İran ve Rojhilat’ta sendikacılar hedefte

İran ve Rojhilat’ta sendikacılar baskı altında. Hak savunucusu Fatemeh Kerimi, işlerinden olan sendikacıların sayısının daha fazla olduğunu belirterek toplumu birleşik mücadeleye çağırdı.

ŞEHLA MUHAMMEDI

Haber Merkezi- İran’da “Jin, Jiyan, Azadî” devrimci ayaklanmasının yıldönümü yaklaşırken, çok sayıda sendikacı ağır cezalara çarptırıldı. Aktivistlerin kimi işlerinden atıldı, kimi zorunlu emekli edildi kimi de görevlerinden uzaklaştırıldı.  

İran ve Rojhilat’ta yaşanan son durumu sendikal hareketin geldiği noktayı Kürdistan İnsan Hakları Ağı Üyesi Fatemeh Kerimi ile konuştuk. Fatemeh Kerimi, konuşmasının başında Rojhilatlı sendikacıların Eğitim Bakanlığı’na bağlı Disiplin Kurulu tarafından işten atıldığını ve zorunlu emekliliğe sevk edildiğini belirterek şunları söyledi:

“Sendikal aktivistlere yönelik baskı Kürdistan’da yeni bir mesele değil. Bu aktivistler toplumdan ayrı değiller, her zaman toplumsal olaylarda aktif bir rol üstlendiler, kendi taleplerini dile getirdiler ve toplum üzerinde sürekli uygulanan sistematik baskılara sessiz kalmadılar. 1979 devriminden bu yana bu tür cezalarla karşı karşıya kaldılar.”

‘Veriler görünenden daha fazlası’

Yeni açıklanan kararlara dikkat çeken Fatemeh Kerimi, on dört sendikacı hakkında cezaların açıklandığını fakat bu sayının gerçeği yansıtmadığını söyledi ve şöyle devam etti:  

“Protestolarda gördüğümüz gibi, öğretmenler ve öğrenciler her zaman eylemlerin önemli bir parçasıydı. Sadece mesleki haklarını değil, ana dilde eğitim hakkı gibi diğer toplumsal talepleri de dile getirdiler. Şehirler arası örgütlü faaliyetleri, güvenlik kurumları için sürekli bir tehdit algısı yarattı. Bu yüzden baskı altındalar. Açıklanan sayı sadece medyaya yansıyan kısmı; gerçek sayı çok daha fazladır. Öğretmenler sık sık Eğitim Bakanlığı’na çağrılıyor, sorgulanıyor. Birçoğu hakkında ağır cezalar verilebilir ama baskılar nedeniyle bunu kamuoyuna açıklamıyorlar.”

‘İnsanlar güvenlik tehdidi olarak görülüyor’

Fatemeh Kerimi, cezaların esas nedeninin aktivistlerin protestolardaki rolü ve halkla dayanışmaları olduğunu, örgütlü çalışmalarıyla güvenlik kurumlarında korku yarattığını ve bu nedenle cezalandırıldıklarını vurguladı. Fatemeh Kerimi, “İran Anayasası’nın 26. maddesi sendikal faaliyet ve toplanma hakkını tanıyor. Ama İran’da gerçekleri ortaya koyan her faaliyet, bireysel ya da toplu olsun, güvenlik tehdidi olarak görülüyor. Nitekim öğretmen sendikacılarına verilen cezaların ardından Devrim Muhafızları’na bağlı Fars Haber Ajansı bu kararları onayladı ve güvenlik kurumlarının senaryosunu tekrar ederek onları ‘eğitim sürecini bozan, kaos ortamı yaratan kişiler’ olarak suçladı” şeklinde konuştu.

‘Hiçbir kurum bağımsız değil’

Eğitim Bakanlığı ve Disiplin Kurulu’nun güvenlik kurumlarından bağımsız olmadığını ifade eden Fatemeh Kerimi, “İran’da hiçbir kurum bağımsız değil. Yargı, yürütme, yasama arasında bağımsızlık yok. Eğitimden medyaya kadar en küçük idari kurumlar bile güvenlik kurumlarıyla tamamen bağlı” dedi. Fatemeh Kerimi, eğitimin yalnızca okuma-yazmadan ibaret olmadığını, öğretmenlerin siyasi, sosyal ve ekonomik sorunları da aktarması gerektiğini anlatarak “Bu baskılar, öğretmenleri susturuyor. Oysa öğretmenlerin görevi çocukları ve aileleri etkileyen bu krizler hakkında konuşmak” diye ifade etti.  

‘Sorun tüm toplumun meselesi’

Mevcut durumda öğretmenlerin siyasi baskı ve ifade özgürlüğünün kaybı ve ekonomik kriz ve işsizlik riski ile karşı karşıya olduklarını dile getiren Fatemeh Kerimi, “Bir öğretmen hem ailesinin geçim yükünü taşıyor hem de susturulma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Bu durumda toplumsal farkındalık yaratmak gibi temel görevini yerine getiremiyor” dedi. Fatemeh Kerimi aynı durumun öğrencileri de farklı biçimde etkilediğini belirtti ve şöyle devam etti:  

“Öğrenciler pasif ve rutin bir eğitime mahkûm ediliyor. Bu da toplumun hiçbir sorununu çözmüyor. Uzun vadede bütün toplumu etkiler. Sendikal aktivistler sadece kendi hakları için değil, toplumun genel hakları için mücadele ediyor. Hepimizin ekonomik ve sosyal hakları birbirine bağlıdır. Ekmeğini düşünmek zorunda kalan öğretmen iyi bir eğitim veremez. Dolayısıyla bu cezalar aslında bütün topluma verilmiş cezalar. Yarın her birimize uygulanabilir. Bu yüzden mesele bireysel değil, hepimizin meselesi.”

Fatemeh Kerimi son olarak toplumsal dayanışma çağrısı yaptı:

“Bu koşullarda hepimiz sendikal aktivistlerle dayanışma içinde olmalıyız. Medyada, kurumlarda onların sesini duyurmalıyız. Rejimin bizi birbirimizden koparma politikasına izin vermemeliyiz. Her birimiz elimizden geldiğince bu aktivistleri desteklemeli ve onların sesi olmalıyız.”