İstanbul ve Diyarbakır’da Kayıp Yakınları: Failler yargılanana kadar vazgeçmeyeceğiz

Cumartesi Anneleri, 27 yıl önce gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan 5 çocuk babası Mirze Ateş’in akıbeti sorulurken, Diyarbakır’da ise 1993 yılında dönemin Cizre İlçe Jandarma Karakol Komutanı Cemal Temizöz’ün "Biz öldürdük" itirafında bulunduğu Abdulhakim Tanrıverdi’nin faillerini sordu. 
İstanbul - Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin cezalandırılmasını talep etmek için her hafta düzenledikleri eylemlerinin 833’üncüsünü gerçekleştirdi. Koronavirüs salgını nedeniyle online gerçekleşen eylemde bu hafta 18 Mart 1994’te Diyarbakır Kulp ilçesinde gözaltına alındıktan sonra kaybedilen 37 yaşındaki Mirze Ateş’in akıbeti soruldu. Açıklamada ilk sözü alan Mirze Ateş’in eşi Rınde Ateş, eşinin köye baskın yapan askerler tarafından gözaltına alındığını söyledi. Ateş, eşinin kaybedilme öyküsünü “Baskında evimiz yakılarak eşim gözaltına alındı. Çok sonra eşimin Kulp’un bir köyünde benzin dökülerek yakıldığını duyduk. Ancak cenazeyi alamadık çünkü köylüler devletin gelip cenazeleri tekrar çıkarıp götürdüğünü söylediler” dedi. 27 yıldır umudunu yitirmediğini söyleyen Ateş, “Hala bir yerden haber almayı bekliyorum ama haber gelmiyor. Umudumu kesemem, kesmeyeceğim” dedi.
“Gözaltına alınıp evi ateşe verildi”
Bu haftaki açıklamayı ise Cumartesi İnsanlarından Seza Mis Horuz okudu. 37 yaşındaki 5 çocuk babası Mirze Ateş’in Kulp’un Konuklu Köyü’ne bağlı Sadıka Mezrası’nda yaşadığını ve 1994 Mart’ının ortalarında bölgede operasyona çıkan asker ve korucular tarafında evine yapılan baskınla gözaltına alındığını belirten Horuz, “Gece yarısından sonra gerçekleşen baskında evi ateşe verilen Mirze Ateş, elleri kelepçelenip, başına torba geçirilerek, diğer köylülerle birbirlerine halatla bağlandı. Gözaltına alınanlar önce Sivrice Karakoluna, oradan Kulp Jandarma Komutanlığına götürüldü. Burada bir süre tutulan köylüler sonra Diyarbakır Jandarma Alay Komutanlığına sevk edildi” ifadelerinde bulundu. 
“Aylarca işkenceye maruz bırakıldı” 
Olaydan bir ay sonra Ateş’in kardeşi Eşref Ateş’in de gözaltına alındığını anlatan Horuz, şu bilgileri paylaştı: “Eşref Ateş gözaltında tutulduğu Diyarbakır Jandarma Alay Komutanlığında kardeşiyle aynı tarihte gözaltına alınan akrabaları Kuddusi Adıgüzel ile karşılaştığı ve ondan kardeşi Mirze Ateş’in de aynı yerde olduğunu öğrendi. Gözaltına alınan köylüler aylarca işkenceye maruz bırakıldıktan sonra Devlet Güvenlik Mahkemeleri’ne (DGM) çıkarıldı. Ancak gözaltına alındıkları reddedilen Mirze Ateş ve Kuddusi Adıgüzel’den bir daha haber alınamadı. Mirze Ateş’in gözaltına alındığına ve aylarca gözaltında kaldığına dair birçok tanıklık bulunmasına rağmen ailenin bütün girişimlerinin sonuçsuz kaldı.” 
Mirze Ateş’in akıbetinin karanlıkta bırakıldığını, faillerin ise cezasızlıkla korunduğu söyleyen Horuz, yargı makamlarını Mirze Ateş dosyasındaki 27 yıllık cezasızlığı sonlandırmaya ve adaleti sağlamak için harekete geçmeye çağırdı. 
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” sloganıyla her hafta sürdürdükleri eylemin 631’incisini sosyal medya hesabı üzerinde yayınladıkları video ile gerçekleştirdi. Bu haftaki eylemde, Nisan 1993’te gece yarısı evine gelen yüzü maskeli iki kişi tarafından alıkonulduktan iki hafta sonra cansız bedeni bulunan Abdulhakim Tanrıverdi’nin failleri soruldu. Tanrıverdi’nin hikayesini paylaşan İHD Diyarbakır Şubesi YK Üyesi Mustafa Altıntop, Tanrıverdi’nin eşinin anlatımlarını ve beyanlarını aktardı. 
“Yüzü maskeli iki kişi tarafından götürüldü”
Tanrıverdi ailesinin 1993 yılında Şırnak’ın Cizre ilçesi Kuştepe köyünde bulunan evlerinde uyudukları sırada kapılarına yüzü maskeli 2 kişinin geldiğini belirten Altıntop, evin naylon kaplamalı penceresinin çerçevesini yırtan şahısların Abdulhakim Tanrıverdi’ye Kürtçe seslenerek dışarı çıkmasını söylediklerini kaydetti. Bu sırada bir el bombasını evin içine doğru uzatan şahısların, “Dışarı çıkmazsan bombayı içeri atarız” tehdidinde bulunduklarını söyleyen Altıntop, “Tanrıverdi, ‘kimsiniz’ diye sorması üzerine ise ‘seni ilgilendirmez, sen dışarı çık’ cevabı ile karşılaşır. Önce Abdulhakim Tanrıverdi, ardından da eşi dışarı çıkar. Abdulhakim Tanrıverdi’nin eşi dışarı çıktıktan sonra yaşadıklarını şöyle anlatır: ‘Dışarıda gördüklerim iki kişiydiler ve yüzlerini puşi ile kapatmışlardı, sadece gözleri görünüyordu. Eşim götürürlerken kendilerine ‘Beni nereye götürüyorsunuz?’ diye soruyordu” diye belirtti.
“Mücadelemiz inatla sürecek”
Tanrıverdi’nin eşinin sabah olduktan sonra yakınlarına haber verdiğini, Tanrıverdi’nin kardeşi durumu anlamak için Cizre İlçe Jandarma Karakol Komutanı Cemal Temizöz’ün yanına gittiğini anlatan Altıntop, “Cemal Temizöz, Tanrıverdi’nin kardeşine ‘Kardeşinizi arayıp peşine düşmeyin, onu biz öldürdük’ demiş” diye belirtti. Tanrıverdi’nin cesedinin olaydan yaklaşık 10-15 gün sonra iki çoban tarafından Düzova köyünde bulunduğunu ifade eden Altıntop, bu duyum üzerine Tanrıverdi ailesinin olay yerine gittiğini söyledi. Tanrıverdi’nin bedeninde yanıklar, elleri bağlı, kafası arka kısımdan kırılmış ve tanınmayacak durumda cesedi bulunduğunu belirten Altıntop, eşinin Tanrıverdi’yi elbiselerinden tanıdığını ifade etti. 
Altıntop, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” demekten vazgeçmeyeceklerin, bu taleplerini ısrar ve inatla sürdüreceklerini belirtti.