EŞİK’ten soyadı dayatmasına karşı bir adım daha
EŞİK, kadınların evlendikten sonra kendi soyadını kullanma hakkının engellenmeye çalışılmasını TİHEK ve Kamu Denetçiliği’ne taşıdı.
Haber Merkezi- Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK), kadınlara soyadı dayatmasına son verilmesi için Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’na ve Kamu Denetçiliği Kurumu’na başvurdu.
Başvuruyla ilgili olarak yapılan yazılı açıklamada hukuksuzluğun dayatmayla devam ettiğine dikkat çekilerek “İçişleri Bakanlığı soyadı konusundaki cinsiyetçi ve eşitliğe aykırı uygulamaya derhal son verebilecekken, hatta Anayasa ve Anayasa Mahkemesi’nin ilgili kararı nedeniyle bunu derhal yapması gerekirken ölü taklidi yapmayı tercih ediyor! Bakanlık hareketsiz kalarak kadınlara karşı bu hukuksuz dayatmanın devam etmesine neden oluyor. Oysa uygulamayı düzenlemek üzere, Anayasa’ya ve uluslararası sözleşmelere uygun basit bir genelge ile nüfus müdürlüklerinin nasıl işlem yapacağı belirlenebilir. Yeni bir yasa çıkartılmasının beklenmesine gerek yok. Çünkü yasal bir sınırlama yoksa, kural özgürlüktür. Kamu görevlileri iptal edilen madde hala yürürlükteymiş gibi davranmakta ısrar ettiği için, EŞİK gönüllüsü kadınlar, kadınlara yönelik soyadı dayatmasını Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’na (TİHEK) ve TBMM Kamu Denetçiliği Kurumu’na taşıdı” denildi.
Soyadı dayatması yasalara aykırı
Başvurularda, Anayasa Mahkemesi (AYM) kararının gereği yapılmayarak soyadı dayatmasına devam edilmesinin Anayasa’ya ve uluslararası sözleşmelere, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve AYM kararlarına açıkça aykırı olduğuna işaret edilen açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“*Anayasa’nın 153. maddesi gereğince Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlamaktadır. Medeni Yasa’nın soyadı ile ilgili 187. maddesi iptal edilmesine rağmen aynen uygulanmaya devam edilmektedir. Olmayan bir yasa maddesini uygulamaya devam ederek kadınları eşlerinin soyadını kullanmaya zorlamak Anayasa'ya açıkça aykırıdır. Anayasa’nın 153. maddesi TİHEK’i ve Kamu Denetçiliği Kurumu’nu da bağlar. Bu nedenle kadınların yaşadığı insan hakları ihlalinin ve ayrımcılığın giderilmesi için bu kurumlar da işlem yapmalıdır.
*Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı yok sayılarak iptal edilmiş bir yasa maddesini dayatmak, Anayasa’nın eşitlik ilkesini düzenleyen ve ayrımcılık yasağı getiren 10. maddesine ve ailede eşitliği düzenleyen 41. maddesine açıkça aykırıdır, cinsiyet temelli ayrımcılıktır. Ağır bir insan hakları ihlalidir. Aynı zamanda, Anayasa’nın 20. maddesi kapsamında düzenlenen özel hayata saygı hakkını da ağır biçimde ihlal etmektedir.
*Ortada hukuki bir boşluk yoktur. Yeni bir yasa çıkartılması beklenmemelidir. Kimi ülkelerde (örneğin Büyük Britanya’da) özel bir soyadı yasası yoktur. Yasal bir sınırlama yoksa, kural özgürlüktür.
*Kaldı ki, Türkiye’de yürürlükte olan Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi’nin (CEDAW) 16/g hükmü gereğince, CEDAW’a taraf devletler evlilikte ve aile ilişkilerinde kadınlara karşı ayrımı önlemek için gerekli bütün önlemleri almalı ve özellikle kadın erkek eşitliği ilkesine dayanarak ‘Aile adı, meslek ve iş seçimi dahil her iki eş (kadın-erkek) için eşit kişisel haklar’ sağlamalıdır. Anayasa’nın 90. maddesi gereğince CEDAW’ın bu hükmü, Anayasa’ya aykırılığı dahi ileri sürülemeyecek kuvvette bir yasa hükmündedir ve yürürlüktedir.
*Aynı şekilde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 8, 12 ve 14. maddeleri de yürürlüktedir. Ek olarak, 1984 tarihli AİHS 7 Numaralı Ek Protokol’ün ‘Eşler arasında eşitlik’ başlıklı 5. maddesi uyarınca ‘Eşler evlilikte, evlilik süresince ve evliliğin sona ermesi durumunda, kendi aralarında ve çocukları ile ilişkilerinde medeni haklar ve sorumluluklardan eşit şekilde yararlanırlar. Bu madde devletlerin çocuklar yararına gereken tedbirleri almalarını engellemez.’ Anayasal olarak uygulanması gereken hükümler CEDAW ve AİHS hükümleridir ve bu nedenle hukuki bir boşluk yoktur.
*AİHM ve AYM’nin kadının evlenmeden önceki soyadını tek başına kullanmasına izin verilmemesinin kadının insan hakları ihlali ve ayrımcılık oluşturduğuna ilişkin çok sayıda kararı da vardır. Ayrıca Anayasa Mahkemesi, 187. maddenin iptalinden önce kimi kararlarında uluslararası sözleşmelerin yukarıda sayılan hükümleri nedeniyle 187. maddenin zımnen ilga edilmiş olduğu yönünde kararlar da vermiştir.”