İstismara karşı eğitimlere başlanmalı!
Çocuğa yönelik cinsel istismar Türkiye’de hız kesmeden devam ediyor. Sosyolog Jülide Aslan, tüm okullarda çocuklara cinsel kimlik gelişiminin ne olduğu, yaşlarına göre bedenlerinde meydana gelen değişimlerin anlatılması gerektiğine dikkat çekerken cinsel istismardan nasıl korunabileceğini anlatan eğitimlerin verilmesi gerektiğini vurguluyor. Aslan, “Çocuk susar. Biz onların sesi olmalıyız” diyor.
ÖZGÜR KAYA
İZMİR- Çocuk istismarının giderek yaygınlaştığı Türkiye’de kadınlar, sorumluların yeterli cezaları almasını, iktidarın koruyucu ve önleyici tedbirleri hayata geçirmesini istiyor. Feminist aktivist Sosyolog Jülide Aslan, çocuklara yönelik cinsel saldırı, istismar vakalarının takibini yapıp gerekli yerlere yönlendirilmesini sağlayan kadınlardan biri. Aslan, çocukların savunmasız olduğunu ve çocuklara yönelik cinsel saldırıların kapalı kapılar ardında gerçekleştiğinin altını çiziyor. Özellikle istismar vakalarında çocukların beyanlarının ebeveynler tarafından anlaşılmasının önemine vurgu yapan Jülide Aslan, çocuklarını sahiplenen ebeveynler olduğunda sorunun daha hızlı aşılabileceğini tam tersi durumların da sonuçlarını anlatıyor.
“Anne inanmıyor. Bekâret kontrolüne götürüyor. Başka bir ebeveyn cinsel saldırıda bulunan kişiye, çocuğun iftira attığını söylüyor. Çocuk zaten savunmasız. Zaten kendisini nasıl ifade edeceğinin sıkıntısını yaşıyor. Çocuk susar biz susmayalım. Çocukların sesi olalım! İsteriz ki çocuğun bunu yaşadığı anda ebeveynle paylaşması. Ama böyle bir realite yok. Olmasından yanayız. Bununla ilgili okullarda cinsel eğitimler verilmesi gerekiyor. Özellikle kız çocuklarının kendi bedenini tanıması, adet döngüsüne kadar her şeyi bilmesi, kendi bedenine yönelik cinsel gelişimini ve kendi bedenini sevmesi, kendini cinsel tacizden nasıl koruması gerektiği gibi eğitimler verildiği sürece evet çocuk susmaz. Ama bu toplumsal realitede aile bile çocuğa inanmıyor.”
“Küçük yerlerde toplumsal baskı karşılığını buluyor”
Hükümetin, yerel yönetimlerin sivil toplum örgütleri de dahil edilerek mahallelere kadar inip ebeveynlere çocuklarının cinsel saldırılara uğradığını nasıl anlayacaklarına dair eğitimlerin verilmesi gerektiğini belirten Jülide Aslan, çocukların kendisini ifade edebilmesinin koşullarının yaratılmasını istiyor. Özellikle Milli Eğitim Bakanlığı’nın muhafazakârlığı bir kenara bırakıp çocukların kendi cinsel kimliklerini, bedeni ile ilgili cinsel bölgelerin neler olduğunu, ne olduğunda başına ne gelebileceğini, tacizden kendini nasıl koruyacağına, başına bir taciz geldiğinde okul yönetimine ve ailesine bildirmesi gerektiğini dair eğitimleri hayata geçirmesi gerektiğini tekrar vurguluyor.
“Çoğu cinsel saldırıda bulunan kişi elini kolunu sallaya sallaya dışarıda dolaşıyor. Son takip ettiğim davada da yardım ve yataklık eden, fail ortada elini kolunu sallaya sallaya dolaşıyor. Ama şöyle ilginç bir şey var. Hukuksal boyutu dışında mesela o 20 yaşındaki genç çocuk Çiğli gibi bir ilçede yaşadığı için derhal işi elinden alındı. Bütün o kapılar yüzüne kapandı ve taşınmak zorunda kaldı. Olayın hemen duyulabileceği küçük yerlerde toplumsal baskı karşılığını buluyor. İyi de oluyor. Bir hukuksal cezası olmasa bile toplumsal yaptırımı olması doğru bir tutum.”
“Yanındayım” duygusu verilmeli
Jülide Aslan “Çocukları cinsel saldırılardan korumak istiyorsanız, onlara şeffaf ve açık bir biçimde yaş gruplarına göre bir dil kullanarak ‘bütün dünya karşımda olsa bile ben senin yanındayım’ duygusunu vermenin” çocukları cinsel saldırılardan korumak için önemli bir nokta olduğunu söylüyor.
“Kadınların şirazesinden kaymasını istemiyoruz. Barışçıl demokratik yöntemlerle hakkımızı arayacağız. Mücadeleye kadınlar olarak devam edeceğiz. Bugün Lastesis ise yarın başka bir şey. Biz dünya kadınları ile birlikte yol alıyoruz ve kendi gündemimizi kendimiz oluşturuyoruz. Kadın erkek özgür günlere değil yaşasın kadın dayanışması ve kadın kadının yurdudur!”