Cezaevinde kadın tarihi kitaplarına el konuldu

Diyarbakır Cezaevi’nde kadın tarihi kitaplarına el konulduğunu söyleyen Avukat Zelal Karabulak, koğuşların ve yemeklerin hijyenik olmadığını ve 3 aylık bebeğiyle kalan Suriyeli kadının, bebeğini hastalıklardan korumak için zorlandığını ifade etti.

MEDİNE MAMEDOĞLU

Amed- Kuzey Kürdistan ve Türkiye cezaevlerinde kadın tutukluların yaşadığı sorunlar çözüme kavuşmazken, sorunlara her gün yenileri ekleniyor. Kadın tutsaklar işkence ve kötü muamele görüyor, iletişim, yaşam, sosyal, hijyen ve sağlık haklarına erişemiyor.

Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi’ni ziyaret eden Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi Avukat Zelal Karabulak, kadınların yaşadıkları ihlalleri yerinde dinledi. Tutsakların aktarımlarını ajansımız ile paylaşan Zelal Karabulak, tutsakların sosyal izalosyon yaşadığını belirtti.

Tutsakların ne diğer tutsaklar ne de aileleri ile sağlıklı bir görüşme gerçekleştiremediğine dikkat çeken Zelal Karabulak, tecrit ve izolasyon karşısında kadın tutukluların kendi özel ihtiyaçlarını dahi karşılayamadığını ifade etti.

‘Hijyen yok, yemekler bayat’

Zelal Karabulak, “Fiziki açıdan hiçbir işkence yapılmamış olsa da bu tecrit olgusunun kendisi aslında bir işkencedir” sözleri ile cezaevlerinde yaşanan sosyal alanların kısıtlanmasına tepki gösterdi.

Amed’de kadın tutukluların son süreçte hijyenik olmayan ortam ve yemeklerden dolayı enfeksiyon kaptıklarını dile getiren Zelal Karabulak, tutsaklara verilen yemekte bazen taş çıktığını bazen de bayat olduğu bilgisini edindiklerini söyledi.

Tarihi geçmiş ped veriliyor

Tutsaklara ihtiyaçları kadar yemek verilmediğini belirten Zelal Karabaluk, “Yemekler hijyenden uzak. Bunun yanı sıra kendilerine verilen ped ürünlerinin kullanılamaz halde olduğunu ve çoğu zaman tarihi geçmiş ped aldıklarını dile getirdiler. Kantinde satılan pedlerin ise hem maliyetinin yüksek olduğunu hem de kalitesiz olduğuna dikkat çektiler. Bu noktada kadınlar maalesef hastalıklarla da karşı karşıya kalıyor. Bunların düzeltilmesi noktasında bir çağrıları vardı” şeklinde konuştu.

Koğuş baskınları arttı

Koğuşlara yapılan baskınların sistematik bir hal aldığına değinen Zelal Karabulak, “Tutuklular eskiye oranla oda baskınlarının daha da arttığını söyledi. Neredeyse her gün, ya da iki üç günde bir oda baskınları yaşanıyor ve bu baskınlarda tutukluların kitaplarına, çoğu zaman ilaçlarına dahi el konulduğunu öğrendik. Tutukluların kendi yaptıkları el emeği ürünlerine ‘sakıncalı’ denilerek el konuluyor. Bu ürünlerden bazıları geri verilirken, bazıları da hiç geri verilmiyor. Kadın tarihini esas alan kaynaklar, dergiler ve kitaplar çeşitli gerekçelerle kabul edilmiyor. Yani kadını dışarıda aile içine hapseden ve annelik üzerinden tanımlayan dar anlayış burada da varlığını sürdürüyor” dedi.

‘3 aylık bebek güneş göremiyor’

Antep Cezaevi’nden Kasım 2024’te Diyarbakır Cezaevi’ne sürgün edilen Suriyeli mülteci kadının yaşadıkları ihlallere de dikkat çeken Zelal Karabulak, kadının Türkçe bilmediği için kendini ifade edemediğini ve 3 aylık bebeği ile zor zamanlar geçirdiğini kaydetti. Yaklaşık 5 aydır tutsak edilen kadının hala ailesi ile görüştürülmediğini söyleyen Zelal Karabulak, “Çocuğuyla beraber hapiste tutulan kadının ihtiyaçları daha çeşitli ve daha özel olabiliyor. Bebeği için endişeli, beslenme ve giyim konusunda bir şikâyeti yok ancak hastalıklara karşı bebeğini korumakta zorluk çekiyor. Yine bebek ihtiyacı olduğu kadar güneş göremiyor. Bu noktada hem annenin hem de bebeğin bir an önce tahliye edilmesi gerekiyor” sözlerini kullandı.

‘Türkiye, mevzuata uygun düzenleme yapmak konusunda isteksiz’

Yaşanan ihlallere ilişkin başsavcı vekili ile görüştüklerini dile getiren Zelal Karabulak son olarak sözlerine şunları ekledi: “Türkiye, hapishanelerde uluslararası mevzuata uygun düzenlemeler yapmak konusunda çok isteksiz davranmakta. Yetki ve sorumluluğu olan merci ve kurumların bu ihlalleri sonlandırmasına yönelik harekete geçmelerini sağlamak için gerekli tüm mekanizmaları işletmekten geri durmuyoruz. Ancak önümüzdeki en büyük engel muhatap bulmak olunca taleplerimizde de karşılık bulamıyoruz. Bu sorunların takipçisi olacağız.”