Bir inkâr politikası: Urmiye’de değişen yer isimleri

Urmiye kentinde, kimlik ve dil anlaşmazlıkları yaşanıyor. Sivil toplum aktivistleri kentte, Kürtçe isimlerin Türkçe veya Farsça kelimelerle değiştirilmesinin hükümetin inkar ve bölücü politikalarının da bir yansıması olduğunu düşünüyor.

SAYE MOHİBİ

Urmiye - Doğu Kürdistan’ın Urmiye şehri, 900 bini aşkın nüfusuyla İran'ın en eski çok uluslu şehirlerinden biri.

Kentin nüfusunu Aşuriler, Ermeniler, Azeriler ve Kürtler oluşturuyor. Ancak, zamanla şehrin demografik yapısı değişmiş, örneğin Hristiyan nüfus geçmişe oranla azalmış, öyle ki bugün şehirde ve çevre köylerde yaşayan nüfusun çoğunluğunu Kürtler ve Azeriler oluşturmaktadır.

Şehir, kültürel ve kimlik politikalarının merkezi haline geldi

İran'ın merkezi hükümetleri, tarih boyunca Urmiye'nin dilsel ve dinsel çeşitliliğini bir arada yaşama modeli olarak değil, bir “kontrol ve kısıtlama” aracı olarak kullanmaya çalıştı. Son yıllarda şehir, kültürel ve kimlik politikalarının merkezi haline geldi.

Sivil toplum aktivistlerine göre; Kürtler, resmi politikalarda bir tür inkâr ve ötekileştirmeyle karşı karşıya kalan grupların başında geliyor. Bu inkar yer, sokak, park ve alışveriş merkezleri isimlerinde de görülüyor.

Kürtçe isimler kamusal alanda yer almıyor

Kentten Kürtçe isimlerin silinmesi ve yerine Türkçe ve Farsça kelimelerin getirilmesi, ya da yeni merkezler açılırken sadece Türkçe ve Farsça isimlerin tercih edilmesi tepkilere neden oluyor.

Bazı yurttaşlar, bunun mevcut dil ve kimliklerin kullanımında eşitsiz bir politikayı yansıttığını düşünüyor. Onlara göre, Kürtçe isimler kamusal alanlarda yer almıyor ve hatta bazen güvenlik güçleri tarafından kısıtlanıyor.

Kentteki sivil aktivistlerden Sediqeh Kh., Kürtçe dilsel işaretlerin ortadan kaldırılması sürecine atıfta bulunarak şunları söylüyor: "Kürt kimliğinin inkârı, dilinin, edebiyatının ve sözcüklerinin ortadan kaldırılmasıyla başladı. Tıpkı bu dilin resmi yerlerde konuşulmaması gibi."

Sediqeh Kh. kentte yazılı olmayan bir yasak olduğunu belirtiyor ve şu soruyu soruyor: "Medem şehir hepimizin, Türk Mall adında büyük bir kompleks varsa, neden ‘Kurd Mall’ inşaatına izin verilmedi? Türkçe isimlerle bir sorunumuz yok, ancak hükümet bir tarafa baskı yaparak diğerine üstünlük hakkı veriyor.”

Aynı zamanda Azeri diline yönelik de benzer politikaların izlendiğini ifade eden Sediqeh Kh.,"Azeri konuşanlar için bu aynı zamanda kimliklerine ve dillerine yönelik bir tehdittir. Örneğin, yıllardır Azeri annelerin dillerini yeni nesillere aktarmasını utanç yaratarak engelliyor."

‘Amaç asimile etmek’

Urmiyeli bir diğer sivil toplum aktivisti Simin F. de, tarihi ve yerel isimlerin değiştirilmesini eleştirerek, "Köy ve mesire yerlerinin isimlerinin değiştirilmesi kültürel bir tehdit haline geldi. Hükümet, Farslaştırma veya isim değiştirme konusunda ilerliyor" diyor.

“Burada amaç asimilasyon politikasını yürütmektir” diyen Simin F., “Bu isimler tarihin ve toplumsal hafızanın bir parçasıdır ve Kürt, Süryani, Ermeni ve Azeri uluslarından herhangi bir direniş olmazsa, bu susturulmuş tarih gelecek nesillerin hafızalarından silinebilir. Ne yazık ki bu eğilim en çok Urmiye Kürtleri ve Hristiyanlarına karşı yaygındır” uyarısında bulunuyor.

Urmiye ve diğer çokuluslu şehirlerinde yaşananlar, hükümetin ulusal ve dilsel çeşitliliğe karşı tek tipleştirme politikalarının bir yansıması gibi görünüyor. Halk ve aktivistler, bu tür politikaların devam etmesinin toplumsal bölünmelere yol açmasının yanı sıra, daha geniş çaplı protestoların ve etnik kimliklerin tanınması taleplerinin önünü açabileceğine inanıyor. Aktivistler, bu taleplerin barışçıl bir şekilde karşılandığında, uluslararasında bir arada yaşama ve karşılıklı saygıya doğru bir adım atılacağını düşünüyor.