Barışı kadınlar inşa edecek
Kadın hakları aktivistleri İzmir’de 1 Eylül Dünya Barış Günü öncesinde barışa ilişkin yayınlayacakları tutum belgesini oluşturmak için forumda bir araya geldi.

İzmir - 1 Eylül Dünya Barış Günü öncesi İzmir’de kadın hakları aktivistleri, barışa ilişkin tutum belgesi hazırladı. Kadınlar tutum belgesi oluşturmak ve kadın platformu oluşturma amacıyla Kültürpark Ahşap Sahne’de düzenledikleri forumla bir araya geldi.
Kadınlar adına forumun açılış konuşmasını yapan Didar Gül, savaşın bir toplumun tüm ezilenlerini ilgilendirdiğini ve yeniden dizayn anlamına geldiğini ifade ederek şöyle konuştu:
“Biliyoruz ki barış Lice’den Gezi’ye, Roboski’den Soma’ya Dersim’den İzmir’e uzanmalıdır. İktidar, ulusçuluk adına, sermaye adına, muktedir kalma adına yaşanan tüm gerçeklerin üzerini örtmeye çabalasa da, bizler hakikatleri ancak birlikte ve el birliğiyle inşa edebiliriz. Bu yüzden biz kadınlar ‘barış için sözümüz, savaşı durdurmak için gücümüz var’ demekten asla vazgeçmiyoruz. Gerçek ve kalıcı bir barış, ancak barışın herkesin meselesi haline gelmesi, toplumun her kesiminin gündemine girmesi, herkesin arzusu olması, yani barışın toplumsallaşması ile tesis edilebilir.”
“Anneler mücadele edecek”
Açılış konuşmasının ardından forumda ilk olarak söz alan Barış Annesi Peyruze Kurt, barışın gelmesini en çok kadınların ve annelerin istediğini dile getirdi ve “Her gün çocuklarımızın cenazeleri geliyor. Her gün gençlerimiz toprağa veriliyor. Ne bir gerilla annesi ne de bir asker annesi artık ağlasın istemiyoruz. Bu kan durunca herkes rahat nefes alacak. Bu savaş politikaları nedeniyle şehirlerde hayat durdu. Bunları bize yaşatma hakları yok. Anneler ne olursa olsun onurlu bir barış için mücadele edecek” şeklinde konuştu.
KESK Kadın Meclisi adına konuşan Gülsev Sağıroğlu, savaş politikalarının emekçilerin yaşadıkları kayıplarının bir nedeni olduğunu anlatarak “AKP –MHP iktidarı barış mücadelesini gözeten binlerce kamu emekçisini işlerinden ihraç etti. Bizleri saldırılarla açlıkla biat etmeye çalışanlara inat barış mücadelesinden vazgeçmiyoruz” dedi.
“Doğaya savaş açılıyor”
İzmir Kent Konseyi’nden Cemile Kocabaş da özellikle savaş ile birlikte doğa talanına işaret ederek “Doğayı katlediyorlar canlar gidiyor, sürekli yok etmeye devam ediyorlar. Her konuda geniş bir çalışmanın yapılmasını istiyorum” diye ifade etti.
Yaşam savunucularından Seda Uğur, sistemin doğaya da savaş açtığını söyleyerek “Faşizmin kurumsallaşmaya başlamasıyla birlikte kadına karşı şiddeti ve baskıyı nasıl meşrulaştırmaya çalışıyorsa aynı politikayı doğaya, hayvanlara karşı da uygulamaya çalışıyor. Bugün hem kadınlar olarak hem ekolojistler olarak buradaysak bunun bir sebebi var. O da her alana savaş açan kapitalizme karşı faşizme karşı mücadele etmemiz. Bu mücadele hatlarını yarına bırakma şansımız yok” diye konuştu.
“Savaş sadece silahla mı oluyor?”
Forumda konuşan Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Nur Aytemur ise “nasıl bir barış” sorusuna verilecek olan cevabın önemine işaret etti. Nur Aytemur, “Barış sadece silahla tankla mı oluyor? Bölge illerinde bu kadar yakıcı. Bunun batıya yansıması tecavüzle, ekonomik krizle oluyor. Orada bir silaha giden bütçe buradaki kadının pazarındaki, çocuğun okulundan giden bir bütçe var. Bitti bitiriyoruz diyerek düşmanlaştırdıkları Kürt halkı var. Sokağa çıkan kadınlar olarak kışkırtılmış bu erkeklik tam da savaş politikalarından kaynaklanıyor” şeklinde konuştu.
Birlikte mücadele vurgusu
HDP Kadın Meclisi adına konuşan Berna Çelik, ise “Birlikte mücadeleyi gerçekleştirebilirsek aşamayacağımız bir şey kalmayacaktır. Bölgede farklı kimlikler üzerinden metropollerde farklı kimlikler üzerinden saldırı gerçekleştiriliyor. Biz mücadeleyi yürütürken mücadeleleri birleştirirsek önümüzde engel kalmayacaktır. Demans hastası olan Aysel Tuğluk’un neden içerde tutulduğunu buradan bakınca anlayabiliriz. Bir kadın bir Kürt ve Alevi. Kimliklere sahip çıkma noktasında mücadeleyi büyütürsek önümüzde engel kalmayacaktır” diye ifade etti.
Konuşmaların ardından taslak haldeki tutum belgesi okundu.
“Türkiye’de ve Ortadoğu’da halkları kuşatma altına alan savaş gerçeği yaşamlarımızı rehin alıp bizleri nefes dahi alamayacağımız bir ortama sürüklüyor” denilen taslak metinde şu ifadeler yer aldı:
“Bugün yani 1 Eylül Dünya Barış Günü'nde biz kadınların alacağı tavrı sizlerle paylaşıyoruz;
*Önümüzde bir seçim var, seçim sürecinde ve seçimden sonra nasıl bir hükümet kurulursa kurulsun, kadınların ve LGBTİ+'ların yaşamını, hükümetlerin şu veya bu şekildeki günlük çıkarlarıyla heba edilemeyecek kadar önemli buluyor ve seçim malzemesi olmasını reddediyoruz.
*Bizler, yerel ve küresel barış çabalarıyla ortaklık ve dayanışma içinde olacağız...
*Bulunduğumuz her alanda kadınlarla yan yana gelerek kadını ve barışı her zeminde konuşulur kılacağız.
*Evinde pazara gidemeyen ay sonunu zar zor getiren kadınların evine yansıyan savaş politikalarını konuşacağız.
*Savaşı başlatıp kadınları mülteci olmaya ve milliyetçilerin hedefine oturtanlara karşı mülteci kadınlarla yan yana geleceğiz.
*Fındık toplayan, pamuk toplayan, çay toplayan ellerle bir araya geleceğiz.
*Savaşın akademiye, bilime zararlarını ve ekolojik talanını birlikte durduracağız.
*Savaşın açtığı yaralarımızı birlikte saracağız.
*Savaşa ve şiddete karşı barışı inşa etmenin yollarını ortaklaştıracağız.
Bu vesileyle tüm kadınları kampanyamıza destek olmaya çağırıyoruz. Barışı hep birlikte inşa edelim!”