“Evlilik okulları aile içi çatışma ve şiddeti arttırır”

Kadınları “ehlileştirmenin” bir aracı olarak görülen Evlilik Okulları kayyımların atandığı şehirlerde yeniden kuruluyor. Aile Danışmanı Zozan Şimşek, AKP’nin kadınlara izin verdiği kadar bir  yaşam alanı çizdiğine dikkat çekerek “İktidar ataerkil düzeni dayattı ve korumakla yükümlü olduğu eşitlik ilkesinin temellerine bomba koydu. Bu tür projeler daha çok çatışma ve  şiddeti beraberine getirir” dedi. 

MEDİNE MAMEDOĞLU
Amed- Türkiye’nin birçok noktasında açılan “Evlilik Okulları” şimdi de kayyımların gündeminde. En son Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde açılan “Evlilik Okulu”nun özellikle kayyımlarla nasıl bir işbirliği içinde olacağı merak konusu. 
Aile Danışmanı Zozan Şimşek, İslamcı bir politika ile ülkeyi yöneten iktidarın kadının annelik ve aile içindeki statüsünü artırmak ve toplumsal alandaki görünürlüğünü geri plana atmak için böyle bir projeyi hayata geçirdiğine dikkat çekiyor. Aile Danışmanı Zozan Şimşek, sorularımızı yanıtladı.
Evlilik okulları fikri günümüze nasıl ve hangi zihniyetin ürünü olarak geldi?
Eski Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in “hükümet politikası haline getireceğiz” dediği “Evlilik Okulları” projesi, kadın için en büyük kariyer anneliktir zihniyetinin yansıması olan bir çalışmadır. Bu çalışma; iktidarın savunduğu “Siyasal İslam” anlayışının kadın kimliği üzerinde kurduğu tahakkümün evlilik kurumu gibi toplumda karşılığı olan bir müessesenin arkasına gizlenerek hayata geçirme çabasıdır. AKP’nin son yıllarda yoğunluk kazanan, muhafazakâr eksenli, toplumsal yaşamda dinselleşmeye yönelik çalışmaları, özellikle kadınların yaşamları ve bedenleri üzerinde iyice hissedilir bir hal aldı. İslamcı kesimlerin, toplumsal düzenleme konusunda Kuran’ı referans noktası olarak ele alan yaklaşımları ya da kendi ideolojik okumalarına göre gündeme getirdikleri yorumları, gündelik hayatımızı düzenleyen araçlar haline geldi. Bu çerçevede; iktidarın kendine göre bir “makul kadın” tanımı ve kadın için biçtiği roller vardır. Kendi ideolojisine uygun bir şekilde bu düşünce ve anlayışını hayata geçirmek için devlet dediğimiz güç aygıtını da kullanarak yaşama geçirme çabası da vardır. Bu ve bu gibi projeler de buna hizmet etmek için açılıyor. Bu okullarda anlatılan ve kamuoyunda basına yansıyan ders konularına baktığımızda bunu ve arkasına gizlenen niyeti net bir şekilde görebiliriz. Burada kısaca kadına “kölelik nasıl olmalı” öğretiliyor. Siyasal İslam’ın kadın için öngördüğü yaşam, erkekler eliyle yeniden dizayn ediliyor. Bu çalışmaların bunun için yapıldığının farkında olmak gerek.
Siyasal İslam'ın kendisini daha da kurumsallaştırma projesi
İktidar neyi esas alarak bu projeyi hayata geçirdi?
Siyasal İslam bir yere girerken genel anlamda kadın kimliği üzerinde geliştirdiği söylemler ile kendisini var eder. Örneğin mevcut iktidarın 28 Şubat sürecinde başörtü yasağı üzerinde yaptığı propagandanın ürünü olduğunu görmemiz gerekir. O dönem son derece masum bir söylem biçimi olan “din ve vicdan özgürlüğü” gibi kimsenin karşı çıkmayacağı bir propaganda ile kitlelerin desteğini kazandılar. Ardından bu destekle türban yasağına karşı mücadele diye bir politik mücadele hattını ördüler. Bu mücadele ile iktidara geldiler. İktidara geldikten sonra yaptıkları ve uygulamaları ile şer-i hukukun ya da Gazalici İslam anlayışın kadın için belirlediği yaşam şeklini kadına dayattılar. Bu okullar da bunları hayata geçirmek için bir araçtır. Bu çerçevede bu projeye baktığımızda  “Evlilik Okulları” projesi çağdaş ve modern kadın kimliğini ortadan kaldırma, siyasal İslam’ın kadın kimliği ve evlilik kurumu ile ilgili düşüncelerini hayata geçirme amacı gütmektedir. Dolayısıyla bu proje kadın erkek ilişkilerine ve evli çiftlerin hayatlarını düzene koyma gibi olumlu bir katkı sunmayacaktır, tam tersine daha çok çelişkilerin ortaya çıkmasına sebebiyet verecektir.
“Türkiye’deki bu vahim durumun sorumlusu, iktidardır”
Yani aslında “iktidar bu projeyle kadınları ehlileştiriyor” diyebilir miyiz?
Mevcut iktidarın kadını koruma ve kadın kazanımlarını geliştirmek gibi bir derdi yok. Tam tersi Kadın mücadelesinin en önemli kazanım belgesi olan İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırmak için elinden geleni yapmaktadır. Çünkü kadın kimliği onlar için siyasi bir araçtır. Yakın zamanda iktidarın başı, kendi partileri dışındaki partilerde siyaset yapan başörtülü kadınları “Vitrin Mankeni” diye aşağılamıştı. Geri kalan toplumlarda, özellikle de Ortadoğu toplumunda kadın kimliği her zaman erkek egemen anlayışın çizdiği ya da dini inançlar ve kutsal kitapların öğretilerinin çizdiği çerçeve kadar var olmuştur. Bu çerçevenin dışına çıkan kadınlar cadılaştırılmış, köleleştirilmiş ya da recm edilmiştir.  Ülkemizde de iktidarın başındaki şahıs tarafından bu kadınlar marjinal olarak tanımlanmıştır. Bu “Evlilik Okulları” iktidarın marjinal dediği kadınları kendi siyasal anlayışları çerçevesinde ehlileştirme projesidir. Bu okullarda ilahiyat kökenlilerin ders vermesi siyasal İslam anlayışının kadın kimliğini şekillendirme çalışması olduğunu açıkça gösteriyor.
Türkiye’deki bu vahim durumun en büyük sorumlusu, yaptığı sayısız açıklama, çıkardığı yasalar ve söylemleriyle uzun yıllardır iktidarda olan siyasal İslamcılar’dır. Hukuk sayesinde kalıcı ve kabul edilir bir alan çizme gücü olan iktidar, kadına da yasalar yoluyla kendi izin verdiği kadar bir yaşam alanı çizdi. Çizilen bu alanın bir kadın için yaşanılabilir olup olmadığını da hiç önemsemedi. Bu, demokrasi ve eşitlik ilkelerinin hâkim olduğu düzene aykırı bir davranıştır. İslamiyet’i bir araç olarak kullanarak ataerkil bir düzeni dayattı ve korumakla yükümlü olduğu eşitlik ilkesinin temellerine bomba koydu.
Bu evlilik okullarında özgür eş yaşam, kadın ve erkeğin eşit temsiliyeti gibi kavramlardan hiçbiri yok. Bunlar olmadığı için de bu okulların kadına yönelik şiddeti ya da kadın cinayetlerini azaltacağına dair bir gelişmeye yol açması mümkün değil.
“Erkek iktidarını güçlendiren bir proje” 
 Evlilik okullarının aile yapısı ve topluma ne gibi etkileri olur?
AKP Projesi olan bu okullarda verilen eğitim ile kadın aile ve çocuklarla sınırlı tutulan bir konuma hapsediliyor. Bu okullar, erkek egemen anlayışın iktidarını sürdürme çabasıdır. Bu tür projeler daha çok çatışma ve  şiddeti beraberine getirir. 
Bilindiği gibi annelik edimi evrensel olarak kadınlıkla özdeşleştirildiğinden, her türlü bakım işi de kadınlıkla ilişkilendirilmiş ve sonucunda da annelik, kadınların toplumsal cinsiyet rollerini pekiştirmiştir. Böylece çocuğun doğumundan itibaren kadının biricik kimliği annelik üzerine oturtulmaktadır. Bu okullarda kadının kontrol altında tutulması, geri planda kalması, itaat ve hiyerarşi ilişkileri içinde sınırlandırılması hedefi vardır.