflerin sömürgeye karşı ulusal mücadele ve kız çocuklarının eğitim alması olduğunu söyledi.

Bağımsızlık sonrası aile hukukuna yönelik eleştiriler

Naima Akdad, “1956’da bağımsızlığın kazanılmasının ardından 1970’lere kadar olan süreçte, Fas’ta aileyi düzenleyen temel yasal metin Aile Kanunu oldu. Şeriat’a ve özellikle Malikî fıkhına dayanan bu yasa, evlilik, boşanma, velayet gibi alanlarda kadınların haklarını sınırlıyordu” dedi.

“Bu dönemde kadın haklarını savunanlar, ya demokrasi, sosyal adalet ve eşitlik talep eden solcu ve ilerici siyasi hareketler içinde ya da bu değerleri savunan siyasi partiler bünyesinde faaliyet gösterdi” diyen Naima Akdad yasanın içerdiği kısıtlamalar (Özellikle evlilik, boşanma ve velayet konularındaki düzenlemeler) kadın aktivistlerin en çok eleştirdiği konular arasında olduğuna dikkat çekti.

Parti içinden doğan kadın dernekleri

Naima Akdad kadın hareketinin doğuş koşullarına da değindi.

1970’lerde, siyasi partilerin içinden doğan kadın derneklerinin ortaya çıktığını ifade eden Naima Akdad, “Bunlardan biri, Ulusal Halk Güçleri Birliği’ne bağlı Kadınlar Birliği idi. Bu örgüt, okuma-yazma seferberliği, kadın sağlığı ve kadınların iş gücüne katılımı gibi konulara odaklandı. Ancak parti çizgisine bağlı oldukları için taleplerinin kapsamı sınırlı kaldı.

1980’ler, Fas kadın hareketi için bir dönüm noktasıydı. Bu dönemde siyasi partilerden bağımsız sivil toplum örgütleri kurulmaya başladı. Partiler, kadın meselesini ikincil bir konu olarak görürken; feminist aktivistler, Simone de Beauvoir, Mısırlı yazar Nawal El Saadawi, ilerici Mısırlı yazar Farida El Naqqash gibi isimlerden ve Suriyeli, Lübnanlı feminist yazarlardan etkilendi.”

8 Mart Gazetesinin Doğuşu

Bu entelektüel ortamda, ilerici ve modernist kadınlar tarafından “8 Mart” gazetesinin yayınlandığını vurgulayan Naima Akdad, “Yayın ekibinde, yasaklı 23 Mart hareketinden gelen Demokratik Halk Hareketi Partisi’nin kadın liderleri de yer aldı. Gazetenin yönetiminde Latifa Jbabdi, Aïcha Lakhmass, Nouzha El Alaoui, Zahour El Alaoui gibi feminist mücadelenin öncü isimleri vardı. Ayrıca eski siyasi tutuklular Widad El Bouab ve Maria Zouini de gazetede görev aldı” diye belirtti.

“8 Mart” gazetesi, 2 Mart 1987’de kurulan Kadın Emeği Birliği’nin (Union de l’Action Féminine) doğmasına öncülük etti. Bu birlik, uluslararası sözleşmelere bağlı, ilerici ve modernist bir kadın hakları anlayışını benimsedi.

Yeni dernekler ve Aile Hukuku mücadelesi

“Aynı dönemde, Fas Demokrat Kadınlar Derneği ve Kadın Hakları Federasyonu gibi örgütler de kuruldu” diyen Naima Akdad, birçok yeni örgütün, Kadın Emeği Birliği’nin deneyiminden yararlandığını aktararak şunları söyledi: “

Kadın hareketinin en önemli mücadele alanlarından biri Aile Kanunu oldu. Yıllar süren kampanyalar, kitlesel gösteriler ve hukuki savunuculuk faaliyetleri, bu yasada köklü değişikliklerin yapılmasını sağladı.

Birleşen talepler

Feminist örgütler; şiddetin önlenmesi, kız çocuklarının eğitimi, mirasta eşitlik, CEDAW’a (Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi) çekincesiz katılım gibi konularda birleşti.

Naima Akdad, Fas kadın hareketinin bugün hâlâ anayasal haklar çerçevesinde kadınların tüm haklarını elde etmesi, karar alma mekanizmalarına erişim sağlaması ve toplumda eşit bir yer edinmesi için ulusal düzeyde koordineli bir mücadele yürüttüğüne dikkat çekti.