Üç yıl geçti: Gazze hala fırtınanın kalbinde

Gazze’deki yıkım, erkek egemen ve devletçi zihniyetlerin yarattığı sistematik krizlerin bir sonucu. Savaş, sivillerin iradesini hiçe sayan politikaların vahim izdüşümü olarak yaşanıyor.

MALVA MUHAMMED

Haber Merkezi- Savaş, halkların iradesini hiçe sayan politikaların ve güç merkezlerinin dayattığı bir oyun alanı haline gelirken, sivillerin hayatı, kadınların ve çocukların güvenliği ikincil bir mesele olarak görülüyor.

Kuşatma, yerinden edilme ve temel ihtiyaçların yokluğu, yalnızca askeri bir strateji değil, aynı zamanda devletçi ve merkeziyetçi anlayışın yarattığı sistematik bir krizdir. Gazze’deki her kayıp, bu zihniyetin ürünü olarak toplumsal hafızada derin izler bırakıyor.

Gazze’de savaş katliam, göç ve yıkım 2 yılını geride bırakıyor. Devam eden katliam ve yıkım ortasında Gazze’nin geleceği tüm insanlığın vicdanı için önemli bir yer tutuyor.

Nakba’dan kuşatmaya

19’uncu yüzyılın sonlarından itibaren, Yahudiler için bir ulusal yurt kurma çabasıyla Filistin’deki çatışmanın işaretleri belirdi. 1917 Balfour Deklarasyonu ile proje uluslararası destek buldu; ancak bölgenin demografik ve tarihsel gerçekliği göz ardı edildi.

1948’de İngiltere’nin çekilmesinin ardından İsrail devleti ilan edildi. Bu, Filistin Nakbası’nın (Felaketi) başlangıcı oldu. 750 binden fazla Filistinli zorla yerinden edildi, yüzlerce köy yok edildi, Filistin topraklarının yüzde 78’i İsrail’in kontrolüne geçti. Bu sadece bir askeri operasyon değil, bölgenin coğrafi ve demografik olarak yeniden mühendisliğinin başlangıcıydı.

1967 Savaşı ise Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze’nin işgaliyle sonuçlandı ve İsrail’in yerleşim politikalarının önünü açtı.

1990’larda Oslo Anlaşması ile siyasi çözüm umudu doğdu, ancak müzakerelerin tıkanması, yerleşimlerin sürmesi ve Filistin içi bölünmelerle bu umut kısa sürede söndü. Çatışma, bölgesel olmaktan çıkıp karmaşık bir yerel ve uluslararası boyuta evrildi.

Gazze ise 2005’te İsrail’in çekilmesinden bu yana ağır kuşatma altında kaldı, tekrar eden savaşlarla sürekli bir çatışma alanına dönüştü.

7 Ekim 2023 sabahı dengeler altüst oldu. Aylar süren çatışmalar binlerce kişinin yaşamını yitirmesine neden oldu, altyapıyı yıktı ve büyük bir insani krizi tetikledi.

Rakamların anlatamadığı gerçekler

Savaş 3’üncü yılına girerken Gazze tarihindeki en büyük katliamları yaşadı.

, yaralıların sayısının 169 bin 679'a yükseldiği bildirildi.

* Yayınlanan son rakamlara göre 67 bin 160 kişi Gazze’de yaşamını yitirdi.

*169 binden fazla kişi yaralandı,

*Altyapının yüzde 70’i yıkıldı, milyonlarca insan göç etmek zorunda kaldı.

Ancak bu sayılar, çocuğunu enkaz altında arayan anneyi, yıkılmış evinin anahtarını tutan yaşlıyı ya da ölen kardeşlerinin isimlerini çadır duvarına yazan küçük kızı anlatamaz.

Gazeteciler: Hafızanın tanıkları

Gazze’de gazeteciler sadece haber aktarmıyor; hafızayı, isimleri ve olayların insanî bağlamını kaydediyor. Elektrik ve iletişimin kesildiği, medya kuruluşlarının hedef alındığı ortamda, 254 gazeteci katledildi. Uluslararası kamuoyu bu sistematik saldırıları kınasa da, gazetecilerin “unutulmayacak bir anlatı” yazma çabası sürüyor.

Psikolojik ve sosyal etkiler

Çocuklarda travma, kaygı ve depresyon yaygınlaştı. Kadınlar ise hem ev içi hem toplumsal sorumlulukları üstlenmek zorunda kaldı. Birçoğu geçim için güvencesiz işlere yöneldi. Sağlık sistemi çöktü, ilaç ve gıda kıtlığı arttı.

Kadınlar direnişin kalbinde

Kadınlar sadece mağdur değil, aynı zamanda aktör. Protestoları örgütleyen, her gün açlığa ve savaşa karşı direnen, çocukları ve yaşlıları koruyan kadınlar, direnişin simgesi haline geldi. Her hikâye bir direniş, her kadın bir anlatıcı oldu.

Sumiye el-Kanou, evi yıkılmasına rağmen göç etmeyi reddetti: “Bu sadece ev meselesi değil, bir halkın hafızasıdır” diyerek direnmeyi seçiyor. Nura el-Lahham, açlıktan yaşamını yitiren oğlunun kanlı beresini saklıyor. Anne ve babasını yitiren Maria (10) ve Ensam (8), eğitim hakkı elinden alınmış bir kuşağın yüzünü temsil ediyor.

Trump’ın on dokuz maddelik planı, geçici ateşkeslerle birlikte, Gazze’nin geleceğini daha da belirsiz hale getirdi. İsrail Başbakanı Netanyahu’nun reddi ise sürecin tıkanmasına yol açtı.

Ancak tüm bu ihtimallerin ortasında en eksik olan şey, Gazzelilerin kendi sesleri ve iradeleri.